Aleko’dan Astoria’ya

DEDEDEN harçlığı kapar kapmaz soluğu Aleko’da alırdım.

Tezgáhın üzerinde her daim Mabel jiklet ve gofret, bisküvilerden sadece üç çeşit vardı tüm Türkiye’de; pötibör, tuzlu kraker ve bebe bisküvi. Bir sonraki dönemin iki favorisi, badem kraker ile çizi kraker henüz raflarda yoktular. Gazoz kasalarının yanında maytaplar dururdu, vitrinde ise Tommiks ve Teksas. Doğum günü süslerini kendimiz hazırlardık Aleko’nun renk renk krepon kağıtları ile.

Nadirağa Bayırı’ndan havalanan ilk kuyruklu uçurtmamı da Aleko’dan almıştım. Aleko, Göztepe İstasyon Caddesi’ndeki köhne bakkalımızdı. İçerisi hafif karanlıktı, bir o kadar da gizemli ve bir çocuğun hayal gücünü beslemeye fazlasıyla yeterli. Aleko, benim ilk alışveriş merkezimdi, özel bir yerdi.

* * *

Rivayet o ki dindar bir adam olan dedem İstanbul’da gayrimüslimleri hedef alan olaylar çıktığında Aleko’ya kol kanat germişti. O sırada dedem Veli Bey’in köşkü Amerika’daki Ellis Island gibi Rumeli’den gelen akraba göçmenlerin iş bulup evlerine yerleşinceye kadar ağırlandıkları bir göçmen merkeziydi. Köşkün gıda tüketimi orta boy bir otel seviyesinde olduğundan Göztepe çarşısının manavı, kasabı, fırını, dedem trenden inip eve doğru yürürken tam takım hazırola geçerdi. Böyle bir ortamda kimse Aleko’nun kılına bile dokunmaya cesaret edemezdi.

* * *

İnce uzun, üzerine rengi solmuş bir iş önlüğü giyen İstanbullu bir Rum olan Aleko aniden hayatımızdan çıktı. Dükkánın kepenkleri bir daha açılmamak üzere iniverdi. Aleko’nun nereye kaybolduğuna ilişkin doğru cevapları bulmamız içinse yıllar geçecekti. Kıbrıs’ta 1963’te yaşanan ilk gerginliğin ardından oluşan güvensizlik ortamında Türk vatandaşı olmayan Rumların mallarına el koyan 64 Kararnamesi kalkarken yazdığım haberlerde hep Aleko’yu anacaktım.

* * *

Derken epey gecikmeyle bir oğlum oldu. Bin çeşit bisküvi, kırk çeşit gofret, yüz çeşit dondurma, gameboy, playstation, say say bitmezlerin çocuğu... Ve mahallemizin burnunun dibinde adı Astoria olan yeni bir alışveriş merkezi geldi. Oğlum açılış tarihini herkesten önce biliyordu. İçinde hangi mağazalar var, nereden playstation oyunu alınır, DNR ve MADO hangi katta, nerede suşi, nerede piza yenilir, bundan böyle ondan sorulurdu.

Bugün karne günü. Oğlum dedesinden harçlığı kapacak ve soluğu Astoria’da alacak. Ağzının suları akarak Playstation 2 ve 3’lerin başına dikilecek. Muhtemelen de önümüzdeki günlerde, tıpkı bir zamanlar annesinin gizlice Aleko’ya gittiği gibi, o da Astoria’ya kaçacak, uyarıcı ışıkların ve reklam tabelalarının içinde kendini iyi hissedecek.

* * *

Yıllar geçecek. Mall denilen alışveriş merkezleri, içinde sadece konut, büro ve otel değil, okul ve caminin de yer aldığı, yaya dolaşılan, yaşam tarzı olan mini kentlere dönüşecek. İnsanlar bu kapalı mini kentlerin içinde havaalanlarındaki gibi bir yerden bir yere bantların üzerinde gidecek. Bir ihtimal internette de sanal küçük Aleko’lar rağbet görmeye başlayacak.

Oğlum 40-45 yıl sonra kendi çocuklarına kendi alışveriş merkezini anlatırken günümüzün alışveriş biçimleri de nostalji olacak.
Yazarın Tüm Yazıları