Alaylı mısın, mektepli misin?

TELEVİZYONA bir adam çıkarmışlar, diyor ki: "Sihre inanmayan kafirdir!.." Düzeyimiz bu, özgürlükten anladığımız da.

Her ne kadar büyüden medet umanların yaşadığı bir toplum olsak da bizim de bir ortak hafızamız var. Okumuş yazmışlığını tamamlamış olan toplumlarda toplumsal hafıza daha güçlü olduğundan oralarda kendini koruma güdüsü bize göre daha gelişmiş.

Toplumsal hafızamız zayıf da olsa geçmiş öyle ya da böyle tortusunu bırakır. Belki günümüzün kuşakları Türkiye’nin yakın tarihinde meydana gelen ciddi olayları bilmiyorlar, ama bazı gelişmeler karşısında dışa vuran endişeler sosyal genlerimize işlemiş olan bu ortak hafızanın bilinçaltımızı etkisi altına aldığını gösteriyor.

Peki ortak geçmişimizde neler oldu da birbirimize karşı bu kadar hırçınız? Bilmekte yarar var.

* * *

Örneğin 31 Mart vakası... Bundan 99 yıl önce 1908’de II. Meşrutiyet ilan edilir. Meclisi Mebusan ve Ayan Meclisi (senato) toplanır. Abdülhamit Han Meşrutiyet’i korumak için bugünkü Muhafız Birliği’ne eşdeğer Avcı Taburları’nı oluşturur.

Gelgelelim Meşrutiyet’i korumak için İstanbul’a yerleştirilen Avcı Taburları "Din elden gidiyor" diye isyan ettirilir. Avcı Taburları bir hafta boyunca İstanbul’da önlerine gelen ne varsa yakıp yıkarlar. "Alaylı mısın, mektepli misin?" diye sorarlar. "Mektepliyim" diyen subayları öldürür, "Alaylıyım" diyeni bırakırlar.

Bu ayaklanmayı bastırmak için Selanik’te bir askeri birlik oluşturulur, adına da Hareket Ordusu denir. Sonradan sadrazamlığa getirilen Mahmut Şevket Paşa vardır bu ordunun başında. Hareket Ordusu’nun "inkılapçı" kurmaylardan oluşan subaylarından biri de Mustafa Kemal’dir. Hareket Ordusu İstanbul’a girerek isyanı bastırır.

Kurtuluş Savaşı’nda milli mücadelenin bütün subayları işte bu Hareket Ordusu’ndan çıkacaktır.

* * *

Kurtuluş Savaşı’nda Kütahya-Eskişehir muhaberelerinde Yunanlılar Batı Anadolu’da ilerlerken en kesif şekilde dini propaganda yapılır. Düşman uçakları tarafından atılan bildirilerde Padişah ve Şeyh-ül İslam’ın imzasıyla "Ey Müslümanlar, üniformalarının Yunanlı olduğuna bakmayın, bunlar padişahın askeridir" diye yazmaktadır. Kütahya-Eskişehir mağlubiyetinde ve ordunun Sakarya’nın doğusuna çekilmesinde bu beyannameler büyük rol oynar.

* * *

Ortak hafızamızdan bu olayların tortusunu istesek de silemeyiz. Bütün tarihimiz, Patrona Halil’inden, Kabakçı Mustafa’sına, Kadızade isyanlarına kadar dinin alet edildiği örneklerle dolu. Matbaanın imparatorluğa 200 yıllık gecikmeyle girişinin bedelini bugün hálá ödüyoruz. Cumhuriyeti kuranlara karşı "irtica"nın kullanıldığı bir gerçek.

Bugün hálá istismara çok açık bir toplumda yaşadığımızı kabul edelim. Televizyona çıkıp "Sihre inanmayan kafirdir" diyen adamı marjinaldir deyip geçmeyelim.

Soru şudur: Bugün yaşadığımız denetimsiz toplumda yine dini kullanmaya kalkışanlar var mıdır? Eğer varsa, yarın ilk kurbanın onlar olacağı teşhisine katılıyorum. Bunun ölçüsü yoktur çünkü...
Yazarın Tüm Yazıları