Zeynep Atikkan: Tarihi talep etmek

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

ÖNCE halkların doğal refleksleriyle başladı. Sonra devletler arasında ‘‘deprem diplomasisine’’ dönüştü. Diplomasi, konjonktürün kurallarına uydu. Günün koşullarına göre bir yumuşadı, bir kükredi.

Bir şeyler oldu, olabildi en azından, olabileceği yönünde işaretler belirdi.

Bu momentum, ‘‘tarihe etik bir sorumlulukla’’ yaklaşma gereğini o kadar derinlerden hissettirdi ki!

Sabancı Üniversitesi'nde bu hafta Balkan ülkelerinden tarih uzmanı, tarih öğretmeni ve eğitimcilerin katılımıyla bir dizi toplantı düzenleniyor.

Toplantının amacı, Balkan ülkelerinin ders kitaplarındaki tarih yazımını ele alarak ‘‘ortak tarihe sahip ülkelerin’’ ders kitaplarını olumsuz sıfat ve düşmanca terimlerden arındırmak.

Tarih dünyasının tartışacağı konular ‘‘Türkler ve Yunanlılar: Ortak Bir Tarihin İki Çehresi’’ ve ‘‘Balkan İmparatorlukları: Ortak Miras, Farklı Mirasçılar’’ gibi son derece hassas noktaları kapsıyor.

* * *

Tarih profesörü Halil Berktay, Balkan ülkelerinden meslektaşlarıyla uzun yıllardan beri tarih kitaplarının yazımı üzerinde çalışıyor. Bu çalışmaların bazı sonuçları Avrupa Konseyi'nin komisyonlarına kadar intikal etti. Karar alma mekanizmalarını etkileyebilecek derinlikte, özenle hazırlanmış çalışmalar bunlar. Tüm Avrupa'da yabancı düşmanlığının yükselmeye başladığı şu günlerde, ‘‘nefret’’ tarihçiliğine karşı verilen bu mücadeleye sahip çıkmak gerekiyor!

Balkanlar'daki ‘‘ortak miras’’ bugün yepyeni bir gelecek tasarımı içinde yorumlanmaya aday. Dünkü Balkan imparatorluklarının bugünkü mirasçılarının büyük bölümü, Avrupa entegrasyonunun içinde yer almak için AB'nin kapısını çaldılar. Türkiye açısından ise AB'ye tam üyelik sadece bir dış politika tercihi değil, toplumun çoğunluğunun gelecek nesiller adına yaptığı bilinçli bir seçimi ifade ediyor.

İşte böyle bir beraberliğin tasarımı yapılırken, ‘‘dün’’ün aynı zamanda ‘‘gelecek’’ olarak algılanması gerekiyor. Tarihçilik topluma bu perspektifi kazandırmak gibi zor bir sınavla karşı karşıya!

Avrupa Birliği'nde genişlemeye karşı olan çevreler, Balkanlar'daki ‘‘Balkanlaşma tehdidini’’ bünyelerine taşımak istemediklerini ileri sürüyorlar. Türkiye'nin AB ile olan ilişkilerine ‘‘Türk-Yunan anlaşmazlığı’’ gibi negatif bir gündemin gölgesi düşüyor.

* * *

Bu sorunlara karşı kalıcı çözümler üretmenin tek yolu, gelecek nesilleri nefret tarihinin kelepçelerinden kurtarmak değil mi?

Farklılıkların beraberliğinde ‘‘ötekini’’ yaşatmaya karar vermek, öncelikle bir tercih meselesi. Bu tercihi şekillendiren bilinç de en azından birbirine küfür etmemekle başlıyor.

Tarih yazımına gelince, hiçbir ülkeninki içler açıcı değil! Belki kin ve nefret dozunda birtakım farklar var. Dolayısıyla kimsenin kimseye ders verecek hali yok. Tarih adına ortada kolektif hafızanın en olumsuz unsurları dolaşıyor. Ve de çok zarar veriyor!

Oysa ortak bir geleceğe yatırım yapmanın belli sorumlulukları olmalı.

O zaman ‘‘tarihi’’ talep etmek gerekmiyor mu?

Yazarın Tüm Yazıları