Paylaş
AB’nin ilkelerini benimsemeliyiz
Bazıları diyor ki:
“AB çökmek üzere, ekonomik kriz yaşıyor. Ne işimiz var artık AB ile... Bırakalım gitsin. Zaten bizi istemiyorlar, biz de onları istemeyiz”..
Biz de diyoruz ki, “AB ekonomik olarak çökmez. Bugün Almanya’nın ekonomik durumu, Türkiye’nin 2023 hedefinin üç katından daha iyi durumda...”.
Ayrıca şunu da söylüyoruz: “AB sadece bir ekonomik proje değil, aynı zamanda barış projesidir. Bugün, yıllarca savaşmış olan Fransa ve Almanya, el ele aynı amaç için çaba gösteriyor.”
Bir AB’nin ‘medeniyet’ projesi olduğunu, dünya üzerinde, insanların ‘insanca’ yaşayabileceği daha iyi bir proje üretilmediğini, ilkelerin bulunmadığını da söylüyoruz. Türkiye’nin bu medeniyet projesini sonuna kadar sürdürmesi gerektiğini, insanlarının insanca yaşamasını sağlayacak olan ‘ilkeler’in ülkemizde hayata geçmesinden sonra üyeliğe bizzat halkımızın ‘referandumla’ karar verebileceğini söylüyoruz.
Ya AB olmasaydı
AB süreci bugün, AB Bakanı Egemen Bağış olmazsa, herhalde hiç konuşulmayacak. ‘Bize ne AB’den’ diyen sözlerinizi duyar gibiyim...
Eğer bu AB sürecimiz olmasaydı, önümüzdeki yıla kadar Türkiye’nin şehirlerin alt yapısında kullanabileceği, 4,5 milyar Euro’luk bir bütçemiz olmazdı.
Eğer bu süreç olmasaydı, Türkiye’nin 35 ilindeki katı atık ayıklama ve su arıtma yatırımlarının tamamı AB tarafından ödenmezdi. Halkımız bu hijyen ve sağlık sorununu çözemezdi.
Doğal afetlerin altından kolay kolay kalkamaz, yaşanan bu dramlar sonrasında sönen ocakların yeniden yanması için ciddi mali sorunlar yaşardı. Metro, köprü ve yolların tümünün yapımında ciddi AB fonlarının katkısı olduğunu artık yüksek sesle söylemek gerekiyor.
Ecevit ‘evet’ deseydi
AB Bakanı Egemen Bağış, ‘Dostlar Sofrası’nda, Kadıköylü iş adamların sorularını cevaplandırırken çarpıcı bir örnek anlattı. Ecevit’in AB’ye Yunanistan’la aynı dönemde tam üyeliği elinin tersiyle ittiğini bir kez daha hatırlattı ve “O gün Ecevit bu öneriyi elinin tersiyle itmeseydi, Türkiye’nin cebine 150 milyar Euro girmişti” dedi.
Tabi sadece o değil, ayrıca Türkiye Uluslararası Para Fonu’na (IMF) mecbur kaldığı günleri yaşamazdı. O günlerde AB’ye tam üye olsak, Türkiye bugün hala acılarını çektiğimiz 12 Eylül darbesini yaşamazdı. Yine o günlerde demokratikleşme adımları başlasa, terör kendine bu kadar genişleme alanı bulamazdı...
Para batıdan geliyor
AB’nin içinde bulunduğu ekonomik kriz halkımıza ‘özgüven’ vermiş durumda... ‘Biz AB’ye değil, AB bize muhtaç’ diye düşünüyor. Unutulmasın ki Türkiye, demokratik reformlarını, hem de ticari hayatını AB’ye endekslemiş durumda. AB’nin ekonomik olarak ciddi sorun yaşaması halinde bu durumdan en çok etkilenecek olan Türkiye... Doğu’nun Türkiye’ye getireceği ‘ekonomik katkı’ payı oldukça sınırlı... Para batıdan geliyor.
AB dağılır mı sorusunu çok sık duyuyorum.
AB dağılmaz ve içinde bulunduğu bu ekonomik sorunları da aşar. AB içinde ‘oy birliği’ mekanizmasının da değişmesinden sonra AB yoluna devam eder...
Atina’nın plastik ağaçları
O gün AB Bakanı Egemen Bağış da aynı tespitte bulundu ve Brüksel’de sıkça konuşulan bir olayı anlattı. Yunanistan ‘yıllarca’ AB Komisyonu’nu kandırmış. Aslında komisyon, kanmamış ama bile bile Atina’nın ‘üç kağıt’larına göz yummuş. Neden mi?
Çünkü AB içinde kararlar ‘oy birliği’ ile alınıyor ve AB Komisyonu’nun da Yunanistan’a ihtiyacı var. Bu yüzden ‘göz yummuş’... Hem de neye biliyor musunuz?
Bağış’ı dinleyin...
Yunanistan, plastik zeytin ağaçları dağlara dikip, fotoğraflarını çekmiş ve Brüksel’e göndermiş. Parayı almış. Sonra aynı plastik ağaçları oradan söküp başka yerlere dikmiş ve fotoğraflarını çekmiş. AB Komisyonu yine para göndermiş. Atina’ya mali fonlar su gibi akmış. AB içinde ‘oy birliği’ şartının aranması nedeniyle, AB Komisyonu’nun üye ülkelere ‘muhtaç’ olması, ‘aldatılmayı’ gözardı etmesine neden olmuş. Şimdi ise bunun diyetini ödüyor.
Paylaş