İsviçre maçında yaşanan rezaletten paçasını sıyıran Fatih Terim ders almamış olacak ki, bugünkü Bosna Hersek maçında ikinci bir faciaya zemin hazırlayabilecek demeçler veriyor.
"Seyirci değil, taraftar bekliyoruz" demiş Fatih Terim. Nasıl yani? Bosna Hersek gibi zayıf bir takımı, üstelik kendi evimizde yenmek için taraftara ihtiyacımız varsa, Allah bizi finallere kalıp, güçlü takımlar karşısında rezil olmaktan korusun.
Bir de tabii Fatih Terim’in sonucu kritik önem taşıyan ama kolay takımlar karşısındaki maçlar öncesinde dizlerinin titreyip, tansiyonu yükseltmekten medet umduğu maçlarda neler olduğunu da hatırlamak gerekir.
İsviçre rezaleti hepimizin malumu, hatırlamak dahi istemediğimiz kabus bir geceydi. Dünya klasmanında 81. olan Moldova ve 124. olan Malta’yı kendi evlerinde yenmeyi başaramadık ama İsviçre maçında çıkarttığımız olaylar nedeniyle cezalı oynadığımız maçlarda, taraftar olmamasına rağmen yendik. Atina’da bir avuç Türk seyircisinin huzurunda 4-1 yendiğimiz Yunanistan’a, İstanbul’da Terim’in medet umduğu kendi taraftarımız önünde yenildik.
Türk Milli Takımı’nın fanatik taraftara değil; bilinçli, etkili seyirciye ihtiyacı var. Fanatik taraftarların bize yarardan çok zarar getirdiği artık görülmeli.
Maçtan önce haybeye bağırıp sesi kısılan, maç başlar başlamaz şöyle bir gürleyip beklenen gol geciktikçe suskunlaşan, gol yiyince tamamen susan, ikinci golü yiyince yuhalamaya başlayan, temponun artması gerektiği yerde susup düşmesi gerektiği anlarda coşan, hakemleri etki altına almayı başaramayan fanatik taraftarları kışkırtmaya çalışmak, ancak takımına güveni sıfıra inmiş hocaların umudu olabilir.
Fatih Terim’in takım üzerinde yarattığı aşırı baskıyı en güzel yine kendi futbolcusu, Nihat Kahveci dile getirmiş; "Çok fazla final oynuyoruz"...
Bu akşam beni Bosna Hersek değil, Fatih Terim’in yarattığı gereksiz tansiyon korkutuyor.
Peter Pan’ı da seyirciyle püskürttük
İstanbul gibi bir şehirde, Park Orman gibi bir tesiste, Peter Pan Buz Üstünde gibi bir şovu seyretmeye gelenlerin belli bir kültür seviyesinin üzerinde olmasını beklersiniz, değil mi? Ben de öyle sanıyordum ama devekuşu gibi kafamızı kuma gömerek görmekten kaçındığımız gerçek çok acı ne yazık ki...
10 gün boyunca tekrarlanan Peter Pan Buz Üstünde şovuna gösterilen yoğun ilgi, Türkiye’de çocuklara yönelik etkinliklerin ne denli az olduğunu kanıtlar nitelikteydi. Garanti Bankası, NTV ve National Geographic Kids’in sponsorluğunda gelen dünyaca ünlü Holiday On Ice grubunun 14 gösterisinin biletlerinin haftalar öncesinden tükenmiş olması, ailelerin çocuklarını İstanbul’da götürecek yer aradığını gösteriyordu. İstinye Park’ta açılan çocuklara yönelik restoran Rain Forest Cafe’nin gördüğü yoğun ilgi de bu gözlemimi destekliyor.
Peter Pan Buz Üstünde gerçekten çok görkemli ve büyüleyici bir gösteriydi. Ancak aynı övgüleri gösteriyi izlemeye gelen ailelerin önemli bir bölümü için tekrarlayamayacağım.
Sanki çocuklarını eğlendirmeye değil de, yasak savmaya gelmiş gibiydiler. Gösterinin bitmesine daha dakikalar olmasına rağmen, bitmesinin yakınlaştığını anladıkları anda çocuklarını kapıp bir telaş kapılara yöneldiler. Diğer seyircilerin de kendileri gibi sanattan anlamayan, görgüsüz, saygısız, çocuklarının eğlenmesi umurlarında olmayan kişilerden oluştuğunu varsaydıklarından olacak önlerinden geçip gösterinin en görkemli son sahnelerini seyretmelerine engel olmaktan çekinmediler. Çekinmek bir yana, davranışlarının basitliğini idrak edebilecek kadar kafalarının çalıştığından bile emin değilim.
Aslına bakılırsa keşke diyorum içimden, bu davranışlarının nedeni gerçekten düşünsel kapasitelerinden kaynaklanıyor olsa... Bu da bir özürdür en azından, saygısızlığın özrü yok çünkü...