5651 sayılı kanunun yürürlüğe konmasıyla İnternet’te sansür dönemi geçtiğimiz hafta Cuma günü sessiz sedasız başladı.
"İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkındaki Kanun"un yürürlüğe girmesiyle birlikte Türkiye de Çin, Suudi Arabistan, İran gibi ülkelerle aynı lige girmiş oldu.
Entellektüellerimiz ve köşe yazarlarımızın umrunda değil herhalde ki, kimsenin ne sesi çıktı ne soluğu.
Yürürlüğe giren yasanın en çağdışı yanı kimi sitelerin kapatılması için Telekomünikasyon Kurumu’na yetki vermesi. Telekomünikasyon Kurumu içinde oluşturulan bir kurul bu yetkiye dayanarak mahkeme kararı olmadan bazı sitelere erişimi durdurabilecek.
Mahkeme kararı olmadan kapatma kararı apaçık sansür anlamına geliyor. Çünkü kurulun alacağı kapatma kararı teknik olarak siteye erişimin toptan engellenmesi demek. Yani sakıncalı içeriğin yayınlandığı sayfaya erişimin engellenmesi yerine bu sayfanın yayınlandığı tüm sitenin engellenmesi söz konusu. Nedeni sadece sakıncalı içeriğin bulunduğu sayfaya erişimin engellenmesinin teknik olarak pratik olmaması.
Bu şu anlama geliyor. Diyelim bir "blog" sitesinde, yazarın biri porno içerikli yayın yapıyor. Kurul da porno yayını tespit ediyor ve erişimin engellenmesine karar veriyor. Porno içerikli yazının yayınlandığı sayfa yerine tüm siteye erişim engelleniyor. Tek bir sorumsuz yüzünden yüzbinlerce blogcu mağdur edilmiş oluyor, koca bir site kapatılıyor.
Böyle saçma sapan bir uygulama olamaz. Bunun adı sansürdür, bu zihniyetin yeri Ortaçağ’dır.
Yasa Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na kanunla tanımı yapılan suç unsurlarını taşıyan sayfanın yer sağlayıcısına, yurtdışında olması durumunda erişim engelleme yetkisi veriyor. Başkanlık ayrıca çocukların cinsel istismarı ve müstehcenlik içeren sayfaların barındırıldığı yurtiçindeki sitelere de, mahkeme kararı olmaksızın erişim engellemesi kararı alabilecek.
Çocukların cinsel istismarı sınırları büyük ölçüde belli bir tanım ancak müstehcenlik tanımı çok muğlak. Neyin müstehcen olup olmadığı kişiden kişiye kolaylıkla değişebilen bir kavram.
Yarın öbür gün hükümet, muhalefetinden şikayetçi olduğu siteleri kurul üzerinde baskı kurarak müstehcenlik bahanesiyle kapatırsa, erişimi engellerse ne olacak? Örneğin bir haber sitesindeki haberlerden birinde yayınlanan mini etekli kadını müstehcen olarak tanımlayıp tüm siteye erişim engellenmesi kararı alınsa, buna kim dur diyecek?
İşin en trajikomik yanı ise denetleme yapıyorum diye gün boyu porno sitelerde dolaşan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı üyelerinin ahlakını kim koruyacak? Milletin ar ve haya duygularını koruma uğruna kendilerini heba etmelerine seyirci mi kalacağız? Onca porno görüntüye maruz kaldıktan sonra ar ve hayalarının zedelenmemesi mümkün olmayan kurul üyelerini toplumdan tecrit mi edeceğiz? Eğer bu porno siteler ziyaretçilerinin ar ve haya duygularını gerçekten bozuyorsa, üstüne ar ve haya duyguları zedelenmiş kurul üyelerini toplumdan tecrit edemeyeceksek, toplumu bu kurulun üyelerinden nasıl koruyacağız?