Enginar tatlısının dayanılmaz hafifliği

Önce uyarayım. Oruçluysanız bu yazıyı iftar vaktinden yarım saat öncesine kadar okumayın...

Enginarın tatlısı olur mu? Her biri bir öncekinin izini damaktan ilelebet silecek kadar lezzetli, deniz mahsulü mezenin ve Bodrum’un Ege sularına has balık etli balığı fangri (bir çeşit iri mercan) ızgaranın ardından, ziyafetin finalinde enginar tatlısı geleceğini duyduğumda önce ben de olmaz demiştim.

Bodrum Kempinski Otel’in gurme davetinde, masadakilerin genel itirazı sırasında kazandığım birkaç dakikalık düşünme fırsatı sayesinde "Kabak tatlısı oluyor da, enginar tatlısı neden olmasın" diye düşünerek, önyargımdan kurtuldum.

Enginar tatlısı, beklentimin de üzerindeydi. Damağımda ertesi sabah bile hissetmeye devam ettiğim güçlü bir tat bırakmasına rağmen, yemek sonrasında tatlıya genellikle yüz vermeyen midemde kendine hafif bir yer buldu.

Vanilya ve portakal aromalı, az tatlı, gevrek bir tartı kaplayan bademli kremanın üzerine kubbe gibi oturtulmuş komposto işleminden geçirilmiş bir enginar düşünün. Hayalinizdeki kubbeyi, üzerine dökülmüş karamel sosla tamamlayın.

Evde yapmak için biraz zor bir tarif, farkındayım. Daha basit bir şekliyle, tıpkı kabak tatlısı yapar gibi de yapabilirsiniz bence. Tavsiyem, şurubuna, hoş bir kırmızılık katması için ayva çekirdeği katmanız ve kaymakla servis etmeniz.

Enginar tatlısı, Kempinski Bodrum Otel’in şefi Eyüp Yunusoğlu’nun yaratıcılığının eseri. Nedense deniz ürünleri mutfağının en usta, en yaratıcı şefleri ironik bir şekilde Güneydoğu illerimizden çıkar. Eyüp Yunusoğlu da Şanlıurfalı. Kempinski Bodrum’un şefi olmadan önce yurtiçinde ve yurtdışında pek çok ünlü otel zincirinde çalışmış.

Güney otellerimizin en büyük sorunu mutfak ve servis kalitesidir. Bodrum Mövenpick Otel’in bunun bir istisnası olduğunu geçen ay yazmıştım. Bodrum Kempinski bugüne kadar rastladığım ikinci istisna oldu. Mutfağı gerçekten çok başarılı. Restoran servisi için ise aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Çalışanların tüm iyi niyetine rağmen zaman zaman aksıyordu. Ancak iyi niyet ve laubaliliğe kaçmayan güler yüz yaşanan aksaklıkları affettirecek kadar samimi.

Bodrum Kempinski Otel’in başarılı ve aynı zamanda çok yaratıcı bir Ege mutfağı sunan Barbarossa Beach Restoran’a ek, bir başka sürprizi daha var damağına düşkün misafirleri için. Türkiye’nin ilk Vietnam mutfağını, Vietnamlı Şef Le Thanh Son’un yönetiminde Saigon Club restoranında sunuyor.

Son yıllarda Avrupa’da çok moda olan Vietnam mutfağı, baharatlı soslarla zenginleştirilmiş deniz ürünü ve sebze ağırlıklı bir mutfak. Saigon Club, bu mutfağın Türkiye’deki ilk temsilcisi olmasına rağmen çok başarılı. Malzeme bulma zorluğu şefin Vietnamlı olmasıyla çözülmüş. Türkiye’de bulunmayan malzemeleri, gerekli baharatları kullanarak kendi üretebiliyor Vietnamlı şef.

Türk mutfağı dünya sosyetesi huzurunda

Geçen hafta İstanbul’a demirleyen lüks transatlantik Crystal Serenity’nin konuğuydum. Tenis kortlarından sinema salonlarına, kütüphaneden "spa"ya, diskotekten alışveriş merkezine kadar birçok mekanı barındıran 13 katlı dev transatlantikte harika bir gün geçirdim.

Geminin beni en çok ilgilendiren yanı restoranlarıydı. Ünlü şeflerin restoranlarının olduğu Crystal Serenity’de New York’un meşhur restoranı Nobu’nun da bir şubesi vardı. Nobu’da yediğim akşam yemeğine eşim Lale ve sevgili dostumuz Ali Esad Göksel de eşlik etti. Şef Hiroshi Nakaguchi’nin eseri yemeklerle, hayatımızın en güzel Japon mutfağı deneyimlerinden birini yaşadık.

Crystal Serenity’de, Türk mutfağının en iyi ustalarından biri, misafir şef olarak bulunuyor. 15 yıldır Türkiye’de yaşayan ve artık bizden biri olan Mövenpick İstanbul’un şefi Maximilian J. W. Thomae, 28 Eylül’de Cusine of the Sun büfesini, dün de Türk yemeklerinden oluşan bir öğlen mönüsünü sundu. Yarın Türk yemeklerinden oluşan bir öğlen mönüsü daha sunacak. Gemi, 5 Ekim’de İstanbul’da olacak.
Yazarın Tüm Yazıları