Değişen dünya... Parmak sallama devri bitti
UZUN süredir bu köşede size dünyada değişen dengeleri, Amerika’da kırılan fay hatlarını, yeni dünya düzenini anlatıyorum.
Fakat günlerce analiz etsem, aylarca yazsam, yıllarca anlatsam belki de bu kadar net anlaşılmayacak bir olay yaşandı geçen hafta.
Ekrem İmamoğlu’nun yolsuzluk ve terör suçlamalarıyla gözaltına alınması sonrası Batı ne diyecekti? ABD yine çıkıp “endişeliyiz” diye ortalığı ayağa kaldıracak mıydı? Türkiye’ye parmak sallayacak mıydı?
Geçen çarşamba ABD Dışişleri basın toplantısını takip ettim. Biliyordum... İmamoğlu gözaltına alındıktan hemen sonra yapılan bu toplantıda mutlaka bahsi geçecekti. Başladım dikkatlice dinlemeye.
O beklenen soru geldi: “Endişeli misiniz?”
Pür dikkat kesildim.
Sözcü Tammy Bruce üstünkörü bir “insan haklarına saygı” hatırlatması yaptıktan sonra asıl mesaja geldi. “Başka bir ülkenin iç karar alma süreçleri hakkında yorum yapmayacağız.”
Meslek hayatımın büyük bölümünü yurtdışında geçirdim. Önce Almanya’da daha sonra ise Amerika’da Türkiye’yi ilgilendiren sayısız olay takip ettim.
Öğrenci protestolarından tutun siyasilerin tutuklanmasına... Verilen bir karardan tutun cımbızla çekilmiş açıklamalara kadar uçan kuşa “endişeliyiz” uyarılarının verildiğini, Türkiye’ye “ayar verilmeye çalışıldığını” defalarca gördüm.
Peki ABD’nin tepkisi neden “cılız” bile kalmadı?
- Çünkü dünya bir kırılma döneminden geçiyor.
- Çünkü ABD kendi içinde derin anayasal kriz yaşıyor.
- Çünkü Amerikan başkanı muhalefet lideriyken evine şafak baskını yapılmış, yatak odasına dahi girilmiş, yıllardır mahkemelerde süründürülmüş, kendi hukuk savaşını vermiş.
- Çünkü Avrupa kıtasında 1945’ten bu yana ilk kez konvansiyonel savaş var.
- Çünkü Türkiye’nin önemi hiç olmadığı kadar büyük.
- Çünkü hukuk kavramının içini boşaltan Batı’nın ta kendisi.
Artık Amerika’nın da Batı’nın da kimseye parmak sallayacak ne hali, ne takati ne de ahlaki üstünlüğü var.
Trump ile Erdoğan’ın “harika” geçen telefon görüşmesi, Washington’da “ilişkilerde dönüşüme sebep olacak” olarak görülmesi, nisan ayında beklenen Beyaz Saray daveti... Ankara-Washing-
ton hattı yara almış değil, hatta buradan daha da güçlenerek devam
edecek bir ivmeye sahip.
Artık başkalarının iç işlerine “endişe duyma” devri kapanmıştır diyebilir miyiz?
ŞAKA DEĞİL GERÇEK
HAYATIMDA gördüğüm, duyduğum en akıl almaz olaylardan birini anlatacağım şimdi.
Amerikan Savunma Bakanı Pete Hegseth, Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Waltz, İstihbarat Direktörü ve Trump’ın danışmanları, Signal isimli telefon uygulamasında sohbet grubu açıyor.
Waltz, gruba yanlışlıkla The Atlantic isimli derginin genel yayın yönetmenini ekliyor.
Başlıyorlar Husilere yönelik askeri operasyonu tartışmaya.
Kamera şakası sanan gazeteci hiç çaktırmadan okumaya başlıyor.
Nerelerin vurulacağı, nasıl vurulacağı, saat kaçta vurulacağına kadar tüm “çok gizli” bilgiler paylaşılıyor.
Avrupalı müttefikler çekiştiriliyor... Bölge ülkelerine nasıl şantaj yapılacak düşünülüyor.
Hatta Trump’ın yardımcısı JD Vance operasyona karşı çıkıyor.
Devletin en mahrem görüşmeleri telefon uygulamasında tartışılıyor.
Hâlâ kamera şakasında olduğunu sanan gazeteci verilen saatte Husiler bombalanınca ikna oluyor.
Gerçekten de dünyanın süper gücü askeri operasyonunu mesajlarla, emojilerle planlıyor.
Beyaz Saray da olayı kabul etti. Olay son zamanların hatta belki de Amerika tarihinin en büyük istihbarat skandallarından.
Devletin en baba yetkilileri, sanki WhatsApp gruplarında futbol maçı tartışan üniversiteli gençler gibi savaş oyunu oynuyor.
Dünya ne günlere, kimlere kaldı...
TİZ KELLESİ VURULA
GEÇENLERDE Trump’ın Colorado Eyalet Kongresi’nde bir portresi asıldı.
Ee ne var bunda?
Trump deliye döndü çünkü.
Portreyi hiç ama hiç beğenmeyen, hatta nefret eden Trump, zehir zemberek bir mesaj döşedi.
“Sanatçı, Obama’nın da portresini yapmış. Onunki harika görünüyor, ama benimki en kötüsü olmuş. Sanatçı yaşlandıkça yeteneğini kaybetmiş. Her neyse, bu portreye sahip olmaktansa hiç olmasa daha iyi olurmuş.”
Evet... Dünyanın süper gücünün lideri portresini beğenmedi diye trip attı, Obama’nınki olmuş benimki niye olmamış diye küplere bindi.
Trump’ın öfkesinden sonra portre hemen kaldırıldı.
Beyaz Saray’dan şöyle bir emrin geldiğini duyar gibiyim... “O sanatçının tiz kellesi vurula.”
ŞİMDİ YE SONRA ÖDE
AMERİKA’da bir telefon uygulaması var.
Bizdekilere çok benzer.
Etrafındaki restoranlardan yemek ya da market alışverişi siparişi veriyorsun... Kendi arabasıyla çalışan kişiler siparişi alıp kapına getiriyor.
Bu hafta bir duyuru yapıldı.
Artık yemek siparişlerini taksitle ödeyebilecek Amerikalılar.
Amerika’da büyük olay oldu bu karar. Fakat olayın kendisi değil, ne anlama geldiği...
Amerika gibi bir ülkede 10 dolarlık sandviçi, 15 dolarlık pizzayı, 20 dolarlık suşiyi taksitle ödemek zorunda kalan ciddi bir kesim oluşmuş. İnsanlarda panik yarattı. 2008 finansal krizinin öncül göstergelerinden biri gibi görüldü. Bakalım... Halka taksitle yemek siparişi kolaylığı sağlamak zorunda kalan Amerika yine dünyanın geri kalanını krize sürükleyecek mi?
