O koltuğa oturduğu günden beri başını kaşıdığını sanmıyorum.
140 kulübün, 12 bini aşkın teknik adamın, 6 binden fazla futbolcunun, 5 bine yakın hakemin sorumluluğunu almak, daha önemlisi 700-750 milyon Euro'luk bir sistemin patronu olmak elbette kolay değil.
Serin bir Çeşme gecesinde ayaklarını uzatıp, gözlerini Sakız Adası'nın ışıklarına dikmek, Can'ın derslerine yardım etmek, Cem'le oyun oynamak, ’’Ayşe, bir bardak su getirir misin lütfen’’ demek için neler verebileceğini tahmin ediyorum...
*
Ancak bu sıkıntıların hiçbiri, Mahmut Özgener'in pazartesi akşamı Altay-Karşıyaka derbisinde protokol tribünündeki yerini almasını engellememeli.
Sevgili Özgener, Mazhar Zorlu'dan 28 yıl sonra Futbol Federasyonu Başkanlığı koltuğuna oturan ilk İzmirli kimliği ile sezonun ilk büyük derbisinde o statta olmak zorunda.
İzmir futbolunun bu şova, bu morale gerçekten ihtiyacı var.
Milli maçlar, kupa finalleri ve üç büyüklerin cezalı müsabakaları dışında Alsancak ya da Atatürk Stadı'nda en son ne zaman bir Federasyon Başkanı gördüğümü hatırlamıyorum.
Bu terkedilmişliğin, bu sahipsizliğin, bu itilmişliğin sona ermesini istiyorum.
*
Bir önceki yazımda, ’’Düne kadar İzmir'i, İzmirlileri bozuk para gibi harcayanlar, Mahmut Özgener'in Federasyon, Oğuz Sarvan'ın MHK Başkanlığı koltuğunda oturduğu bir dünyada diledikleri gibi at koşturamayacaklar’’ demiştim.
Mahmut Özgener'in o maçtaki varlığı, benim gibi düşünenlerin yanılmadığını belgeleyecek.
Bağrından çıktığı Altay camiasının da, gencecik bir voleybolcu olarak formasını tertettiği Karşıyaka camiasının da gözü pazartesi akşamı protokol tribünündeki kahverengi koltukta olacak.
Bekliyoruz Sayın Başkan...
*
Bir de şu 8-1'lik Altınordu-Bucaspor maçı var kafama takılan.
Peşinen söyleyeyim, hiç kimsenin, hiçbir takımın futbolcusuna, teknik adamına kalkıp da, ’’Neden rakibini bu kadar farklı yeniyorsun’’ deme hakkı olamaz.
Ancak herşeye rağmen skor 4-1, 5-1 olduktan sonra Bucaspor'un Altınordu ağlarına giden her vuruşunda yüreğim ’’cızzz’’ etti.
Düşene vurmak gibi geldi bana...
As kalecisi ısınırken sakatlanmış, stoperi kendi kalesine iki gol atmış, moral olarak çökmüş, en önemlisi kadro olarak kendisinden hayli mütevazı bir ekibe 90+1. dakikada gol atma çabasının altında, ’’sadist’’ bir zevk yakaladım.
Bu satırlar, şampiyonlukların 1 golle kaçtığı, 1 gol yüzünden takımların küme düştüğü acımasız bir arenada kimilerine romantik gelebilir.
Olsun, yine de içime sinmedi 8 gol.
Kemal Kılıç dün yaptığı açıklamada, ’’Allah kimsenin başına vermesin’’ demiş. Hocanın jargonuna uygun bir söz var halk arasında, ’’İnsaf dinin yarısıdır’’ diye. Bence timsah gözyaşı dökeceğine, sahada gereğini yapsaydı.
Dediğim gibi, hassas bir konu. O yüzden fazla uzatmak istemiyorum.
Umarım Bucaspor aynı ’’cesur’’ ve ’’yürekli’’ futbolunu yarın Play-Off'a çıktığında kendisine denk rakipler karşısında da sergiler.