EĞER ben, ben olsaydım; Tarık Almış Tesisleri'nin önünde, sırtından hançerlendiğin gün haykırırdım, ’’Hepimiz Levent'iz’’ diye.
Ama çıkmadı sesim nedense.
Şairin dediği gibi, ’’Lal oldu dillerim de söyleyemedim.’’
Yüreğimde yanan isyan ateşi, beyin kıvrımlarının arasında söndü gitti.
Çünkü ne ben eski bendim, ne sen eski sen.
* * *
Elbette benim suskunluğum sana yapılanın büyük bir haksızlık olduğu gerçeğini değiştirmez.
Manisaspor yönetimi, daha doğrusu Başkan Kenan Yaralı, Sinan Engin'in tezgahına gelip seni harcamakla çok büyük bir ayıba imza attı.
Öyle ya da böyle, bu takımı şampiyon yapan, Sezer'i, Nizamettin'i, Ufuk'u vitrine taşıyan, Yiğit İncedemir'e, Yiğit Gökoğlan'a sahip çıkan, Erman'ı, Tufan'ı, Güven'i yeniden parlatan bir teknik adama böyle bir davranış reva görülmemeliydi.
Ama görüldü. Hem de ikinci defa.
Dört sezon önce de selefin Mustafa Denizli'nin çıkaramadığı takımı, çok daha mütevazı bütçelerle Süper Lig'e taşımış; sekiz hafta sonra da kapının önüne konmuştun.
Bu kez sekiz haftayı bile çok gördüler sana.
* * *
İşte zurnanın zırt dediği yer burası.
Televizyonda izliyoruz, gazetelerde okuyoruz; falanca okulun müdürü filanca yere atandı diye millet kıyametleri koparıyor.
Ya da ne bileyim X köyünün imamı, Y köyüne gönderildi diye cemaat ayaklanıp, müftülüğü basıyor.
Ama Manisaspor'u 7 yılda 3 kere şampiyon yapan Levent Eriş arkadan vuruluyor, bir iki cılız ses dışında kimsenin ağzını bıçak açmıyor.
Taraftar, futbolcu, yönetici, personel, meslek odaları, medya hatta kendi meslek örgütü sahiplenmiyor.
Bir Allah'ın kulu çıkıp, ’’Hepimiz Levent'iz’’ diye bağırmıyor.
Neden?
* * *
İşte bu sorunun yanıtını sen vermelisin eski dostum, sen.
İnsan zaman zaman durup soluklanmalı, bir duvarın dibine çöküp hayatın muhasebesini yapmalı.
Yanlışlarını, eksiklerini, hatalarını ortaya döküp günah çıkarmalı.
Yaşananlar böyle bir hesaplaşma için fırsat olabilir.
Her şey üstüne üstüne geliyorsa, bilki sen ters gidiyorsundur.