Paylaş
Hayatın değeri
‘‘İnşallah olmaz’’ temennileri arasında öngörüldüğü gibi bir deprem daha oldu. Belki ilki kadar bizleri şoka sokmadı fakat, ilk yaşadığımız felaket ölçüsünde üzdü.
Düzce'deki deprem bekleniyor muydu? Evet, bekleniyordu. Belki zamanı tam olarak bilinemiyordu ama, yine de bekleniyordu. Ahmet Mete Işıkara depremden bir gün önce Türkiye haritası üzerinde fay hatlarını şemalarla gösterip kırılması muhtemel olanları işaret etmişti. Ve Bolu-Düzce'nin adını telaffuz etmişti.
Hem Türkiye'nin deprem kuşağında bulunduğunu tamamen unutuyorsunuz, hem de kentleri fay hatlarının üzerine kuruyorsunuz. Hiç olmazsa böylesine kritik bir dönemde insanların evlerinde kuzu kuzu oturmalarına izin verilmeyebilirdi ve böylece zamanında yapılmış olan hatanın telafisine gidilirdi. Ama böyle yapılmadı.
Deprem gerçeğini öğrenmek
Çünkü, insan hayatından daha değerli olduğu düşünülen başka hesaplar, başka değerlerin peşindeyiz. Halbuki yaşadığımız 17 Ağustos felaketinin ardından hayatın değerini kavramış olmalıydık. Aslında pek çok kişi bunu anlamış bulunuyor. Anlamayanlar da şimdi, yaşadığımız bu ikinci tecrübeden sonra umarım anlarlar. Çünkü, öyle görünüyor ki, bu depremler olmaya devam edecek. Zaten Işıkara da ‘‘deprem gerçeğini öğrenmek’’ gerektiğini söylüyor. Bence asıl öğrenilmesi gereken ‘‘hayatın değeri’’...
Yasemin’ce...
Paylaş