Paylaş
Öfkenin yavrusu şiddet
Geçen akşam gazeteci arkadaşlarla sohbet ederken duyduklarım karşısında yüreğimin sıkıştığını hissetim ve ‘‘bize, biz insanlara neler oluyor böyle’’ diye düşünmekten kendimi alamadım. Türkiye'nin her bir köşesinden gelen cinayet, dehşet, şiddet haberlerinin çokluğu karşısında aklıma bir yıl önce yazdığım yazı geldi ve o dakika bunu tekrar yayınlamalıyım, diye düşündüm. İşte bu, o yazı...
* * *
Başlığa bakıp ‘‘yavru’’yu küçümsemeyin. Zira en dehşetli olayların yaratıcısının, senelerce beslenip büyütülen minik öfkeler olduğunu görürsünüz. Şimdi aklıma Eski Mısır'ın kadim tanrıları geldi. Özellikle de Osiris ile Seth'in iktidar mücadelesinin sonuçları... Sonuç ise, hiç tahmin edemeyeceğiniz bir biçimde neticeleniyor ve Osiris'in karısı İsis oğlu Horus tarafından öldürülüyor.
Sanırım kafanız karıştı. Doğruyu söylemek gerekirse, ben de pek anlamış değilim. En iyisi öyküyü anlatayım;
‘‘Eski Mısır'ın güçlü ve korkunç tanrısı ‘‘Seth’’ o sıralar Mısır'a hükmeden Osiris'i önce tuzağa düşürüp bir kutuya hapseder ve Nil nehrine salar. Bunun üzerine Osiris'in karısı ve aynı zamanda kardeşi olan İsis Nil boyunca bu kutuyu arar ve nihayet bulur.
Osiris'i kutunun içinden çıkartan İsis babası Touth'tan öğrendiği sihirli sözcüklerle kocasını diriltir ve hemen orada onunla birleşir. Sonra yeniden ölen Osiris'in bedenini saklar. Fakat, Seth kutuyu bulur ve kapağını açıp Osiris'in cansız bedenine bakar. Durumu o dakika anlamış ve müthiş öfkelenmiştir. Osiris'in bedenini parçalara ayırıp her bir parçasını ülkenin çeşitli yerlerine dağıtır.
İsis, bu olaydan haberdar olur olmaz hemen yollara düşer ve kocasının parçalarını aramaya başlar. Sonunda bütün parçaları bulur ve kimsenin bulamayacağı bir yerde birleştirip kutunun içine yerleştirir. Daha sonra oğlu Horus'u dünyaya getirir. Babası Touth'un tavsiyelerine uyarak oğlunu gizlice büyütür. Tabii Seth'e karşı intikam ve öfke duygularının tohumlarını atarak yetiştirir.
Horus, Seth ile hesaplaşmaya hazır hisseder kendisini ve silahlarını kuşanarak karşısını çıkar. Seth'i tam öldüreceği sırada İsis öldürmemesini söyler. Bunun üzerine şaşıran Horus'un dalgınlığından yararlanan Seth kaçıp gider. Düşmanını tam yok edeceği sırada elinden kaçıran Horus, içinde büyüyen şiddet duygularını bu kez annesine yöneltir ve İsis'i parçalar.’’
Böylece Mısır mitolojisinin en gözde Tanrıça'sı İsis, intikam duygularıyla doğurduğu, öfkeyle besleyip büyüttüğü yavrusunun şiddetine kurban olur.
* * *
Öfke ekip şiddet biçmek, diye işte buna derler. Bunu bir mitos ya da çocuklara masallar biçiminde yorumlayıp geçemeyiz. Tarihi inceleyecek olursanız, çağlar boyu intikam, öfke ve nefret duygularının ders verici sonuçlarıyla karşılaşırsınız. Fakat, ne hikmetse hiçbir zaman ders almadığımız ortada.
İnsan çok hızlı unutan bir yapıya sahip galiba. Ya da yaşayabilmek için kötü olan ne varsa, yaşanmamışçasına silip atıyor. Hem de ne ders, ne tecrübe, zerre kadar bir şey kalmıyor. Tabii o zaman da tekrar ve tekrar benzer tecrübelerle karşılaşıyor.
Fakat, artık yeter. Geçmişin tecrübelerinden yararlanmanın zamanı geldi. Elbette ki, acımızı yüreğimize gömüp hiçbir şey olmamış gibi dolaşmayacağız. Hakkımızı arayacak ve hak edenlerin dersini tabii ki vereceğiz. Fakat, daha akıllı, daha diplomat ve daha yapıcı olmalıyız.
Öfkemizin yükselmesine izin vermemeliyiz. Yoksa, şiddet duygusunun dehşetli akıntısına kapılarak aklımızı yitiririz. Ve tabii buna bağlı olarak kaybedeceklerimizi düşünmek bile istemiyorum. Aklımız başımıza geri geldiğinde ise, pişmanlık ve gözyaşından başka yapabileceğimiz hiçbir şey kalmamış olabilir.
Öfkenin kara gözlüklerini derhal çıkartıp gerçekleri serinkanlı ve dikkatli bir biçimde incelemek gerek. Sonra da neler yapılabileceğini enine boyuna tartmak, acele etmeden harekete geçmek gerek. Tıpkı bir satranç oyuncusu gibi davranmalısınız. İleri süreceğiniz taşın neleri harekete geçireceğini daha hamlenizi yapmadan öngörmeniz gerekiyor. Tabii bunun için de iyi bir oyuncu olmanız, yani oynadığınız oyunu iyi bilmeniz şart.
Zaten hayatın kendisi de bir oyun, değil mi? Oyun alanında hepimizin birer fonksiyonu var. Kimimiz farkındayız, kimimiz ise, değil. Fakat, ister bilin, ister bilmeyin, oyun alanında bulunuyoruz. Bazen öne çıkıp bir hamle yapıyoruz. Bazen de mecbur bırakılıyoruz.
Ancak, bir hamleye mecbur bırakıldığımız anlar, tüm çıkışları kendimizin kapatıp sadece bir tek yol bıraktığımız zamanlardır. İyi bir oyuncu kendini çıkmaza sokmaz. Tabii sinirlerine hakim olamayıp öfkenin kucağına düşmezse... Ne yaptığını bilemez hale gelmezse...
Şimdi mitosları ve oyunları bir kenara bırakalım ve içinde bulunduğumuz gerçekleri değerlendirelim, diyebilirsiniz. Gerçek olan tek şey, akılsızlığın sonucunda dünyanın içinde bulunduğu durum. Dünyayı şekilden şekile sokan da biz yani insanlar olduğuna göre, öfkemizin yaratacağı şiddetle karşılaşmamak için aklımıza ve duygularımıza sahip olmalıyız diyorum, Yasemin'ce...
Paylaş