Paylaş
Sevgi... Seviyorum, seviyorsun, seviyor. Bu sözcük hayatımızı yönetiyor. Dilimizden düşmüyor ve her fırsatta bu kelimeyi kullanıyoruz. Peki, anlamını ne kadar kavrıyoruz? Bu sözcüklerin yüklü olduğu enerjiler içimizde uyanıyor mu? Bilmiyoruz. Ama bildiğimizi zannediyoruz. Bildiğimizi söylüyoruz.
Gerçekten biliyor muyuz?
Kardeşini sev. Anneni, babanı sev. Öğretmenlerini sev. Arkadaşlarını sev.
Sevgiyi öneren ve öğretenler sağ olsun. İyi ki, böyle bir uygulama var. Yoksa, akıl olarak da sevgiyi bilemeyecektik. Ama aklımızla bildiğimiz sevginin koşulları var. Bunu da daha minnacıkken öğrendik. Mesela, 'uslu durursan seni daha çok severler' veya 'şunları yaparsan seni severim yoksa sevmem' gibilerinden daha pek çok örnek verilebilir.
Yani şartlı sevgi. Akıl yürüterek bildiğimiz, aklımızın sevgisi. Bunun adına sevgi denilir mi?
Elbette denir. Toplum hayatının birlikteliğini uyum ve denge içinde sağlamak için bundan daha iyi bir yöntem düşünemiyorum. Keşke bu eğitim daha güçlü biçimde olsa diyorum.
Ama, aklın ötesindeki sevgi, içimizdeki sevgiden haberimiz var mı? Kayıtsız şartsız olandan, ilahi olandan, içimizden ara sıra yükselip aklımıza takılıp kalan sevgiden haberimiz var mı?
Yok tabii. Çünkü öğrendiğimiz bilgilerle şişmiş olan aklımız, içimizden yükselip şuurumuza ulaşacak yolu tıkamış bulunuyor. Kendimizle irtibatımız kesilmiş durumda. Bildiklerimiz sadece şimdiye kadar anlatılanlar, okuduklarımız ve bunların birikimiyle öğrendiklerimizden oluşuyor. Bu durumda biz sevgiyi biliyor muyuz?
Evet, biliyoruz. Ama bize öğretilmiş olanı biliyoruz.
Halbuki, sevgi hepimizin içinde aynı derecede yoğun bir enerji olarak saklı duruyor. Ve bizim bundan haberimiz yok. Yani bilmiyoruz. Sevgi enerjisini uyandırmak için uygun koşulların meydana gelmesine de izin vermiyoruz. Çünkü bir kez uyanacak olursa bizi yani aklımızı ele geçireceğini biliyoruz. Daha doğrusu aklımız bunu biliyor ve içimizdeki sevginin şuurumuza yükselmesine izin vermiyor.
Keşke bir kez içimizde uyanabilse de sevginin ne olduğu anlayışımıza yükselse. Böylece hayatımızı karartan ihtiras, tutku, güzel, çirkin gibi kavramlardan arınabilsek. Kayıt ve şartlardan sıyrılıp bir kez dünyaya sevgi enerjisinin açtığı gözle bakabilsek. Her şey ne kadar başka olurdu!
Değerlerimizi gözden geçirmenin ne kadar kolay olduğunu anlardık. Üzerimizde baskı yaratan, hayatımızı yaşanmaz kılan baskı ve kötülüklerin tümü bir sis bulutu gibi dağılıverirdi. Böylece hayatımızı ve kendimizi ne hale getirdiğimizi bir anda anlayıverirdik. Yani bu durum bizim uyanışımız olurdu.
İçimizde uyanan sevgi enerjisi ile aklımızı kirleten tüm bilgilerden kendimizi arındırıp kötü yorumlardan sıyrılıverirdik bir anda. Ve dünya bambaşka olurdu diyorum, Yasemince...
Paylaş