Sabah saatlerinde Pluton’u tetikleyen Ay, en derin duyguların uyanıp açığa çıkacağını ve buna bağlı olarak önemli değişiklikler meydana gelebileceğini işaret ediyor.
Fakat değişim sadece gerilimini hissedenler üzerinde etkili olacak. Genel olarak hayal gücünü canlandıran olaylar ideallerin gerçekleşmesini sağlayacak ve sanatsal faaliyetler açısından son derece etkileyici ve verimli çalışmalar yapılacak. Sistemli ve düzenli çalışmalar yapılabileceği gibi yepyeni ve ilginç sistemler de geliştirilebilir. Özellikle iletişim ve eğitim alanında yapılacak değişiklikler dikkat çekici olacak.
Hayatı film gibi yaşamak
Filmin içinde olmak, dışında olmak, rol almak ya da izleyici olmak...
Sahneleri hazırlayanlardan veya yönetenlerden olabilirsiniz. Bazen filmin gösterimini üstlenirsiniz, bazen de eleştirenlerden olabilirsiniz. Fakat ister işiniz olsun, ister keyif alarak yapın, sonuçta bir film olduğunu bilerek yaparsınız. İzlerken ağlarsınız ya da gülersiniz, oynarken rolünüze kendinizi kaptırırsınız, fakat film bittiği anda her şey biter. Bütün bunların oyun olduğunu bilirsiniz ve kendiniz olursunuz. Film bittikten sonra çok etkilenerek izlediğiniz filmin pek çok sahnesini hatırlamazsınız. Artık sizin için başka bir zaman başlamıştır.
Gerçek dediğimiz hayata baktığımız zaman da aslında durum pek farklı değil. Sadece oynadığımız role kendimizi kaptırıyoruz ve sonra oyundaki rolümüz bitse bile oynamaya devam ediyoruz. Duygumuz, halimiz, düşüncelerimiz değişmiyor. Sahneler geçip gidiyor ve aynı sahneyi oynamaya devam eden oyuncunun komik durumu ortaya çıkıyor. Tabii bu durum sadece izleyen için komik.
Uzun zaman önce bir gün Suna Yıldızoğlu’nun rol aldığı bir film setinde sohbet ederken Suna şöyle demişti; ‘Sinemayı çok seviyorum. Çünkü gerçek hayatta istesem bile yapamayacağım şeyleri yapabiliyorum. Normal hayatta giyemeyeceğim kıyafetleri giyiyor ve çeşitli kimliklere bürünüyorum. Sinema gerçek hayatta olmak istediğim halde yapamadığım ne varsa yapabilmemi sağlıyor.’
Ben de ‘Peki gerçek hayatta neden yapamıyorsun’ diye sormuştum ve o da cevap olarak ‘Çünkü gerçek hayat başka’ demişti.
İşte işin püf noktası burada! Gerçek hayatın başka olduğu fikri hayatı nasıl yaşayacağımızı belirliyor. Gerçek hayatı ciddiye alıyoruz. Peki rol yaparken rolümüzü ciddiye almıyor muyuz? Ya da izlerken gördüklerimizi ciddiye almıyor muyuz? Şayet ciddiye almıyorsak nasıl etkileneceğiz, ya da etkileyeceğiz?
Ve hatta nasıl yaşayacağız?
Aslında hayatı bir film gibi yaşayabiliriz. Hem son derece ciddiye alarak ve kendimizi rolümüze kaptırarak, hem de çok keyif alarak yaşayabiliriz. Hem de rolümüz bittiği zaman bitirmeyi bilerek yaşayabiliriz.