Bilgi, hayatın içinde saklı. Farkında olsak da olmasak da, anlasak da anlamasak da doğduğumuz andan itibaren sürekli öğreniyoruz.
Bazen kulaklarımızı, bazen gözlerimizi kullanıyoruz. Bazen öğrendiğimizin farkında olmuyoruz ve tam da gerekli olduğu bir anda öğrendiğimiz bilgiyi ortaya çıkarıp kullanıveriyoruz. Ve bu duruma kendimiz de şaşıp kalıyoruz. "İyi ama, ben bunu nasıl yaptım, bilmiyordum ki" diyoruz. Bilmediğimizi sandığımız bilgiyi edindiğimiz sırada dikkatimiz kimbilir nerelerde nelerle meşguldü de, hiç ehemmiyet vermeyip bilincimizin derinliklerine gömülmüş.
Bilgilenmenin pek çok yolu var. Doğal ortam en gerçek bilgileri saf halde sunuyor. Bilgiye ulaşmanın bir diğer yolu ve de en kestirmesi bir bilene sormak. Tabii bu durumda birkaç önemli sorun karşımıza çıkıyor. Birincisi, bildiğini sandığımız kişi gerçekten biliyor mu? Diyelim ki, aradık araştırdık ve gerçekten bir bilenle karşılaştık. Fakat, iş bununla bitmiyor. Ne soracağımızı bilmemiz de gerekiyor. Yani giderek iş, arapsaçına dönüyor. İyisi mi, çevremize danışmak, konuşmak... Yani iletişim kurmak... Hem de herkesle.
Konuştuğumuz kişinin sözü edilen türde bir ’bilir kişi’ olması gerekmiyor. Çünkü, herkesin yaşadığı sürece karşılaştığı pek çok tecrübe ve çok çeşitli bilgiler var. Yeter ki, siz bu bilgileri ondan almayı başarın. Tabii bunun için de iletişim şart.
İletişim kurmanın temel prensibi de ’konuşmak ve dinlemek’. İçten, sıcak ve demek istediklerinizi dolandırmadan anlatmak, iyi bir iletişim kurmak için birinci kural. İkinci ve aynı derecede önemli diğer kural ise, dinlemek.
Bütün dikkatinizle, yüreğinizle, hücrelerinizle dinlemeyi başardığınız zaman, gerçekten bilgilenmeye başlarsınız. Karşınızdaki kişinin doğru, yanlış ya da eksik anlatmasının hiç önemi yok. Şayet önerdiğim gibi dinleyecek olursanız, anlatılanın doğru olup olmadığının da ayırdına varırsınız. Ve bundan sonra ikinci aşama gelir, ihtiyacınız olan bilginin ne olduğunu anlamaya başlarsınız. Yani bir bilene soracağınız soruyu bilirsiniz. Daha doğrusu, bilmeyi istemeye başlarsınız. İstemeyi öğrenmeye başlarsınız.
Zaten bir kez istemeyi öğrendikten sonra, ne isteyeceğinizi, nasıl isteyeceğinizi bilir ve istediğiniz bilgiye adım adım yaklaşırsınız. Tabii sonunda da istediğinizi alırsınız.
Yeni aşklar kapıda
Venüs, Satürn’ü tetikliyor ve sabah saatlerinde Koç Burcu’nda ilerleyen Ay, bu etkinin açığa çıkacağını işaret ediyor. Duyguların derinleşeceğini işaret eden gökyüzünün konumu, isteklerin gerçekleşmesi için zorlayacak. Özellikle otorite ve gücün baskısı, derinlerde gömülü olan duyguların, gizli isteklerin açığa çıkmasına ve isteklerin belirgin olmasına yardımcı olacak. Hem aşk hem de finans açısından yeni başlangıçların yapılması mümkün. Öğleden sonra Ay, Boğa Burcu’na giriyor ve günün ilerleyen saatlerinde Mars’ı harekete geçirecek.