Kültürel alınganlık

ALINGANLIK farklı dozlarda her insanda olabilir de, o kemirgen duygunun “milli haslet”e dönüşmesine ne kadar sık rastlanır bilemem.

Haberin Devamı

Yerli alınganlık, çoğu kez kültürel alınganlıkla beslenir.

Farklı kültürden, yahut milletten birisine yaptığımız yemeği tattırma hevesimizle, “Yemezsen alınırım...”larla da başlayabilir.

Baklavanın, lahmacunun, Türk kahvesinin hangi ulusun, hatta yörenin tescilinde olduğu münazaralarına da zıplayabilir.

Kurumsal, kamusal alanlara da uzanır tabi.

Örneği çoktur ama, bu mevzu en son 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle TBMM’de düzenlenen özel oturumla ilgili haberleri görünce aklıma geldi.

* * *

Özel oturuma davet edilen diplomatlardan bazıları, dinleyici locasına bacak bacak üstüne atıp oturmuş.

O daveti, “Gelin adam gibi oturun” hissiyatıyla yaptığımız için, belli ki alınganlık yaratmış o hâlleri.

Nitekim, bacak bacak üstüne atanları ikaz etmekle de görevli hanım kızımız, kesintisiz bir tebessümün altını çizdiği en kibar hâlleriyle diplomatları uyarmış.

Haberin Devamı

Fotoğraflara bakarken, takındığı o yüz ifadesinin, bu görevin müşkülatıyla ilgili gerginliğini, rahatsızlığını tam maskeleyemediğini düşündüm.

Zira en zarif yüz-beden diliyle de olsa, nihayetinde koca koca adamlara, kadınlara “İndir ayağını” diyeceksin.

Neyse ki -adı üstünde- diplomatlar, yüzlerinde önce şaşkın, ardından biraz gergin ifadeler asılı da kalsa, bacaklarını indirmiş.

Saygı sonsuz. Ama kendi payıma, ben saygının öyle “indir-kaldır”dan ibaret ayarlarına tamah etmem.  Üzerime üzerime de alınmam.

Olur ya... Kafamda kuvvetli bir soru işareti, bir ikilem varsa, bacak bacak üstüne atmam, olur biter. Zaten böylesi durumlarda karşımdaki insan ve onun hâli-tavrı kılavuz olur bana.

Lâkin birinin kalkıp ayar vermesine pek gelemem. O noktada saygıdan çok “otorite”nin devreye girdiğini düşünürüm.

Zira otorite cümlelerini, sıklıkla "Saygılı ol" girizgahıyla kurar.

* * *

“Vaka”yla ilgili haberler sayesinde, TBMM iç tüzüğünde dinleyicilerin bacak bacak üzerine atamayacağına dair herhangi bir ibare bulunmadığını da öğrendik.

Öğrendik de... Bu oturumsal ayıbın Meclis iç tüzüğünde, oturma-kalkma mevzuatlarında olmaması gayet normaldi bana göre.

Gerek yoktu ki.

Haberin Devamı

Mevzuatta olmasa da, herşeyin ötesinde “bizim kültürümüzde, geleneğimizde” var. Büyüklerin karşısında bir sürü şey yapılamayacağı gibi, bacak bacak üstüne de atılamaz.

Şifahi de olsa, böylesine bariz  toplumsal mukavelelerin tüzüğü mü olur...

Olsa, kimbilir kaç ciltte toplanır?

* * *

Kültürel alınganlık, sadece insanlarda değil, toplumlarda da olabilir.

Hatta bizzat devlet alınganlığından, kamusal alınganlıktan da kolayca söz edebiliriz.

Eğer farklı insanların, toplumların kültürel, etnik değerlerini yok sayan, saygısız, hatta hakaretamiz bir tutum izlersen, alınganlık da, tepki de normaldir.

Farklı kültürlere saygı göstermek, bize çok değişik gelse de empatiyle, saygıyla yaklaşmak elbette gerekli.

Haberin Devamı

Ama bunun da bir dozajı, aklıselimi, makuliyeti olmalı.

Çünkü bu uğurda, sadece kültürel duyarlılıkla açıklanamayacak durumlara da düşebiliyoruz. Ve kültürel alınganlığımız tavan yapıyor.

Bunda bence kültürü, geleneği olur olmaz “kullanma” hâlimiz etkili oluyor.

Tam bu noktada “Bizim kültürümüzde var”, “Bizim kültürümüzde yok” polemiğine, kültürümüzün “var-yok” envanterine geliyoruz ki, alınganlığın devede kulak kaldığı mesele orada başlıyor.

O da sonraki yazıma kaldı.

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları