Her şeyi bir kenara koyalım, benim bunlara ihtiyacım mı var?
Dünyanın en büyük üniversitelerinde fikirlerimi, tezlerimi tetkik eden İngilizce, Fransızca, Almanca ona yakın doktora tezi yapıldı. Ben hangi şöhretin peşinde koşacağım? Bana bu itibarı sağlayan Kur’an’a hizmet dışında ne amacım, ne emelim olabilir!
Altmış yaşına merdiven dayamış bir insanım. Şu kubbenin altında dinime-imanıma, vatanıma hizmetten başka ne beklentim kalmış olabilir!
Sende zerre kadar insanlık ve Müslümanlık olsa bu soruları benden önce vicdanında sen sorardın.
Aynı itham, İmamı Âzam’a yöneltilmiştir. Onu bir yandan; Küleynî (ölm. 329/940), Şeyh Müfîd (ölm. 413/1022) ve Ebu Hâtim er-Râzî (ölm. 277/890) gibi Şiî imamlar, Ebu Hüzeyl el-Allâf (ölm. 235/849) gibi Mutezile imamları suçlarken, bir yandan da Ehlisünnet çevresinin bazı imamları suçlamışlardır. Hatta bazıları tekfir etmiştir.
Sen ve senin gibiler, bugün bana, İmamı Âzam’a yapılanların aynısını yapıyorsunuz.
Bu nasıl bir kaderdir anlamış değilim. Anlamış değilim ama böyle bir kaderi bana layık gördüğü için de Cenabı Hakk’a şükürler ediyorum. Kubbede böyle bir ses bırakmaktan daha onurlu ne olabilir!
İşin bir başka yönü de şudur:
‘Kur’an İslamı’ dediğim, ‘Kur’andaki İslam’ diye kitap yazdığım için beni suçluyor, hurafeci kodamanlara jurnalliyorsun.
Peki, Kur’ansız İslam mı demeliydim? Kur’an’ı bir kenara koyarak Müslüman olalım mı diyecektim?
Senin ruh dedelerin emperyalist papazlarla Evangelist Ilımlı İslamcılar da senin gibi konuşuyorlar.
Sen beni, onlar adına mı eleştiriyorsun? Sen Kur’an’dan niçin böylesine rahatsızsın?
Sen; bir zamanlar ‘Yeşil Kuşak İslamı’ adındaki ABD yapımı sömürü dinine ve emperyalizme uşaklık ediyordun, şimdilerde ise itibar göremediğin bir cemaate öfken yüzünden ABD ve dinler arası diyalog düşmanı kesildin.
Ona buna ‘din baronu’ diye saldırıyorsun.
Uzun zamandan beri sakladığın paslı dişlerini yeniden çıkararak, ‘ikiyüzlü varakpâre’de iki kez de bana saldırmışsın.
Neymiş efendim!
Bu aldatmanın ne anlama geldiğini bu millet artık görmüş olmalıdır.
Allah ile aldatmanın açtığı boşluk, zarar bakımından ondan asla geri kalmayan bir başka tehdit yaratmıştır:
Sahte dinin açıklarını bahane eden inkârcı aldatma.
Bu ikinci aldatmanın açtığı yaralar, birinciden hiç de geri kalmamaktadır.
Bu ülke için en büyük tehlike ve tehdit, andığımız bu iki başlı aldatmanın ortaklaşa yarattığı tahriptir.
Bunun çaresini ivedilikle bulmamız gerekir.
Bu tahrip hem ülkeyi felakete götürüyor hem de dinimize, ruhsal hayatımıza kötülük ediyor. Kötülüğün boyutlarını büyüten olgulardan biri de şu:
Bu tehdit içerideki dinci odaklar tarafından değil, Türkiye üzerinde asırlık emelleri olan Haçlı odaklar tarafından kotarılıyor.
Reçete işte, Hz. Peygamber’i bu zihniyetle algılamada. Yani onu, zulmün, işgalin, emperyalist boyunduruğun karşısına dikilen iman ve dirayet sembolü olarak algılamada...
Atatürk, geleneksel ‘çıkara ve emperyalizme teslimiyet’ dini haline getirdiği sahte İslam yerine bu direnç ve özgürlük İsslamı’nı getirdi. Ornun öncülüğünü yaptı.
Batı emperyalizmi ile işbirliğini maharet gibi gösteren dinciliğin Atatürk’ten rahatsız oluşunun arka planında bu var.
Reçetenin fikir babası da uygulayıcısı da rehberi de Atatürk...
Gerisinin tümü sahte İslam, korsan İslam.
Türkiye, sadece büyük spekülatörle rantçıların değil, geniş halk tabakalarının da haram yemeyi hüner haline getirdikleri bir ülkedir. Bu düzeylerde korsan sektörlerden bazı örnekler:
Korsan taksi, korsan minibüs, korsan otopark, korsan mazot, korsan kurslar, korsan rehberler, korsan internet sayfaları, korsan biberler, korsan tatlılar, korsan diplomalı doktorlar, korsan mühendisler, korsan kazılar, korsan etler, korsan kömürler, korsan ilaçlar, korsan LPG istasyonları, korsan işçiler...vs.vs.
Çok zararlı ve kahırlı bir korsan üretim de biz belirdik:
Kur’an, peygamber de dahil hiçbir insan için özel kıyafet önermez, kabul etmez.
Kıyafet bir iklim ve gelenek işidir. Din bununla uğraşmaz.
Mesele gayet açıktır:
Din sınıfı yoktur ki, dinsel alâmet olan bir giysi söz konusu olsun.
Sarık, İslam’ın değil, Hz. Ali’nin buyurduğu gibi, ‘Arapların alâmetidir.’
Sarığı İslam’ın alâmeti konumuna getirenler, esasında Arapların ve Arapçılığın bütün kabullerini İslam’ın simgeleri gibi göstererek İslam’ı asırlardan beri Araplaştırmışlardır.
Bunlara sormak lazım: