Yaşar Nuri Öztürk

Din sınıfı veya halkı soyanlar sınıfı

10 Kasım 2008
Kur’an, din sınıfının en büyük kötülüğü olarak bu sınıfın, ‘halkın malını-mülkünü çeşitli oyunlarla tıkabasa yemeleri’ olduğunu söylüyor.

Kur’an’a göre, bu talan, “Sizi Allah’a götüreceğiz” vaadiyle kandırılarak yapılmaktadır.

 

Yine Kur’an’a göre, talan bittikten sonra halkın elinde kalan şudur:

 

Allah’ın yolundan daha da uzaklaşmış olmak.

 

Din sınıfı, işte böylesine vicdansız ve zalim bir sınıftır.

 

Yazının Devamını Oku

Hz. Âişe Peygamberimizle kaç yaşında evlendi?

7 Kasım 2008
İslam tarihinde kadın haklarının ilk ve en fedakâr savunucusu olarak gördüğümüz Hz. Âişe’nin maruz kaldığı iftiraların ilki olan ve Kur’an’da geniş bir biçimde anlatılan ‘İfk’ hadisesini biz, ‘İslam’da Büyük Günahlar’ adlı eserimizin ‘İftira’ bölümünde inceledik.

Burada ele alacağımız konu, Müminlerin Annesi Hz. Âişe’ye atılan ikinci iftira, yani onun yaşı ile ilgili iftira olacaktır.

 

Arap-Emevî dinciliğinin, İslam düşmanı oryantalistlerle işbirliği halinde iddia ettiğinin aksine,  Hz. Âişe, Peygamberimizle evlendiği zaman,  9 yaşında değil, 18 veya 19 yaşındaydı.

 

Bu mesele, İslam araştırmalarının büyük ismi müfessir düşünür Ömer Rıza Doğrul (Mehmet Akif Ersoy’un damadıdır) tarafından yıllar önce gündem yapılmış ve Batılı oryantalistlerce ha bire öne sürülen ‘9 yaş’ iddiasının, geleneksel Emevî dinciliğinin asırlarca yaşatılan bir yalanı olduğu ispatlanmıştır.

 

Ne var ki, dinci taife, Hz. Peygamber’e iftira ve hakaret için kullanılan bu yalanları, hayret verici bir biçimde ve oryantalistlerin belirlediği şekilde yaşatmayı sürdürmüştür.

 

Yazının Devamını Oku

ASKİ uyardı, parayı avukatlar topladı

7 Kasım 2008
ASKİ 2006 yılı Mart ayında konut aboneliğinden işyeri aboneliğine geçmemiz için uyardı ve uyarıyı ceza keserek yaptı. Biz cezayı ödeyip abonelik işlemlerine başlamamıza karşın yüklü bir ikinci ceza daha kesildi. Altından kalkamayacağımız cezalar kesilince hukuki yollara başvurarak itiraz ettik. Bu güne kadar bazı davalar bitti. Biten davalarda cezaların çoğu iptal edildi. Bazı davalar ise düşürüldü.

Mahkeme kanalı ile ödediğimiz paraların çok az kısmı ASKİ’ye giderken çoğunu ASKİ’nin avukatları aldı. Cezalardan ASKİ bir şey kazanmadı. Bizim canımız yandı; avukatlar para kazandı.

Davalar lehimize sonuçlandığı halde bizi abone de yapmadılar. Hukuk yoluyla abone olmayı istedik. Dava devam ederken sayaçlarımız herhangi bir açıklama yapılmadan söküldü.

Kurumumuz bir dershane olduğu için öğrencilerimiz susuz kaldı, WC’ler kullanılamadı.

Abonelik işlemlerimiz başladığında ise yüklü abonelik ücreti istediler. Taksitlendirme taleplerimizi reddettiler. Bu nedenle biz de bütçemize göre peyder pey abone olabildik.

İlginç olan şu ki; 10. ayda abonelik ücreti 984 YTL iken 11. ayda 1154 YTL olmuştu. Bunun nedenini ise her ay suya belediye tarafından yapılan zam olarak açıklıyorlar. Bilemiyorum Ankara halkı her ay suya yapılan bu zamdan haberdar mı?

Doğalgaz zammı, su zammı, ulaşıma yapılan zamlar... Bunu vatandaşa nasıl izah edecekler. Bu halk bir torba kömür, bir koli gıda yardımına daha ne zamana kadar oy vermeye devam edecek.

Büyükşehir Belediye Başkanı, bill-boardlarda Ankara’ya su getirdik, kavşak yaptık diye afiş astırıyor. Sorarım bunlar belediyenin görevi değil midir? Üzerlerine vazife olan işler ne zamandan beri reklám konusu olmaktadır? Bu yönetim, karşısında muhalefet olmadığı için "köpeksiz köyde değneksiz gezmektedirler."

Umarım halkımız önümüzdeki seçimlerde gerekli dersi sandıkta verir.

İ. TOPÇU

Change has come!’

BUNDAN
çok değil, birkaç ay önce ’kim seçilecek?’ merakı her yanımızı kaplamıştı. Adaylığına alıştık, Demokrat partinin tek adayı oluşuna da alıştık. Başbakan olmasına da alışacağız. "Change has come!" (Değişim geldi!) Sloganı gerçekleşecek mi bunu zaman gösterecek. Otoriteler, kim gelirse gelsin Amerika’nın yönetimdeki sistem anlayışının değişmeyeceğini söyleyip durdular. Malum Neo-Con grubunun etkisi... Kimisi de Amerikan başkanlığının ateşten bir gömlek olduğunu yazdılar.

Gizli Müslüman mı, Musevi mi, samimi Hırıstiyan mı tartışmaları artık geride kaldı. Kenyalı Obama artık Amerika’nın başbakanı!

Tüm dünyaya hayırlı olsun!

Öznur KAYA

Metro Group: Kişisel hata

METRO Group Türkiye Temsilcisi Nurdan Tümbek Tekeoğlu ’Real’de dikkat gerekiyor’ başlıklı yazıya şu açıklamayı yapıyor: "29 Ekim 2008 günü gazetenizde yayımlanan haber yorum tarafımızca büyük bir üzüntüyle karşılanmıştır. Tamamen insan hatası olduğu her halinden belli olan buna rağmen sonuçları defalarca özür dilenerek çözüme kavuşturulan bir konunun gazetenizde bu şekilde ele alınışı Real Hipermarketleri’nin ticari itibarını zedeleyici niteliktedir. Her gün yüzlerce siyasinin ve önemli insanın alışveriş yapması sebebiyle zaten daha da önem verilen Real Bilkent mağazasında böyle bir olay yaşamaktan dolayı son derece üzgünüz. Hatalarımızı düzeltip, müşteriyi memnun ettikten sonra, gazetedeki yazınız aracılığıyla Real Hipermarketleri’ni suçlayıcı bir muameleye maruz kalmak derin hayal kırıklığı yaratmıştır. Müşteri tarafından öne sürülen argo eleştirilerin sizin tarafınızdan süzgeçten geçirilmeden yayımlanması ise ayrı bir yara açmıştır.

Dünyanın 32 ülkesinde faaliyet gösten METRO Group’un bir şirketi olan Real Hipermarketleri, Türk tüketicisini gerçek ucuzluk ve ürün çeşitliliği ile tanıştırmıştır. Türkiye’den her yıl 500 milyon Euro üzerinde ihracat yapan, binlerce kişiyi istihdam eden bir kuruluşun bu kadar kolay ve anlamsız bir şekilde suçlanmaması gerektiğine inanıyoruz."

Nurdan Hanım... Hergün binlerce kişinin girip çıktığı bir kurumda tüketiciye ve bunu yayınlayan bir gazeteciye kızma hakkınız yok. Okurun ve sizin cevabınızın birer ’ders’ olduğunu düşünün. Tüketici uyaracak siz düzelteceksiniz. Batıda böyle bir olay olsa ne olabileceğini bizden daha iyi biliyorsunuz.
Yazının Devamını Oku

Dinciliğin peygamberimizi ve eşini istismarı

6 Kasım 2008
Hz. Peygamber ve eşi Hz. Âişe, çocuk yaşta bir kıza yönelik bir taciz olayı münasebetiyle haftalardır gündemde.

Değerli bir gazeteci ve saygın bir cumhuriyet aydını olan Ruhat Mengi Hanımefendi, Star TV’de Pazar günleri yaptığı ve bu Pazar bizim de katılacağımız programda bu konuyu masaya yatıracaktır.

 

Programda konuşulacakların ayrıntılarını elbette ki, Ruhat Hanım belirleyecektir. Ben burada konunun temel noktalarına değinmek istiyorum:

 

Baş hüneri ‘Allah ile aldatmak’ olan dincilik, özellikle ‘şehvet tutkusu’nu savunmak için  ‘Peygamber’le aldatma’ taktiği de sahnelemektedir.

 

Biz bu yazıyı yazarken, şu veya bu kişiyi deşifre etmek, ezmek gibi bir niyet asla taşımıyoruz.

 

Yazının Devamını Oku

Kur’an din sınıfına neden karşıdır?

5 Kasım 2008
Kur’an’ın mucize devrimlerinden biri de dinci saltanatı yıkmasıdır.

Kur’an, Allah’ın dinini hayata sokmanın tek yolunun dinciliği ve dincilik saltanatını yıkmak olduğunu bilmiş ve bunun gereğini yapmıştır.

 

Kur’an, dincilik saltanatını yıkmak için şu dört geleneği yerle bir etmiştir:

 

1. Din sınıfı-kutsal sınıf (ruhbaniyet),

2. Din kisvesi (kutsal kisve, Allah adamı kisvesi vs.),

3. Resmî mâbet.

4. İbadette liderlik veya bir lider öncülüğünde ibadet zorunluluğu.

Yazının Devamını Oku

Saltanat dincilerinin İmamı Âzam'a zulümleri (2)

4 Kasım 2008
İmamı Âzam, yaşadığı devrin saltanat dincileri tarafından neden ağır kötülüklere maruz bırakılıp sonunda da yok edildi?

Sebep, Büyük İmam’ın, akılcılığı ve eleştirel yaklaşımı öne çıkaran bir bilgin olmasıydı.

 

İşin bu yanını irdeleyen bazı satırları Kur’an’daki İslam adlı eserimizden nakledelim:

 

İmam Âzam Ebu Hanife şu ölümsüz tespiti yapıyor:

 

“Kur’an’ın onaylamayacağı bir hadis rivayet eden kişiye yaptığım ret; Peygamberimize yapılmış bir ret ve O’nu tekzip değildir. O, ancak bâtıl bir haberi Peygamber’e isnat edene yapılmış bir reddir. İtham, Peygamberimize için değil, onun için söz konusudur. Hz. Peygamber’in söylediği her şeyin başımızın ve gözümüzün üstünde yeri vardır.”

Yazının Devamını Oku

Saltanat dincilerinin İmamı Âzam’a zulümleri (1)

3 Kasım 2008
Geçtiğimiz hafta yayınlanan yazılarımda, değişik vesilelerle İmamı Âzam’ın düşüncelerine ve saltanat dincilerinden çektiklerine değinmiştim.

Okuyucularımız, bu konuyu biraz daha açmamı, İmamı Âzam’ın çektiği çilelerin ayrıntılarına biraz olsun girmemi istediler.

 

Bu yazı o isteklere bir cevaptır.

 

Öncelikle şunu bilelim:

 

Günümüz dincileri, İmamı Âzam’a yapılan kötülükleri inkâr edemedikleri için onları, anlam kaydırmalarıyla saptırırlar. Şöyle derler: “Evet, İmamı Âzam’a çok çile çektirildi, ama bunu o günün yönetimi yaptı; din zümresinin, ulemanın bunda hiçbir günahı yoktur.”

Yazının Devamını Oku

Atatürk'ün en hayati meselesi

31 Ekim 2008
‘Tepelemek’ tâbiri, bizzat Atatürk’ün kullandığı bir tâbirdir.

 

Dini kullanarak insanları aldatan ‘dincilik yobazları’ndan söz ederken, “tek başıma kalsam yine de gider tepelerim” diyor.

 

Atatürk’ün kutsalı sömürenlere, özellikle İslam gibi akılcı bir dini karanlık emellerine âlet edenlere öfkesi kelimelerle tanımlanamayacak kadar derin ve büyüktür. Bu öfke, rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Büyük Atatürk’ün tüm hayatının her zaman motor gücü olmuştur.

 

Akılcı, ilimci, insancı, fenci, eylemci, bağımsızlık aşıkı, emperyalizm düşmanı olduğu için ‘son din’ olmuş İslam’ın, taşıdığı değerlerin tam aksi yönde kullanılması Mustafa Kemal’i öfkelendiren tezatların başında gelmektedir. Bütün faaliyetlerinde, inkılaplarında bu tezadı aşmak ve bu tezadın arkasındaki temiz, pürüzsüz, huzur kaynağı gerçeği milletinin ve insanlık camiasının önüne koymak onun temel ideali olmuştur.

 

Ben, bu satırları yazan adam, şunu rahatlıkla söyleme hak ve ödevini vicdanımda hissediyorum:

Yazının Devamını Oku