Paylaş
Geçtiğimiz hafta sonu bu şansı yakaladım. Polonya’daki Gençler Avrupa Şampiyonası’nda milli takımımızın son iki maçı canlı seyrettim. Türkiye’de birbirinden değerli birçok basketbol sitesi var. Siteye girdiğiniz zaman Türkiye’de Avrupa’da hatta NBA’de o gün neler olmuş hemen öğreniyorsunuz.
Ben maçları veren FIBATV.com adresini bu kıymetli basketbol sitelerimizden Salsabasket’ten öğrendim. Kendilerine candan teşekkür ediyorum.
Cumartesi günkü maçımız İspanya’ylaydı. Biz 1 gün önce geçen yılın Gençler Avrupa Şampiyonu Litvanya’yı 80-70 yenmiştik. Spiker Türk takımının son 7 senede 4 kez yarı finale yükseldiğini söylüyor basketbolumuz için olumlu konuşuyordu. Ama biz İspanya maçına iyi başlayamadık ve ilk çeyrekte sadece 5 sayı yaparak neredeyse maçı başlarken kaybettik. Son maçta ise İtalya’yı yenerek bronz madalya kazandık. İlk yarı iki takım da adam adama oynarken gerideydik. Ama ikinci yarı koçumuz Erhan Toker başarılı bir taktik uyguladı. Alan savunması ve adam adama savunmayı birbirine katarak İtalyanların kafasını karıştırdı ve galibiyette önemli rol oynadı. Gençlerimizi de koçlarını da kutluyorum.
Genç takımımızın oyuncularının hepsi iyi atlet ve yetenekli oyuncular. Ben hep Türk çocuğunun en yetenekli olduğu spor dalının basketbol olduğunu söyler yazarım. Bu turnuva sonunda bu inancım daha da güçlendi.
Son zamanlarda A takımları dahil hangi yaş grubunda olursa olsun İspanyolların adı hep en üst sıralarda. İspanyol gençleri Türk gençlerinden daha mı yetenekli diye sorabilirsiniz.. Ben katiyyen değil. Ama onlar genç oyuncularının önünü açmış durumdalar diye cevaplarım. Biz ise iyi oyuncu kavramının önüne daha iyi oyuncu idealini ve bunun gerçekleşmesi için yenilikleri gerçekleştiremiyoruz. Bugün İspanya’nın birçok yerinde Barselona ve Bask gibi birçok yerinde OYUNCU GELİŞTİRME MERKEZİ var. Burada Oyuncu yetiştirme kavramı yerini oyuncu geliştirme uygulamasına bırakıyor. Bu basketbol kampuslarında yatma, yemek yeme, kondisyon merkezleri… ne isterseniz var. Oyuncu kampa girdiği günden itibaren dikkati ve gayesi sadece kendisinin daha iyi oyuncu olmasına odaklar. Kamptan ayrılırken daha iyi oyuncu olmaktan başka bir şey düşünmüyor. Daha doğrusu düşündürtmüyorlar. Böyleye maç kazanma kavramının yerine oyuncu kazanma kavramı geçiyor.Psikolojik olarak bir başka öğrettikleri şey oyuncunun kafasında kimseyle rekabete girmesini önlüyorlar. Senin bir tek rakibin var, o da kendin diyorlar. Rekabet edeceksen kendine rekabet edeceksin. Basketbol hayatını kendini aşmaya, her gün daha iyim oyuncu olmana odaklayacaksın diyorlar. Belki de Türkiye’ye Kobe Bryant gelecek. Kobe bugün dünyanın en iyi basketbolcusu. Onun başarısının altında da sadece kendisi ile rekabete girişi ve her gün kendinden daha iyi oyuncu olma hırsı yatıyor. Her gece saatlerce kasetler izliyor. Onlardan öğreneceği bir şey varsa onu öğrenip kendi repertuarına ekliyor. Kendinden daha iyi oyuncu olma hırsı onu her gün daha iyi oyuncu yapıyor.
Biz de durum farklı. Biz beraber oynadığımız oyunculara veya rakiplerimize bakıp Ben Ahmet’ten de :Mehmet’ten de iyiyim diye düşünüp kendi konforzona (tembellik) çekiliyoruz. Bu anlayış bizim aha iyi olmamızı engelliyor.
Bugün güçlü bir A milli Takımımız var ama altını doldurmamız gerek. Bu konu (Oyuncu Geliştirme Koçu ) sizi sıkmış olabilir. Haklısınız. Ama genç oyuncularımıza haksızlık oluyor. Daha iyi oyuncu anlayışı yerleşmeden gençlerimiz erişecekleri zirvenin altında kadere razı oluyorlar. Daha iyi oyuncu denince kulüplerde oyuncu yetiştirmek yerine transfer akla geliyor. Hangi takımdan hangi oyuncuyu alsak diye düşünüyoruz. Hele şimdi NBA’den oyuncu transferi mümkünken kim Türk çocuğunu daha iyi oyuncu yapmaya odaklanır bilmiyorum.
Bu kimsenin tek başına halledeceği bir konu değil. Bu nedenle tüm basketbol adamlarını internetteki tüm basketbol okullarını bu konuda omuz omuza olmaya çağırıyorum. Türk genci basketbol adamlarımızın gözlerine bakıyor. "Bizi zirveye taşıyın biz de Türk basketbolunu zirveye taşıyalım" diyorlar.
Paylaş