Paylaş
Dünkü Karadağ maçı eskiden oynansaydı saha kenarı kulüp yöneticileriyle dolardı. Yöneticiler (Benim şu anda adını bilmediğim) Karadağ koçunu kulüp takımlarına koç yapmak için sıraya girerlerdi. Hatta bazı yöneticiler "Asistan koçlardan birini alsak ne olur, bunlar Yugoslav kökenli koç nasıl olsa bize faydalı olur" diye düşünebilirdi. Dün sahada bir tek kulüp yöneticisi yoktu. Kulüplerimizin, takımların başında bugün hemen hepsinde yetenekli Türk koçlar var. "Soyunma odasında Türkçe konuşulmalıdır" sloganı artık geçerli ve Türk takımlarımız Türk koçlar yönetiminde çalışmaya başladılar bile. Bırakalım Yugoslav koçları izlemeye dünkü Galatarasay-Darüşşafaka maçında Galatasaray'ın koçu Oktay Mahmuti takımın başında yoktu. "Nerede" diye sorduk. Aldığımız cevap "Arjantinde'ki bir beynelmilel seminerde koçluk tecrübelerini anlatmak üzere yurtdışında" dediler. Gurur duyduk.
Milli Takımımız giderek daha saldırgan bir savunma yapıyor. Avrupa Şampiyonası için savunmamıza güvenimiz çok arttı. Karadağ'ın oyun kurucusu devşirme Amerikalı siyah oyuncu Omar Cook, Karadağ'ın beyni. Ama 2 Karadağ maçında da Ömer Onan tuttuğu oyuncu Cook'un beynini dağıttı, kullanamaz hale getirdi. Karadağ koçu Cook'un düştüğü durumu anlayamadığı için onu oyuna soktu çıkardı. Ama Cook maçların sonuna kadar kendine gelemedi. Ömer'den sonra Sinan Güler ve Cenk Akyol da Cook'a nefes aldırmadılar. Ömer'in rakip oyun kurucunun tutmasının faydasını Karadağ maçlarında gördük. Milli takımımızda artık oyunculardan ne beklendiği konusunda ilerleme var. İlk 5'imiz belli. Kimin yerine kimin gireceği anlaşılıyor. Ama Semih'i aramaktan vazgeçemiyoruz. Semih'in kadro dışı kalması güç ama doğru bir karar.
Semih'in sakatlığı onun moralini de bozmuştu. Şimdi milli takımımızın yumruk olma şansı büyüdü. Gene de tüm basketbolseverler gerçek Semih'i sahada görmek istiyor. Bu heyecanı Semih'in de fark edip olimpiyatlarda gerçek Semih olacağına inanıyorum.
Bu turnuvada 2 oyuncu kazandık. Enes Kanter görünüşünden daha çok basketbol yeteneğine sahip. İyi şut atabilen, iri oyunculardan biri olarak tarihe geçme şansına sahip. Bir diğer yetenek ise Doğuş Balbay. Doğuş, Sinan'dan sonra (Sadece siyahlar değil beyazlar da sıçrar) iddiamızın ispatı olacak kadar atletik yetenekli. Onun savunması da korkunç olacak bu belli. Milli takımımızın savunmasının Avrupa Şampiyonası'nda öne çıkması için kenar yönetiminin katkısı önemli. Basketbolda güçlü savunma artık sesli savunmayla eş anlamlı oldu. Savunmada konuşarak iletişim sağlamak sadece gözleri değil kulakları da kullanmak şart. Bizde oyuncular bunun tam bilincinde değiller. Geçen sene Darüşşafaka'da oynayan Amerikalı guard savunmada hiç susmayarak takımı küme düşmekten kurtarmıştı. Oyuncuya "Bu konuşma alışkanlığını nasıl kazandın" diye sorduğumuzda cevabı "Savunmada sustuğum an koçum beni oyundan çıkarırdı" oldu. İstanbul'daki Atakol Turnuvası'nda Fransız kenar yönetimi hiç susmadan takımlarını uyarıyorlardı. İçlerinden en çok bağıran ise belki inanmayacaksınız ama takımın doktoruydu. Litvanya'daki maçların ikinci yarıları bizim teknik ekibin önünde oynadığımızda maçları kazanma şansımız çok fazla. Türk çocuğu coşarsa korkunç savunma yapar. Bu coşkuyu sağlama görevi kenardaki yöneticilerin omzunda. Bu yolda Nihat İziç ve Alaeddin Yakan'ın katkıları hergün artıyor. Bu da önemli bir gelişme. Türk basketbolunu hızlandırmamız gerek. Fast break (hızlı oyun anlayışımız) uygulamamız malesef çok yetersiz. Milli takımız da bile her maçta ancak top kapıldığında 1 veya 2 fast break sayısı bulabiliyor. Halbuki hızlı oyunun temelinde savunma ribauntları ve ilk paslar olmalıdır. Bu konu sadece milli takımın değil tüm Türk basketbolunun sorunu. Bu yüzden ilk fırsatta bu konuya derinden değineceğiz.
Milli takımda Hido liderliğini her geçen maçta daha çok sergiliyor. Oğuz Savaş da gelişen oyuncular içinde. Ömer faul atışlarında baş parmağı yere bakacak kadar bileğini kullanmaya başlamış durumda. Ama bu uygulama 1-2 günde sonuç vermeyebilir. Bunun için Ömer kampta otururken bile bu çalışmayı sürdürmelidir. Ve dirseğinde hiçbir enerji kalmayıncaya, sanki faul atarken takımın arkasında elini çembere sokar gibi veya topun arkasından selam durur gibi harekete devam etmelidir. Ömer'in attığı fauller çembere değip fileden geçiyorsa ancak ölü top kavramı uygulanıyor demektir. Ömer faullerini geliştirirse yüzü çembere dönük, yakın mesafe şutlarını da sokabilir. O zaman ona "NBA'den hangi oyuncudan daha iyi bir oyuncu olmak istediği" sorulursa cevabı "Hiçbirinden değil kendimden daha iyi oyuncu olmak istiyorum" sözleri çok anlamlı olacaktır.
Paylaş