IŞİD damgasının son eseri

İNGİLİZ basını yurttaşlarını uyarıyor: “Türkiye’ye gitmeyin, IŞİD sizi kaçırır”. Bir başka İngiliz gazetesi: “İngilizlere IŞİD özel operasyon düzenleyecek, Türkiye’ye gitmeyin”.
İngiliz ve Fransız basını seçim kampanyasının çok sert geçmesi üzerine yurttaşlarını uyarıyor: “Türkiye’de dikkat edin, kalabalıklara karışmayın”. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde basın: “Türkiye’de IŞİD büyük tehlike, oraya gitmeyin”.
Türkiye-IŞİD ilişkisine dönük iddialar dünyanın en duyarlı konularından. Bunun sadece siyasal değil, ekonomik uzantısı da var, özellikle turizmde. Turizm baş aşağı gidiyor, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik ne kadar ilgili, belli değil, “Turizm Bakanı var mı, yok mu” sorusuna yol açıyor.

2.5 MİLYAR DOLAR

Rusya’da Putin güvenlikle ilgili kamu görevlilerine yurtdışına çıkış yasağı koyuyor. Türk turizmi en çok bundan etkileniyor. İsrail, Türkiye’nin onlara karşı yürüttüğü politika sonucu, yurttaşlarını Türkiye’de tatil konusunda hassas davranmaya çağırıyor, 560 bin İsrailli turist 20 bine düşüyor.
Ayrıca, içki yasağı, Ayasofya’da namaz safsatası, ikide bir Batı’ya “Eyyy” diye başlayan çatmalar, yabancı gazeteci sürgünleri, Batı basınına ileri geri sataşmalar turizme ağır darbe vuruyor. Anketlere göre, “turist sayısında düşüş yüzde on beş”, sektör temsilcilerine göre, “düşüş yüzde otuz beşe yakın”. Yaklaşık “2.5 milyar dolarlık kayıp”. Kavgalı dış politika ve iç gerginliğin hazin faturalarından biri. Daha dün “IŞİD militanları Türkiye’de” iddiası. IŞİD damgası almış başını gidiyor, turizm de aşağıya doğru.

Kaçak güreşçi: Gül

SÜREKLİ mıy mıy, sürekli marjinal hesaplar, asla risk almak yok, asla net duruş yok, hep masa altından yuvarlak sözler, her önüne gelen yasa ve kararnameye basıyor imzayı, öyle ki, internet yasasını “Anayasa’ya aykırı ama ben onaylıyorum” diyecek kadar kaçak güreş meraklısı, Abdullah Gül.
Gül’ün danışmanı Ahmet Sever’in yazdığı kitap o kaçak güreşin serüveni. Kaçak, çünkü Çankaya’da yaşadığı olumsuzlukları, ki ondan kendisine pay çıkarıyor, onları bile kendisi değil, danışmanı aracılığıyla topluma aktarıyor. Oysa, dünyanın pek çok demokratik ülkesinde anılarını doğrudan liderler yazıyor.
Kitabın yararı tepedeki kavgayı sergiliyor, anlatılanlar doğru ki yandaş medya ve Erdoğan silahşorları Gül’e karşı atışa başlıyor. Oysa, kaçak güreştikçe, “Heeeyt, ben de varım” diye ortaya çıkmadıkça, Gül gül gibi yerinde oturur.

MHP bir hüsran

DURUP dururken Meral Akşener’e tavır alıyor, oysa onu sosyal medya öne çıkarıyor. Arkasından doğru eleştirisi nedeniyle, Sinan Oğan’ı partiden ihraca kalkıyor. Ama asıl koalisyonlara kapı kapatıyor, hatta erken seçim tarihi bile veriyor, MHP lideri Devlet Bahçeli. Seçim sonrasında bir algı oluşuyor, “uzlaşmaz ve hırçın lider Bahçeli”. MHP her öneriyi geri çeviriyor, tek ölçüsü, çözüm sürecine karşı olmak. Koalisyon olasılıklarını çözüm süreci üzerinden okuyor, HDP’nin adını bile duymak istemiyor. Oysa, o HDP işte ortada, MHP kadar milletvekili çıkarıyor. Yolsuzlukları, yargı bağımsızlığını, Erdoğan’ın yetkilerini de tartışmaya açıyor, güzel, ama dışarıdan HDP destekli CHP-MHP koalisyonuna bile karşı. Bu tutumuyla erken seçimin kendisi için olumlu sonuç vereceği hayli su götürür. 2002’deki erken seçim hatasına yeniden düşmek üzere. Şu ana kadar tek artı puanı var, Erdoğan’ın planladığı liderlerle görüşmeyi ilk o geri çeviriyor. Gerisi hüsran.