24 Temmuz 2013, Davutoğlu o sırada Dışişleri Bakanı, onun bu sözleri üzerine CHP Meclis Araştırması istiyor, IŞİD bağlantısıyla.
12 ve 17 Haziran 2014’te Hasip Kaplan Meclis kürsüsünden bir genelge okuyor: “... El Nusra’ya bağlı mücahitlerin Hatay sınırlarından Suriye’ye geçişlerinde istihbarat görevlilerine gerekli desteğin sağlanarak güvenliklerine ve konunun gizliliğine riayet önem arz etmektedir. Mücahitlerin Suriye’ye geçişlerinde Hatay stratejik konumdadır. İslamcı guruplara lojistik desteğin arttırılması, yaralıların tedavisi ağırlık olarak buradan yapılacaktır.”
Kaplan’ın okuduğu bu genelgenin altında, o sırada İçişleri Bakanı olan Muammer Güler’in imzası var. CHP bu genelgeye dayanarak Türkiye-IŞİD bağlantısıyla Meclis araştırması istiyor.
161 GİRİŞİM
HDP dört, MHP de dört bakanlık alacak; eğer koalisyon kurulamaz ve erken seçim kararını Tayyip Erdoğan alırsa.
HDP’yi bu tür bir hükümetin dışında tutmak amacıyla, erken seçim kararını Erdoğan değil, Meclis alacak ve “AKP azınlık hükümeti tercihi” öne çıkacak. Azınlık ya da çoğunluk, hükümete güvenoyu için 276 şart değil, oylamaya katılanların çoğunluğunun hükümete olumlu oy vermesi güvenoyuna yetiyor. 276, hükümeti düşürmek için şart.
Örneğin, bazı muhalefet milletvekilleri güven oylamasına katılmaz, “AKP azınlık hükümeti” de, çoğunluk oylarıyla güvenoyu almış olur, seçime kadar işbaşında kalır.
Bunların dışında bugünkü fotoğraf: AKP-CHP zayıflıyor, erken seçim ağır basıyor. AKP kulislerindeki senaryolardan birine göre, erken seçim 22 Kasım’da.
Bir başka senaryoya göre, daha ileri bir tarihe, örneğin bahara sarkabilir. Teröre karşı siyasal mücadelede HDP’yi zayıflatma projesi çerçevesinde, AKP ile MHP işbirliğinde. Arapsaçına dönen kulis bilgileri ışığında, MHP şu anda teröre karşı silahlı mücadeleden, HDP’ye karşı yürütülen politikadan memnun. AKP azınlık hükümetine dışarıdan destek vermeye hazır. “Erken seçim bahara ertelenir” senaryosunun temeli bu. O tarihe kadar terörü bitirmek, HDP’yi baraj altına itmeye çalışmak.
Erken seçim anketi
-“Toprak bütünlüğüm tehdit altında.-Siyasi bağımsızlığım tehdit altında.-Güvenliğim tehdit altında.”.Bu üç temel unsuru kapsayan NATO’nun 4. maddesine dayanarak NATO Konseyi’ni toplantıya çağırıyor.
-“Ortadoğu’nun oyun kurucusu...-Balkanlar’dan Kafkaslara kadar coğrafyanın efendisi...-Kimsenin test edemeyeceği gücün mutlak sahibi...-Dünyada ne olursa, herkesin fikrini sorduğu ‘Asrın Lideri’ önderliğindeki” Türkiye’nin haline bakın. PKK ve IŞİD, iki terör örgütünün saldırısı karşısında, “Bizi parçalıyorlar” diyerek NATO’dan yardım bekliyor. Tam skandal.
LİDER PERİŞAN
“Kurtar beni NATO” feryatlarını içeren başvuruyu biz yapıyoruz, başka bir ülke değil. Başkaları bizim için böyle bir tehdit görmezken, AKP hükümeti “yandım Allah” diye, soluğu Brüksel’de alıyor. Parçalanma tehdidi altında olduğunu dünyaya ilan ediyor. Basiretten uzak bir başvuru.
Ya da gerçekten parçalanma ile karşı karşıyayız.“Hariciye Vekili”ni geçiyorum, “Hariciye Vekaleti”nde hiç mi deneyli müsteşar, müsteşar yardımcısı, umum müdür, NATO işlerinden sorumlu bir sefir-i kebir ya da benzeri kalmadı, hükümeti uyaracak kimse yok mu?
29 Mayıs 2015, Devlet Bahçeli Erzincan mitinginde Tayyip Erdoğan’a en ağır konuşmalarından birini yapıyor. O sözleri aktarmak bile suç. İnanılmaz hakaretlerle dolu bir konuşma.
Erdoğan ile Bahçeli sık sık, fena atışıyor. Bahçeli yolsuzluk suçlamalarını ağır dille sürdürürken, Erdoğan “Bahçeli konuşurken çocuklarınızı TV’den uzak tutun” diye alay ediyor. Son olarak “Uygur Türkleri” tartışması ya da Erdoğan koalisyon için liderlerle görüşeceğini söylüyor, Bahçeli, “Koalisyon onu ilgilendirmez, ben onunla görüşmem” tepkisinde. Temel demokratik kavramlarda anlaşmazlık içeren gergin, onulmaz siyasal atışma. Karşılıklı örneği çok.
‘DURUM BAŞKA’
Bununla birlikte, önceki gün Meclis Başkanlık Divanı, Saray’a çıkıyor AKP ve MHP’den üyelerle, CHP ve HDP katılmıyor.
CHP ve HDP Saray’ı boykotta, onca sürtüşmeye rağmen MHP’liler Saray’da, herkes şaşkın. Bahçeli arkadaşlarına gerekçeyi açıklıyor:“Yurtdışı geziler için Cumhurbaşkanlığı’ndan MHP milletvekili istediklerinde izin vermiyorum ama, şimdi durum başka.”
ARADA doksan kilometrelik Arapların elinde tuttuğu bölge var. Türkiye-Suriye sınırında o doksan kilometreyi de PYD (PKK) ele geçirdiğinde, Habur’dan Hatay’a kadar Kürt Bölgesi. Hatay’a geldiğimizde bu kez sınırın öte yakasında IŞİD var, Suriye aradan çıkıyor, IŞİD ve PKK yeni sınır komşularımız. Biz şimdi yeni komşularımızla savaşıyoruz. Amerika’dan icazet alarak. Daha önce Suriye sınırında ne PYD var, ne IŞİD. Bunların varlığı son on üç yılda izlenen dış politikanın sonucu. Esad’a düşmanlık, Irak’la bazen mayhoş, genellikle gergin, geldiğimiz yer Türkiye-Suriye sınırının fiilen yok olması.
‘İÇ MESELEMİZ’
Sen “Suriye bizim iç meselemiz” diye davul çalıyorsun, bu durumda şimdi iç meseleni bombalıyorsun, aynı zamanda iktidarda bulunduğun on üç yılına bomba atıyorsun. On üç yıllık iktidarın, attığın her bomba ile iflasını ilan ediyor. Sadece IŞİD’i bombalayarak değil;
Kandil’i bombalayarak en büyük iddian olan çözüm sürecini bombalıyorsun. Yıllarca ağzından düşürmediğin, çok büyük hırsla sarıldığın, devletin bütün kurumlarını seferber ettiğin, “Adım tarihe altın harflerle geçecek” diye üzerine titrediğin çözüm süreci bir gece yarısı F-16 sortileriyle tarihe gömülüyor.
Çözüm sürecinde öyle hassassın ki, İmralı görüşmelerinde bir tutanak yayınlanınca, sürece gölge düşer kaygısıyla, “Batsın sizin gazeteciliğiniz” diye dünyayı ayağa kaldırıyorsun. Şimdi vurun Kandil’i, hangi İmralı, hangi ateşkes. On üç yıl az gidiyoruz, uz gidiyoruz, bombalı günlere dönüyoruz.
- İçki içene: 80 kamçı.- Hırsızlık yapana: Kol kesmek.- Eşcinsel ilişki: İki erkek için de ölüm.- Tanrıya inançsızlık: Ölüm.Bunlar kendi içine dönük IŞİD cezaları. Kendi dışında da geçerli ama daha çok iç disiplini sağlamaya dönük kurallar.
Kendi içinden ve dışından, kılıçla kafa kesme cezasına ek olarak, başka usulleri var. İnsanları bir arabaya koyup bombayla havaya uçurmak, demir kafese kilitleyip boğulmak üzere suya atmak gibi. Bu vahşet Dicle ve Fırat kıyılarında, ilk çağda uygarlığın başladığı bölgelerde yaşanıyor. İslam devleti adına.
7681
IŞİD sitesinde geçen yılın dökümünü yayınlıyor, “7681” başlığı altında. 7681 her türlü cinayet, saldırı, terör eylemlerini içeriyor. Bir arkadaşımın Arapçadan yaptığı çeviri vahşetin, cinnetin, insanlık dışı her türlü saldırının istatistiğini veriyor, doğrudan IŞİD sitesinden:
- Bombalı 615 saldırı, 78’i canlı bomba, 537’si uzaktan kumanda ile.- 160 saldırı dinamitle.- 14 saldırı uzaktan kumandalı motosikletle.- 4465 saldırı farklı bomba türleriyle.- 336 binanın yerle bir edilmesi çeşitli silahlarla.- 1083 cinayet yakarak ya da kılıçla.- 607 saldırı topla.- 1015 saldırı binalara ve arabalara yangın bombasıyla.- 30 saldırı belli kontrol noktalarına, karakollara.- 1047 saldırı attığını vuran nişancılarla.
‘‘APOKALİPTİK kavgaya karşı son savaşı İdlip’te vereceğiz”. IŞİD’in en büyük iddiası bu.
Apokaliptik: Kıyamet kopacak, sağ kalanlar yeni bir hayata başlayacak. Devamındaki iddia, savaş kıyamete kadar bitmeyecek. Kiminle savaş? “Küffar ile”, Müslüman olmayanlarla, gâvurlarla, kâfirlerle.
Neden İdlip’te? IŞİD’e göre, “Romalılar Müslümanları vaktiyle İdlip’te katletti, Müslümanların intikamını biz de İdlip’te alacağız”.
IŞİD bu inanç doğrultusunda İdlip’i ele geçirmek için var gücüyle savaşıyor, dört ay önce amacına ulaşıyor, İdlip IŞİD’in kontrolüne geçiyor.
HATAY
Bu ideoloji IŞİD açısından onun Türkiye’deki varlığını açıklıyor. İdlip Suriye’nin kuzeybatısında bir kent, Hatay’a komşu. Kıyamete kadar burada kalacaklarmış, kıyamete kadar bizim komşumuz(!).
‘‘KOBANİ’yi yeniden inşa edeceğiz” pankartı Ankara’nın en işlek caddelerinden Kızılay Yüksel Caddesi’nde, gençler stant açmış, “20 Temmuz’da Kobani’deyiz”, Kobani’nin geçen yıl IŞİD’den temizlendiği gün. Onun yıldönümünde her gruptan genç Kobani’ye gitmek için bir aydır hazırlık yapıyor. Dünya âlem gençlerin 20 Temmuz’da Suruç’ta olacağını biliyor. Bu arada IŞİD de. Güvenlik ve istihbarat nerede? Urfa Valiliği dün toplantıları vs yasaklıyor, gülünç ve hazin.
IŞİD tehlikesini dile getirenlere “hain, işbirlikçi” suçlaması. Dış basın aylardır Türkiye-IŞİD tehlikesini yazıyor, bu yüzden turizmde iptaller birbirini izliyor, bunu yazanlara “eyyy” diye başlayan “alçak, namussuz” hakaretleri, “Güçlü Türkiye istemiyorlar” aldatmacaları.
İçeride ve dışarıda, ne zaman, kim uyarırsa, o suçlu. Kemal Kılıçdaroğlu “IŞİD temizliği için işbirliği” önerdiğinde, Davutoğlu parlak zekâsını gösteriyor, “Kılıçdaroğlu’nun aklına ihtiyacımız yok”. Senin kimseye ihtiyacın yok, al işte ağabeyinle birlikte yönettiğiniz Türkiye.
‘İÇ MESELE’
Dışişleri Bakanı iken Davutoğlu NTV’de IŞİD’i anlatıyor: