Yalçın Doğan

O bir başbakan

7 Haziran 2015
NE yüzlerce polis ve koruma, ne on beş-yirmi siyah araba, ne emre amade ambulans, ne yolları kesen motosikletli polisler, ne kentin içinde seksen kilometre ile giden limuzinler, hiçbiri yok.

Ucuzcu mu ucuzcu, semt pazarlarından, indirimli satış yapan dükkânlardan alışveriş yapıyor, sırt çantasıyla, yanında yine koruma yok.

Tatile gitse, herkese açık halk plajlarına takılıyor, iskemlesi bile olmayan kafelerde tabureler üzerinde vakit geçiriyor.

Makam arabasından hoşlanmıyor, işine genellikle bisikletiyle gidiyor, pinti mi pinti, bisiklete binmese, metroyu, toplu taşıma araçlarını kullanıyor, yanında tek bir koruma yok.

Onu görünce, yanına koşan, istekte bulunan, yağ çeken kimse yok.

Metroda kendi halinde gazetesini okuyor, not alıyor.

Hafta sonunda çocuklarını alıp, sokakta eşiyle halkın arasında, sıradan bir yurttaş olarak.

Şatafat, lüks, hiçbiri yok.

Yazının Devamını Oku

İstifa et, sahaya in

6 Haziran 2015

CUMHURBAŞKANI iktidardaki partinin kurucusu, halkın oylarıyla beş yıllığına cumhurbaşkanı seçiliyor. Seçilmeden önce partinin genel başkanı. Partisinin başında başbakan var. Genel seçim zamanı. Kampanyayı başbakan yürütüyor.
Ama cumhurbaşkanı, başbakandan memnun değil, başbakan zayıf, partisi oy kaybediyor. Cumhurbaşkanı seçim kampanyasına destek vermek gereğini duyuyor.
Nasıl verecek? Basit, meydanlara inecek, kurucusu olduğu partisi için çalışacak. Ama cumhurbaşkanı, anayasa meydanlara inip bir parti adına kampanya yürütmesine engel, ayrıca siyasi etik kurallarına aykırı. Cumhurbaşkanı çareyi buluyor.

İKİ SEÇİM


Yazının Devamını Oku

Cumhurbaşkanlığı dersi

4 Haziran 2015

ÜÇÜNCÜ Cumhurbaş-kanı Celal Bayar’ın torunu Prof. Emine Gürsoy Maskali yeni bir kitap yayınlıyor. “Celal Bayar’ın Arşivinden Serbest Fırka Anıları”. Serbest Fırka 1930’da Fethi Okyar tarafından kuruluyor. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal partinin kuruluşundan bir ay sonra 11 Eylül 1930’da Fethi Okyar’a bir mektup gönderiyor. Mektup Bayar’la ilgili yeni çıkan kitabın 98. sayfasında, özetle:
“Ben Cumhurbaşkanı olmayarak, yalnız CHP Genel Başkanı bile bulunsaydım, parti programınızı ve icraatınızı dikkat ve muhabbetle dinler, yararlanırdım.”
Bugün dinlemek ve yararlanmak ne kelime, tam tersine muhalefeti yerden yere vurmakla meşgul. Mektupta devamla: “Yeni partinizin faaliyete geçerek millet işlerini serbestçe tartışmasını Cumhuriyet’in esaslarından sayarım. Bu nedenle sizin siyasi mücadeleye atılmanızı memnuniyetle karşıladım.”Farklı siyasal partileri Cumhuriyet’in temeli görüyor, onları suçlamak yerine, tam tersine, özendiriyor. Devamla: “Cumhurbaşkanı bulunduğum sürece, bu makamın bana verdiği yasal görevleri, hükümette olan ve olmayan partilere karşı adil ve tarafsız yerine getireceğime ve laik Cumhuriyet esası dahilinde partinizin her türlü siyasal faaliyetinin engele uğramayacağına emniyet edebilirim efendim.”Bugün masal gibi, muhalefete adil ve tarafsız davranması ne kelime, haftalardır seçim kampanyası yürütüyor. Mektubu okuyup TV’lere bakın, ibretlik dersten eser yok. Gelmiş geçmiş on bir cumhurbaşkanı var, böyle örnek yok.

Bayrak tercih değiştirir mi

BAYRAKLAR

Yazının Devamını Oku

Watergate, Wullf, TIR’lar

3 Haziran 2015

EN çarpıcı örnek Watergate, Başkan Nixon’u istifaya götüren rakip parti merkezini dinleme skandalı. Watergate filmlere konu oluyor, skandalı ortaya çıkaran iki gazeteci ödül üstüne ödül alıyor. Başkanlığı elden giden Nixon haberi yapan gazetecilere çok kızıyor, o bile ne haberi yayınlayan Washington Post’u casuslukla suçluyor, ne de gazetecileri tehdit ediyor. Çünkü, gazetecilik.
Alman Cumhurbaşkanı Wulff’un yolsuzluk iddialarını Das Bild yayınlıyor. İstifa etmek zorunda kalan Wullf ne haberi yayınlayan gazeteyi casuslukla suçluyor, ne de genel yönetmeni Kai Diekmann’ı bedelini ödemekle tehdit ediyor. Çünkü, gazetecilik.
Ya bizde? MİT TIR’larında silah gönderildiğine ilişkin yazısı nedeniyle Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ı ağır biçimde suçlayan Tayyip Erdoğan kendisini savcı ve yargıç yerine koyuyor, hatta ötesine geçiyor:
“Casusluk faaliyetinin içine o gazete de girmiştir, haberi yapan bedelini ağır ödeyecek”.
Nasıl ağır ödeyecek? Can Dündar’a işkence mi yapılacak? Hapiste mi çürüyecek? Cumhuriyet kapatılacak mı? “Öyle bırakmam onu” ne demek, nasıl bırakmayacak, neden özel meselesi? Yargıya hangi yetkiyle talimat veriyor? Dünyada bütün gazetecilik örgütleri ayaklanıyor. Cumhuriyet’in haberi sadece gazetecilik, Erdoğan’ı güç durumda bırakabilir, örnekler ortada, sorumlular kimseyi tehdit etmeden çekip gidiyor.

Saray kompleksi

Yazının Devamını Oku

‘Türkiye Nerede, Nereye’

31 Mayıs 2015
MUHALEFETTE bir milletvekili nasıl çalışmalı, iktidarı nasıl denetlemeli, bunun nefis bir örneği, CHP milletvekilli Atilla Kart’ın yazdığı 850 sahifelik belgelerle dolu kitap, “Türkiye Nerede, Nereye”.

AKP’nin iktidara geldiği 2002’den günümüze uzanan macerasını Atilla Kart, lafa boğmadan, somut olayları hukuki dayanakları ile belgeliyor, AKP’nin kuralsızlık manzumesi.

Bir suç karşılığında soruşturma izninin verilmemesi daha 2003’te başlıyor, o zaman kimsenin dikkatini çekmiyor, ne zamanki, izin vermeyişi kurala dönüşüyor, tartışma o zaman başlıyor. Ya da örtülü ödenek, Kart örtülü ödeneğin usulsüz kullanıldığı iddialarını daha

2004’te dile getiriyor, soru önergeleriyle peşini bırakmıyor, (s. 90-120).

Balyoz ve Ergenekon davalarında “komplo kurulduğunu” tutuklamalar başladığı andan itibaren dile getiriyor, kimse dinlemiyor, beş yıl sonra iktidar sahipleri aynı cümlelerle komployu itiraf ediyor.

Ergenekon sanıklarından Kuddusi Okkır’ın, ölümcül hasta bir tutuklunun tedavisinin nasıl önlediği, bir hastaneden ötekine göz göre göre nasıl ölüme sürüklendiği anlatılıyor, (s. 165-172).

Bugün yaygın hale gelen bir olguyu 2009 Eylül’ünde verdiği soru önergesinde belirtiyor, “Devletin adli ve idari kurumları yasa ve anayasaya göre hizmet etmek yerine siyasi iktidarın baskı ve yönlendirmeleri ile görev yapmaya başlamıştır”, (s. 165). İhmaller sonucu Okkır ölüyor, kimse hakkında soruşturma açılmıyor.

İbretlik başka bir örnek, yasadışı telefon dinlemeleri. AKP ancak 17-25 Aralık sonrasında üzerine gidiyor, bugün pek çok polis ve teknik eleman tutuklu.

Oysa, Atilla Kart 2010’da tehlikeye dikkat çekiyor. Tıpkı, ÖSYM’deki usulsüzlükler gibi. 2012’de ilgili bakanlıkları uyarıyor, (s. 596-633), o zaman hiçbiri tınmıyor, bugün 34 kişi tutuklu.

Yazının Devamını Oku

Hep birlikte intihar

30 Mayıs 2015
İKTİDAR en yüksek yargı kurumlarını ele geçiriyor, en yüksek yargı kurumları rejimi din lehine değiştiriyor, hep birlikte intihar.

HDP barajı aşar mı, seçimde güvenlik var mı, oylar çalınır mı sorularının ne kadar hayati olduğu Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) son kararıyla bir kez daha ortaya çıkıyor.

AKP iktidarının devamı çok daha karanlık bir ülkeye gebe.

AYM dini nikâh kıyan din görevlisine öngörülen hapis cezasını kaldırıyor. Bu ağır kararın vahim sonuçları var:

-Resmi nikâh yerine dini nikâh iyice yaygın hale gelecek.

-Erkek kadına “Boş ol” dediği anda evlilik sona erecek.

-Birden çok kadınla “dinen evlilik” mümkün olacak.

-Kadın her türlü miras hakkından mahrum kalacak.

-Çocuk evlilikler artacak. Kızların okula gitmesi azalacak.

Yazının Devamını Oku

Parti-devlet, son örnek

28 Mayıs 2015
ANAYASA delik deşik, Tayyip Erdoğan günlerdir her mitinginde Anayasa’nın birkaç maddesini hiçe sayıyor, buna zaman zaman örneğini gördüğümüz “parti-devlet” yapısı bir kez daha ekleniyor.

Yüksekova mitinginde. Miting öncesinde Hakkâri Valiliği Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü “Tüm Personelin Dikkatine” başlığı ile bir genelge yayınlıyor:
“Hakkâri Valiliği’nin 20.05.2015 tarih ve 4977 sayılı yazılı emirleri gereğince Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’nun 26.05.2015 tarihinde ilimize gerçekleştirecekleri ziyaret ve açılış programı kapsamında (...) 23-24-25 Mayıs 2015 tarihlerinde tüm izinler kaldırılmıştır. (...) Yüksekova ilçemiz havalimanının açılışına tüm personel katılacaktır. Gelmeyenlerin hiçbir mazereti kabul edilmeyeceği gibi, haklarında yasal işlem yapılacaktır.”- Tam tehdit, gelmeyene nasıl ceza verilecekse.
- Temel hak ve özgürlükler hiçe sayılıyor, isteyen gider, isteyen gitmez, sana ne.
- Miting nedeniyle devletin normal faaliyetine emirle ara veriliyor. Erdoğan ve Davutoğlu’nun birlikte katılacakları miting devlet faaliyetinden daha önemli. Yeter ki miting alanı kalabalık görünsün.
- Mitingi bir parti yapıyor, orada Cumhurbaşkanı nutuk atıyor. Konuşmasında “biz” ifadeleri, yanında Başbakan var.
- Mitinge devlet katılıyor, bunu açıkça ilan ediyor. Başından sonuna “parti-devlet” yapısının aynası. Valilik genelgesinin dili ve içeriğinin hiçbir demokraside yeri yok.

Bir ayda 6.5 gün

Yazının Devamını Oku

‘Onlar konuşur AKP yapar’

27 Mayıs 2015
KIRIKKALE: 71 tesis açılışı, ne oldukları belli değil, onlardan Nur Camisi 2011’den beri faaliyette.

Erzincan: 83 tesis açılışı, mineralli su tesisi, kayak merkezi zaten faal, ayrıca özel sektör tesisleri ama tören hiç kaçmaz.
Kayseri: 50 tesis açılışı, bazılarının inşaatı devam ediyor, Kocasinan Anadolu Lisesi gibi, bazıları zaten açık Felahiye Spor Salonu gibi, on doğalgazlı otobüs, zaten işliyor.
Van: 155 projenin açılışı, spor salonu sekiz aydan beri faal, fuar geçen yıldan beri açık, Urartu Müzesi inşaatı sürüyor. Kültür, sağlık, spor projeleri.
Amasya: Katı atık tesisi, beşinci kez açılış töreni.
Malatya: 44 tesis açılışı, nelerin açıldığını bilen yok, açılan tesislerden biri bir fabrikaya reçel yapma makinesi.
Urfa: Açılış rekoru, 278 tesis açılıyor. Bir bölümü birkaç yıl sonra devreye girecek, olsun, biz şimdiden açalım.
Kütahya: Kız yurdu temeli, dört metrekarelik arsada.

Yazının Devamını Oku