Yalçın Bayer

Kaçak içki olayında gerçekler göz ardı edilmemeli

21 Aralık 2021
Kaçak olayı aldı başını gidiyor. Yılbaşına girerken, yaz sonunda Trakya’da yaşanan olayın ardından daha vahim bir durumun ortaya çıkması nedeniyle en az 50 dolayında vatandaş can verdi. Kaçak rakı yapmaya yönelen vatandaşlardan her yıl en az 500 ölüm olduğu belirtiliyor.

Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken nihayet bir açıklama yaptı ve 2015 yılından beri devletin kaçak alkolden vergi kaybının 9 milyar TL olduğunu söyledi. Yeni yıla girerken vergilerin yüksekliği sebebiyle maalesef yine sahte içki üreticileri ve buna bağlı ölüm haberlerinin arttığını belirten Palandöken, “Hem üretene, hem içene, hem de devlete geri dönüşü olmayan zararlar veren, insan canına kasteden sahte alkol üreticilerine fırsat verilmemeli” dedi. Çözüm için şöyle diyor Palandöken:

Vatandaşımız esnaftan güvenilir ve bandrollü şişeleri tercih etmeli. 81 ilde devam eden zehir kod adlı operasyonlara emniyet güçlerimiz ara vermeden devam etmeli. En önemlisi bu operasyonlara vatandaşlarımızın da gördükleri, duydukları zehir tacirlerini bildirmelerini rica ediyorum.”

FUKARANIN İSTANBUL’DA NE İŞİ VAR

SOSYAL medyada mezarlık konusu tartışılıyor. İzmir’den İdris Akyüz, “Ölsen de kurtulamıyorsun. Fukaraya mezar bile yok. İstanbul’da bildik bir mezar yeri fiyatı 41 bin TL oldu” demiş. Arkasından sosyal medyada yazılanlara bir bakar mısınız:

İstanbul’da her sınıfa ait mezarlık var, aile mezarlığı varsa tamam yoksa en az 50-60 kilometre mesafeye gönderiyorlar”, “Valla ben ölmeyi hiç düşünmüyorum”, “Ecel sana ait değil ki”, “Fukaranın İstanbul’da ne işi var”, “Yöresinden geçinme şartlarından yoksun olduğu için gelmiştir gurbete”, “Herkes şark kurnazlığı peşinde”, “İnsanlar neden İstanbul’a göç etme mecburiyetinde bırakılmıştır? Asıl sorgulanması gereken budur.”

MESAJ PANOSU

NE yazık ki bitik iktidarın karşısında yitik bir muhalefet vardır. Toplum uyuşturulmuş olarak olanları seyretmektedir. Ülkemizde bütün bu yapılanlara karşı duracak demokratik güçler nerededir? Gerçek bir muhalefet, demokratik kitle örgütleri, sendikalar ile Mustafa Kemal’in gençleri aranmaktadır. Suay KARAMAN 

ARAŞTIRMASI 40 YIL SÜREN KİTAP

Yazının Devamını Oku

Emekliler de 50.44 zammını bekliyor

17 Aralık 2021
Asgari ücretin kamuoyundaki beklentilerin üzerinde, yüzde 50.44 artışla net 4.253 liraya yükseltilmesi yakıcı hayat pahalılığı karşısında emekçiyi bir ölçüde soluklandıracaktır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan yeni asgari ücrette en önemli gelişme, emekçinin yıllardır talep ettiği ücretten gelir vergisi ile damga vergisi kesintisine son verilmesi oldu. Böylelikle işverenin üzerindeki 450 liralık vergi yükü kaldırılmış oldu.

Emekçinin talebi uzun yılların ardından karşılık buldu. Bu uygulama ile tüm memur ve işçilerin maaşının asgari ücreti kadar bölümünden gelir vergisi ve damga vergisi kesintisi yapılmayacak.

Halen 2.825 lira olan asgari ücretin 1 Ocak 2022’den itibaren net 4 bin 253 lira 40 kuruşa yükselmesi ile brüt asgari ücret 5.004 lira düzeyinde olacak. Doğrudan 7 milyon kişiyi ilgilendirse de 10 milyon emekçinin temel geçim kaynağı olan asgari ücretteki yüzde 50.44 oranındaki artış ne denli sevindirici ise de durdurulamayan yüksek enflasyon karşısında 4-5 ay sonra erimesinden kuşku duyuluyor. Bu anlamda bir an önce çarşı-pazardaki ateşin dindirilmesi şart. Asgari ücretin yükselmesiyle kıdem tazminatı, SGK primi, işsizlik sigortası, Genel Sağlık Sigortası primi tutarları da artacak.

Ocak ayında aylık ve maaşlarına yüksek olasılıkla yüzde 15 zam yapılması beklenen 13 milyonu aşkın memur, işçi, esnaf, çiftçi emeklisi ile dul ve yetimi de asgari ücrette olduğu gibi yüzde 50 oranında zam bekliyor. 1.500 ile 2.500 lira arasında aylığa talim eden emekli bu artışı fazlasıyla hak ediyor. Yine memur da ek protokol ile ocakta maaşlara yapılacak yüzde 5 zammın artırılmasını istiyor.  Şükrü KARAMAN

GÜNÜN SÖZÜ

“DEVRİM yapılırken yelpaze sallanmaz.” Albert Camus

NEYLE ÖDERSEN ÖDE AYNI KAPIYA ÇIKIYOR

EDİRNE’DE

Yazının Devamını Oku

İBB’de teftiş isyanına dikkat

16 Aralık 2021
İBB Teftiş Kurulu Başkanlığı, Büyükşehir’in yönetimi ve denetimi altındaki kişi ve birimlerin faaliyetleri ile her türlü iş, işlem ve etkinlikleriyle ilgili olarak teftiş, denetim, inceleme ve soruşturma işlerini yürütmektir.

Teftiş heyeti, İmamoğlu’na bağlıdır. İmamoğlu, Teftiş Kurulu Başkanlığı’na Ticaret Bakanlığı’ndan istifa eden maliye kökenli Müfettiş Abbas Yaşar’ı atamış, huzursuzluklar ve eleştiriler bundan sonra başlamış. Yaşar’ın, Kurul’da tarafsız hizmet yürüten müfettişlere mobbing ve hakaret içeren söylemleri, genel şikâyet konusu olarak gündeme getirilmektedir. Bir başkan, çalışanlarından kendi görüşleri doğrultusunda dosya hazırlanmasını veya emekli olunmasını isteyebilir mi? Uyguladığı tüm baskı ve mobbinglere rağmen dosyaların sonuçlarına müdahale edemediği için, 15 yıl önce emekli olmuş maliye kökenli müfettişleri, deneyimli müfettişlerin yerine getirmesi ne kadar doğrudur?

Kuruma 30 yıl hizmet veren müfettiş kadrolarına, “Sizler maliye müfettişi gibi çalışacaksınız” uyarısı ne demektir? Bütün bunlar küçümseme ve aşağılama değil midir? Vilayetten gelen karşı yazıları, belediye müfettişlerini zor duruma düşürmüyor mu? İBB müfettişleri “Bizi boş uygulamalarla nasıl işlevsiz bırakıyorsunuz?” diye sorular ortaya atıyorlar.

Kurul Başkanı, yetkisi bulunmadığı halde ilçe belediyelerinin (özellikle CHPli) geriye dönük imar uygulamaları hakkında soruşturma açtırarak, ilçe ve İBB görevlilerini zor durumda bırakmış olmuyor mu?

Bizim anladığımız, denetim mekanizmaları ile oynamak hiçbir siyasetçiye hayır getirmez. Aksine, siyasetçi denetimin önünü açmak için çaba göstermelidir, hele İstanbul gibi bir zor bir kentte.

GÜNÜN SÖZÜ

“BEDENİ iyileştirmek için önce yüreğin iyileşmiş olması gerekir.” Balzac

GENÇLERİ KAZANAN SEÇİMİ ALIR MI?

GENÇLİK

Yazının Devamını Oku

BAE’yi tanımak ister misiniz?

15 Aralık 2021
Birleşik Arap Emirlikleri 1960 yılında bağımsız oldu. Ülkenin nüfusu 5.0 milyon olup, yerli Araplar ancak 700 binini oluşturuyor. 4.3 milyonu ise ‘karşı sahil’den gelen Hintli ve Pakistanlı. Ülkede, içki ve kadın ticareti serbesttir. Suudi Arabistan bunları yasakladığı için başarılı olamamıştır. Ülkede ticaret, turizm hâkimdir. Petrol gelirlerinden çok dövizi vardır. Geçmişte Özal döneminde ekonomik ilişkilerimiz çok gelişmişti. Biz hep Cidde ve Dammam’dan karayolu ile Dubai’ye giderdik. 2012 yılında Araplarla Türkiye’nin arası bozuldu. Biz onları, onlar da bizi küçümsediler.

Küskünlük yaklaşık bir ay kadar öncesine kadar sürdü. Aslında Türkiye, lojistik değerini bilmiyordu.

Şimdi anlamış gibi.

BAE, 1960 yılında İngiliz sömürgeliğinden kurtuldu. Ülkenin tüm altyapı işleri bitmişti.

BAE’lilerin, artık Çin’den bıkmış olduklarını söyleyebilirim. Çin’in lojistik üssü Cebel Ali’de, bütün malını Ortadoğu ve Avrupa’ya buradan gönderiyor.

Türkiye’ye yakın olmak istediklerini biliyorum. İran’dan ise korkuyorlar. Amerika’nın kendilerine her zaman kazık attıkları düşünürler. Diğer Arap ülkelerinden de uzak durmak isterler.

BAE, sofistike projeler yapmakta mahir olduklarını gösterdi. Çölün ortasında “Master” adlı bir kent yarattılar. Orada her şey ‘yeşil’. Golf ve kayak merkezleri de var. Buraya Avrupalılar bayılıyor. Batı’nın zenginleri oradan ev almayı ‘moda’ sayıyor. Bitkiler ‘havada’ yetişiyor, gaz ve güneşle ısınıyor. Hidrojen ve oksijen gazlarını birleştirerek su üretiyorlar.

NİYE MAL MÜLK SATALIM

BAE’nin petrol ve gaz gelirleri yılda 60 milyar doları buluyor. Türkiye’ye Swap yoluyla rahat kredi verebilirler. Türkiye hariç bütün bu sözünü ettiğimiz ülkeler dolar zengini. Bizim gibi ağlayanı da yok. Biz dolara hâkim olamıyoruz. Çanakkale Köprüsü gibi projelere harcıyoruz. İş dünyasında, BAE’nin Türkiye’yi ticari üs yapmak istediği konuşulmaktadır. Ama nasıl? Geçmişte Boğaz sırtlarında kıymetli bir arsa aldıklarını biliyoruz. Pilot ve teknisyenlerini Türkiye’de eğittirirlerdi. Bize her türlü eğitim içinde de gelirlerdi.

Yazının Devamını Oku

Hekimler gidiyor, sağlığımız da gidiyor

14 Aralık 2021
TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Üyesi İstanbul Milletvekili Dr. Ali Şeker, “Sağlık Bakanlığı’nda çalışan ve emekli olan hekimlerin özlük haklarını düzenleyen ve Genel Kurul’da oybirliği ile kabul edilen düzenlemenin Komisyon Başkanı’nın, Komisyon’u toplamadan tek başına imzaladığı bir gece yarısı tezkeresinin Genel Kurul’da okutulmasıyla teklifin geri çekilmesi, Anayasa’ya, yasalara ve TBMM içtüzüğüne aykırıdır; bu durumu doğru bulmuyoruz” dedi.

Hekimlerin ve tüm sağlık çalışanlarının özlük haklarının acilen düzenlemesi gerektiğini söyleyen Dr. Ali Şeker, “Geçtiğimiz cuma gününe kadar 1.270 hekim yurtdışına gitmek için belge aldı. Üç büyük tıp fakültemiz olan Hacettepe, Cerrahpaşa, Çapa geçen yıl 1.133 hekim mezun etti, biz 1.270 yetişmiş, çoğu alanında uzman hekimi kaybettik. Bu artış trendi öyle bir noktaya geldi ki önümüzdeki yıl 2 bin, ondan sonra 2.500 olarak devam edecek. Özlük hakları düzenlemesinin acilen yapılması, yasalaşması gerekiyor” uyarısında bulundu.

Dr. Şeker şöyle dedi:

“Bakanlık bir düzenleme getirdi. Partilerin oybirliğiyle kabul edilen iyileştirmeler, iptal edilmek üzere hukuksuz bir şekilde Komisyon’a geri çekildi. Veteriner hekimler ile ilgili iyileştirmeler de buna ilave edilebilirdi. Torba yasaları bugüne kadar hep eleştirdik. Şimdi siz bu teklifi geri çekmek için ilk defa torba yasa eleştirisi yapıyorsunuz. Bu doğru değil. Geri çekmek yerine eksiklerini tamamlayalım.

Önümüzdeki sene bir emekli hekim 11-12 bin lira alacak, bu da ‘valinin 200, 300 lira üzerinde olacak’ diye bir tepki geliştirildi. Bir vali 4 yıl okuyor, bir uzman hekim uzmanlığı hak edene kadar en az 12-13 yıl. Ve bir vali emekli olduğu gün telefonunu kapatabiliyor, bir hekim ölene kadar telefonunu kapatamıyor. Bir süre sonra riskli branşlarda ameliyat yapacak cerrah bulamayacağız. O iyi yetişmiş olan cerrahları, uzman hekimleri bir bir yurtdışına kaptırıyoruz.”

Dr. Şeker, teklifin geri çekilmemesini, Sağlık Komisyonu’nun tekrar toplanarak konuyu tartışmasını önerdi.

GÜNÜN SÖZÜ

CHP Ankara Milletvekili Nihat Yeşil, “2022 Merkezi Bütçe Kanun Teklifi’nin TBMM’ye sunulduğu 16 Ekim’de dolar kurunun 9.27 TL olduğunu ve 58 günde 2022 Bütçesinin yüzde 54’ünün başlamadan eridiğini” söyledi.

Kastamonu’nun etkinliklerine Sarıyer ev sahipliği yapıyor

Yazının Devamını Oku

Şişli’de ‘katılımcı bütçe’

10 Aralık 2021
Geçen akşam Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin ile Nişantaşı’nda buluştuk. Belediyenin 1000 günde yaptıklarını, borçları ödediklerini anlattı başkan. Yerelde işsizliğin, yoksulluğun azaltılmasından sosyal politikalara kadar hayata geçirdikleri projelerden söz etti. Hepsi çok önemli kuşkusuz, ancak en dikkat çekici projesi Türkiye’de ilk kez bir belediye tarafından bu kadar geniş kapsamlı hayata geçirilen ‘Katılımcı Bütçe’ oldu.

Dinlediklerim, rakamların ötesinde bir şeyi anlatıyordu. Üstenci, halkın ihtiyacı bu diye masa başında yönetim Şişli’de tarihe karışmış. Halk kendi oylarıyla seçtiği mahalle komiteleri aracılığıyla Şişli bütçesinde artık doğrudan söz hakkına sahip. Şişli’nin 2022 yılı bütçesinden tam 113 milyon lira doğrudan Şişli halkının belirlediği alanlara yatırım yapmak üzere ‘Katılımcı Bütçe’ olarak ayrılmış. Bu miktar, belediye bütçesinin yüzde 14’üne denk geliyor. Dünyada kişi başına düşen katılımcı bütçe oranlarına göre bakıldığında Şişli 51 dolarla New York, Seul, Madrid ve Paris’i geride bıkmış. Muammer Keskin: “‘Benim Bütçem’, şeffaf ve katılımcı yönetim anlayışını yerleştirip yerel demokrasiyi güçlendiriyor. Komşularımızın kendilerini ilgilendiren kararlara katılabildiği ‘Benim Bütçem’ çalışmasının ülkemize örnek olacağına inanıyorum. Nitekim İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) de İstanbul ölçeğinde katılımcı bütçe çalışmasını başlattı. İstanbul’da peş peşe diğer belediyeler de katılımcı bütçe sistemine geçiyor. Bu elbette bizim açımızdan çok sevindirici. Şişli’den başlattığımız ‘Benim Bütçem’in ayırt edici özellikleriyle dünyaya da örnek olacağına inanıyorum” diyor.

‘Katılımcı Bütçe ile başka bir şehir mümkün’ adlı 287 sayfalık kitabın ön sözünü Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo ve Muammer Keskin yazmış. Keskin’in kitap başlığı ‘Benim Bütçem’.

ŞİŞLİ’NİN IŞIĞI PARLIYOR

Nişantaşı’nda Muammer başkanla küçük bir yürüyüş de yaptık. İnanılmaz bir değişim, hareket, renk gelmiş. Abdi İpekçi Caddesi yeniden düzenlenmiş, yepyeni bir meydana kavuşmuş. Yılbaşı ışıklarıyla bezenen cadde yurtdışındaki ünlü caddelerle yarışır duruma gelmiş.

Şişli Belediyesi altyapı yatırımlarını yaparken bölgede bulanan mağazalar, metrekareleri oranında maddi katkı sağlayarak üst yapı yatırımını gerçekleştirmiş. İyi de yapmışlar. İş insanları önderliğinde ‘Abdi İpekçi Caddesi Güzelleştirme Derneği’ kurulmuş. Bu derneğin çalışmalarında büyük kolaylaştırıcılık sağlayan belediyle el ele verip bölgeyi baştan yaratmışlar adeta.

MARKALAR YER ALIYOR

Gizia’nın sahibi İsmail Kutlu da sohbetimize katıldı. “Başkanımız hep yanımızdaydı, belediyenin kolaylaştırıcılığı ve destekleri olmasıydı bu kadar güzel bir sonuç alamazdık. Bütün altyapı çalışmalarını belediyemiz yaptı” diyor Kutlu. Kendisi de 3 mağazasıyla bölgenin ve ülke ekonomisinin gelişimine katkı sağlıyor. Eskiden burada tam 41 mağaza boşalmış, büyük markalar bölgeden gitmeye başlamıştı. Şimdi ise bölgedeki 102 mağazanın tamamı dolu ve markalar yer arar hale gelmiş. Gördüklerimiz bizi mutlu etti, emeği olan herkesin eline sağlık.

EFSANE BAŞKANLAR SERGİSİ

Yazının Devamını Oku

Milas’tan neler götürülmüş neler!

9 Aralık 2021
Ajanslar dün aralarında Milas’ın (Mylasa) adının da geçtiği çalıntı tarihi eserlerle ilgili önemli bir haber verdi. Türkiye’den kaçırılan eserler yine gündeme oturdu.

Hekatomnos’un Milastaki anıtmezarından 2010 yılında İskoçya’ya kaçırılan ‘Altın Taç’ hırsızlığını hatırlattı. Çünkü tarihi eser ve dönem tarihi uyuştuğundan bu hırsızlığın aynı mezardan çıkarılan eserlerden olduğu sanılıyor. New York milyarderi Michael Steinhardt, 70 milyon dolarlık çalıntı antik sanat eserlerini teslim etti. Bu nedenle Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın acilen bu parçanın Türkiyeye ve Milasa getirilmesi için gerekli başvuruyu yapması bekleniyor.

Milasta 12 yıldır, Uluslararası Karya, Karyalılar ve Mylasa Sempozyumu’nu düzenleyen gazeteci-yazar Olcay Akdeniz, olayla ilgili bağlantı üzerine şunları söyledi: “Haber kapsamında 70 milyon dolar değerindeki 180 kalıntının içinde kaç tanesinin Türkiye’den kaçırıldığına ilişkin bir bilgi yoktu fakat Milas’tan kaçırıldığı belirtilen M.Ö. 400 yılına ait geyik başlı bir kupanın fotoğrafına yer veriliyor. Ele geçirilen eşyalar arasında M.Ö. 400 yılına tarihlenen bir geyik kafasını betimleyen bir tören gemisi olan Geyik Başı Rhyton da yer alıyor. Türkiye’nin Milas kentinde yağmalandıktan sonra piyasaya çıktı ve DA’nın açıklamasına göre bugün 3.5 milyon dolar değerinde.”

Bu ifade hemen akıllara 2010 yılında Milas ilçe merkezinde yapılan büyük mezar soygununu getirdi.

KAÇAK KAZI 5 YIL SÜRMÜŞ

İlçe merkezinde, Milas Belediyesi’ne sadece 100 metre, Milas Müzesi’ne 200 metre, Emniyet Müdürlüğü’ne 500 metre mesafedeki Uzunyuva sit alanında, bir gecekondunun içinde kaçak kazı yapıldığı ihbarını alan jandarmanın yaptığı operasyon ile soygun ortaya çıkarılmıştı. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük tarihi eser soygununu, polisin görev bölgesinde olmasına rağmen Milas Jandarması ortaya çıkarmıştı. Soruşturma sürdükçe aslında Milas Müzesi’ne, Emniyet Müdürlüğü’ne soygunla ilgili birçok kez ihbarda bulunulduğu fakat işin üstüne gidilmediği, bunun üzerine jandarmaya yapılan ihbar üzerine soygunun ortaya çıkarıldığı belirlenmişti. Dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın da işin üzerine gitmesi üzerine soruşturma derinleştirilmiş birçok kişi tutuklanmış ve sonuçta 11 kişi çeşitli hapis cezalarına çarptırılmıştı. Fakat pek çok olayda olduğu gibi perde gerisindeki ‘büyük’lere bir türlü ulaşılmamış, ulaşılamamıştı.

Gecekondunun zemininde önce 120 santimetre kalınlığındaki mermeri karot ile kırıp 8 metre yüksekliğindeki üst koridora ulaşan soyguncuların koridorun zeminindeki 120 santimetrelik mermeri de yine karotlarla delip mezar odasına, tam da muhteşem bir işçilikle yapılan lahitin üstüne indikleri anlaşılmıştı. Soygunun ortaya çıkarılmasının ardından yapılan incelemelerde, internet ortamında mezar odasında çekilmiş olan ve 2005 yılında internete koyulduğu anlaşılan görüntüler de bulunmuştu. Mezar soygunu en azından 2005 yılında başlamış ve jandarmanın operasyon yaptığı 2010 yılına kadar devam etmiş olduğu ortaya çıkıyordu.

100 YILIN BULUŞU

Bu arada 2005 yılında Denizli’de bir genel yol araması sırasında bir arabada bulunan tarihi eserlerin nereye ait olduğu belirlenememiş ve Denizli Müzesi’ne emanete verilmişti. 2010 yılı temmuz ayında Milas soygunu ortaya çıkınca Denizli’deki eserlerle karşılaştırma yapılmış ve eserlerin

Yazının Devamını Oku

‘Bu fiyata yemek pişer mi’

8 Aralık 2021
Ülkemizde dolar ve Euro’nun hızla yükselmesiyle son üç ayda oluşan piyasa daralması ve zamlardan sonra hizmet sektörü darboğaza girdi. Türkiye’de kotalara takılan üreticiler ve hızla fakirleşen, alım gücü daralan vatandaş ve fırsatçı tüccarlar arasında yaşanan savaş dışında bir de fiyat garantili kamu işleri yapan işletmelerin çektiği sıkıntılar var.

Bunlara vereceğimiz örneklerden biri ise devlet hastanelerine yemek veren firmalar. Hani o şifa bulmak için gittiğimiz ve aylarca yatıp tedavi gördüğümüz ve hastalarımızın iyi beslenmesi gereken hastaneler. 12, 24, 36 aylık sözleşmelerle yapılan bu işlerde ihalede ilk verilen fiyat işin sonuna kadar geçerli oluyor. Gıda fiyatlarının aylık değil, artık haftalık hatta günlük değiştiği bu ortamda işi yapan firmaların fiyat farkı almadan nasıl ayakta durduğunu düşünen yok mu? Bu insanların sorunlarıyla yüzleşecek ve çözüm bulacak bir kurum, bir yetkili yok mu? 4 çeşit yemek, ekmek su hizmetini 5-6-7 TL’ye veren bu firmalar (1 somun ekmek 2.50 TL) bu ortamda ne yapsın, teminatlarını mı yaksınlar? Binlerce işçiye istihdam sağlayan bu işletmeler pes edip bu insanların iş akdini mi sonlandırsın? Niye bu fiyatlarla yemek veriliyor diyebilirsiniz; lakin 3 yıl önce yapılan maliyet çalışmaları yıllık artışlarla hesaplanarak verilirken, son 3 ayda oluşan kaygan fiyat politikası artık baş edilmez bir duruma sürükledi işletmeleri. İşin başında 18 litre yağ 110 TL iken şu anda 450 TL, pirincin kilosu 3 TL iken şimdi 9 TL, tavuk ve et fiyatları da yüzde 200 hatta yüzde 300 artmış durumda ama hizmet (yani bir kap yemek) bedeli hâlâ aynı: 5, 6, 7 TL. Verilen örnekler, hastanın önüne gelen 4 çeşit yemekte kullanılan malzemelerin yüzde 10’u. İşin özü, binlerce kişiye ekmek kapısı olan bu işletmelerin fiyat farkları veya sözleşme iptalleriyle ilgili bir çalışma yapılması ve ivedilikle bu insanların sorunlarıyla ilgilenilmesi gerekmektedir. İlgili bakanlık ve kurumlardan yardım bekliyor bu insanlar ve işletmeleri...

GÜNÜN SÖZÜ

“EMEKLİLER, insanca yaşayabilecekleri bir ücret almak istemektedirler. Bu nedenle ek zam kaçınılmaz oldu.”

(Türk Emekli-Sen Genel

Başkanı Osman ÖZDEMİR)

‘AZİZ’ 10 GÜNDE 3. BASKI YAPTI

ÜÇ dönem görev süresiyle ‘Eşref Paşa’nın asırlık rekorunu kıran belediye başkanı’ olarak İzmir Belediyesi tarihine geçen Aziz Kocaoğlu’nun fırtınalı yaşam öyküsünün anlatıldığı ‘Aziz’ adlı biyografi, kent siyasetinde en çok konuşulan kitap oldu. Kocaoğlu’nun en yakın çalışma arkadaşlarından olan Basın Danışmanı Reşat Yörük tarafından kaleme alınan ve Varyant Yayınları’ndan çıkan kitap 10 gün içinde 3. baskısını yaptı. Eserde, Türkiye siyasetine ilişkin önemli kilometre taşları ile yaşanan renkli ve çarpıcı olaylara yer veriliyor. Uzun yıllar CHP’nin ‘kamudaki 1 numaralı koltuğu’nda oturan, belediye başkanlığı döneminde 5 farklı vali ve 9 farklı Bakanlar Kurulu ile çalışan, AK Parti hükümetleriyle en uzun soluklu mesai yapan ‘muhalif’ belediye başkanlarından biri olan Aziz Kocaoğlu’nun en sıkıntılı zamanlarda yaşadıkları ve örnek mücadelesinin anlatıldığı kitap, İzmir siyasetinin yakın tarihine ayna tutuyor. Aziz, bugüne kadar kamuoyunun hiç bilmediği bazı olayları da ilk kez gün ışığına çıkarıyor. 

102 YIL ÖNCEKİ İLK KADIN MİTİNGİ

Yazının Devamını Oku