Başvurulardan kaçı, ‘adil yargılanma hakkının ihlali’ne ilişkindir ve kaçında Türkiye tazminat ödemeye mahkûm edilmiştir? Devletin ödemek zorunda kaldığı tazminat miktarı ne kadardır? Ödenen tazminatlarla ilgili Maliye Bakanlığı’na rücu davası açılması için kaç dosya gönderilmiştir? Hangi hâkim ve savcılarla ilgili, parasal olarak ne miktarda rücu davası açılması talep edilmiştir? Yurtdışına kaçan savcı ve hâkimlerle ilgili rücu davası açılması istenmiş midir? Bu kişilerle ilgili rücu işlemi yapılmamışsa gerekçesi nedir? Tazminatların rücu edildiği sulh ceza hâkimi ya da savcısı sayısı kaçtır?”
ÜÇ PORTRE
DÖNEMİN Denizli Valisi (İttihatçı kadrosundan) Faik Bey ve Halifeci (iade-i madalyalı) Denizli müftüsü Ahmet Hulisi’nin Denizli’nin 15 Mayıs 1919’da Yunan işgaline uğrayacağı haberleri sonrası manda/halife öncelikli ve arada kalıcı ikircikli kararsız tutumlarına karşın, 16 Mayıs’ta vilayete bağlı askeri cephaneliği basmak zorunda kalan ve silahlı 60 kişilik bir Çallı grupla ilk mücadeleyi başlatan Çal müftüsü Ahmet İzzet Çalgüner’in 16 Mayıs tarihli İstanbul’daki İtilaf Devletleri’ne gönderdiği “Geldiğinizde mukavemet ile karşılaşacaksınız” telgrafının orijinali, torun Çalgüner tarafından ilk kez Denizli basınında yayımlandı.
BİLİYOR MUSUNUZ?
HAZİNE VE TİGEM ARAZİLERİNE YÜZDE 80’E YAKIN KİRA ARTIŞI YAPILDI
CHP Tekirdağ Milletvekili Dr. İlhami Özcan Aygun’un, Hazine ve TİGEM’den kiraladıkları arazilerde üretim yapan üreticilerin büyük şok yaşadığını kaydettiğini, Hazine ve TİGEM’in arazi kiralarına TÜİK’in açıkladığı enflasyonun iki katından fazla, yüzde 79.89 oranında zam yaptığını, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, özel okullara yüzde 36 zam sınırı getirirken, TİGEM ve Hazine’ye ait emlak ve arazilerde 2022 yılı kira bedellerine yüzde 79.89 oranında zam yapılmıştır. Bunun adı üretici düşmanlığıdır” diye tepki gösterdiğini...
KKTC’DE SEÇİM
Son günlerde değil, son yıllarda hacı, hoca, şeyh, derviş, mürit gibi isimler kullanılmakta ve hatta bu kişiler, bu isimler altında, yazılı ve görsel yayınlar yapmaktadırlar. Oysa Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın ‘İnkılap Kanunlarının Korunması’ başlığı altındaki 174. Madde’sinde, bu konulara ilişkin düzenlemeler ve yasaklar vardır.
Maddenin ‘İnkılap Kanunlarının Korunması’ başlığı altında, bu maddede yer alan düzenlemelerin amacı, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarmak ve Türkiye Cumhuriyeti’nin laiklik niteliğini korumak olarak gösterilmiştir. Ayrıca bu Anayasa’nın halk oylaması ile kabul edildiği vurgulanarak, maddede yer alan İnkılap Kanunları’nı yani Devrim Yasaları’nı değiştirmek, kaldırmak bir yana, Anayasa’ya aykırı olduğu şeklinde dahi anlaşılamayacağı ve yorumlanamayacağı esası getirilmiştir.
Bu 8 esas kanunun her birinde, kanuna aykırı davranılması halinde ağır yaptırımlar, hapis, para ve kapatma cezaları öngörülmektedir.
Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasa’sında yer alan bu düzenlemelerden hangisinin ne kadar uygulandığına bakmak gerekir. Yani Anayasa’nın ihlali suçu işlendiği açık değil midir?
Av. Ahmet Erdem AKYÜZ
GÜNÜN SÖZÜ
“SİZİ yıpratan insanlardan sessizce uzaklaşın.” Albert CamusEĞİTİM MESELESİ
EĞİTİM
“Elazığ Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi, 20 yaşındaki Enes Kara, kendi isteği ve özgür iradesi dışında ailesinin baskısıyla kaldığı cemaat yurdunda yaşamına son verdi. Ne acı ki Enes ilk değildi.
Gençlerimizin geleceğe dair umutları da siyasi çıkarlar, ekonomik sıkıntılar, ailevi ve toplumsal baskılarla karartılıyor. Kararan geleceğimiz karşısında üzgün olmak artık yeterli değil. Tarikat ve cemaat yurtları derhal kapatılmalı; sosyal devlet, çağdaş ve parasız yurtları tüm öğrencilerin kullanımına sunmalıdır.
Cumhuriyet değerlerini yok sayan, çağdaş, laik ve demokratik toplum düzenini yok etmeye çalışan bu tarikat ve cemaat yapıları karşısında önce gençlerimizi ve sonra da geleceğimizi kaybediyoruz.
ÇYDD olarak, Büyük Atatürk’ün gençlere emanet ettiği Cumhuriyet’imizi korumaya, laik, bilimsel ve ücretsiz eğitimi savunmaya, geleceğimizin güvencesi olan gençlerimizin dimdik şekilde yanlarında olmaya devam edeceğiz!”
ÇOK ÜZGÜNÜZ ENES
OKULLAR ve yurtlar, tarikat ve cemaatlerin örgütlenme yeri değildir. Devlet tarafından görmezden gelinemez. Devlet niye bu gençlere yurt yapmıyor... Medya bu olayları niye rahatça takip edemiyor, yazamıyor, çekim yapamıyor? Gazeteciler böyle bir olaya dayalı tehdit edilemez. Siyasetçiler bu intihara karşı neden konuşamıyor? Polis, savcı ve vali devletin temsilcisi sayıldığına göre niye birkaç laf etmekten çekiniyorlar? Toplum bu tarikatın ne olduğunu ve kimler tarafından oluşturulduğunu öğrenemeyecek mi? Ülkeye yazıktır.
ADD: TEKKELER KAPATILMALIDIR
ATATÜRKÇÜ
Ozan Deniz’in aldığı mesajlardan birkaç örnek: “Dört gözle bekliyoruz, hayırlısı olur inşallah”, “Çocuklar için çok yağsın, her gün ne zaman kar yağacak diye soruyorlar.”, “Ozan Bey iyi ki varsınız, sizi takip ediyorum, güzel bilgilendirme yapıyorsunuz.”, “Hayırlısı ile yağar!”, “Rabbim, her kar tanesini her birimize bereket olarak nasip etsin inşallah...”, Çorlu’ya çok yağsın, tarlalar yağmur bekliyor”, “Ozan oğlum, ne dersen aynısı oluyor, çok teşekkürler.”
GÜNÜN SÖZÜ
“Para az değil, hırsızlar çok kalabalık.” Eduardo Galeano
KAZAKİSTAN’I ANLAMAK
KAZAKİSTAN, Türkiye için sıradan bir ülke değildir. Bağımsızlığın ilk döneminden beri ona yeraltı zenginliğinden değil, tarihi ve kültür yakınlığı ile odaklanmıştır. İpekyolu güzergahında iki ülke köprü vazifesi görmektedir. Yani Kazakistan Türkiye için hem bir kardeş ülke hem de jeo-stratejik kavşak noktasıdır. Türkiye dün olduğu gibi bugün de Kazakistan’dan vazgeçmeyecektir, Kazakistan devletinin yanında olacaktır.
Türk Dünyası ve Kazakistan’la ilgili çalışmalarıyla bilinen Prof.Dr. Kürşad Zorlu 2019’da yayımlanan ‘Büyük Bozkırın Yükselişi’ adlı kitabında “Tokayev ile başlayan bu dönemde siyasal, sosyal ve ekonomik açıdan güçler dengesinin sağlanması hayati bir önem taşımaktadır” diye yazmıştı.
Türk Dünyası ile ilişkilerini nereye ve nasıl konumlandıracağını sorguluyordu.
Yoksulluk ve yolsuzlukla mücadele edeceğini seçim öncesinde taahhüt etmişti. Göreve geldikten sonra “
Birinciden onuncuya kadar derecelendirilmiş memur ücret kademeleri (barem dereceleri), mesleksel yetki ve sorumluluk, görevin özellikleri, öğrenim durumu, görevlinin kıdemi gibi kriterler değerlendirilerek, çeşitli derecelerdeki memur ve memur emeklilerine verilecek ek göstergeler kanunla tespit edilmiş ve uygulanmıştır. Yani her derece/kademenin ek göstergesi sebep ve gerekçelere dayanır. Bütünlüğü olan bir görevlendirme/ücretlendirme sisteminin maddi ölçüsüdür. Bir meslek grubu kamu görevlisinin ek göstergesinin 3600’e yükseltilmesi gerekebilir. Ancak bu sistemin yalnızca bir derece kademesindeki memurlar (görevliler) için ek göstergenin değiştirilip yükseltilmesi ayrımcılık sonucu doğurmuş olur. Dolayısıyla eşitlik ilkesine, liyakate aykırılık ve diğer kademedekiler için mağduriyet yaratır.
Bundan dolayı, 3600 ek gösterge verilmesi düşünülen görevliler için yapılacak iyileştirmenin, aynı şekilde diğer bütün ek gösterge kademelerinde çalışanlar ve emekliler için de ölçülü biçimde uygulanması, eşitlik ilkesi ve liyakat bakımından zorunludur. Aksi takdirde idari ve hukuki sorunların doğması kaçınılmazdır.
Bu nedenle yasada ayrımcılık yapılamaz. Murat KATOĞLU
GÜNÜN SÖZÜ
CHP Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen Şevkin, vatandaşın borç sarmalını şöyle özetledi:
“Yoksul halkımız enflasyon altında daha çok eziliyor. Kredi kartı borçları 6.1 milyar lira arttı. Vatandaşın borcu 1 trilyon 83 milyar liraya çıktı. Vatandaş borç sarmalında. İcra dosya sayısı 22.5 milyon adet oldu.”
ALEVİLER: “BİZ ÜVEY EVLAT MIYIZ? ‘MELELER’ KADAR DEĞERİMİZ YOK”
EKREM İmamoğlu seçimi kazandıktan sonra İstanbul’da yeni cemevleri yapılması ve mevcutların onarılması ile ilgili olarak İBB’ye bir çok başvuru olduğu biliniyor. İmamoğlu’nun bu taleplerden haberi var tabii. Ancak 2.5 yıldır İBB tarafından tek bir cemevi yapılmadığını, yapılan ziyaretlerde de verilen sözlerin unutulduğunu belirten bir ‘Dede’,“Eksikleri tamamlayacağım”, dedi ancak gereğini yapmadı. İmamoğlu’nun bir huyu vardır; gelir gaz alıp gider” diye konuştu.
“TÜİK 0000 Bölge Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen hane halkı yurtiçi ve yurtdışı turizm anketi için haneniz 0000 Ocak 2022 tarihleri arasında bölge müdürlüğümüz personeli tarafından ziyaret edilecek ya da hafta içi ve hafta sonu ALO 124 veya diğer kurumsal hatlarımızdan telefon aramaları yapılarak araştırma gerçekleştirilecektir. Bilgi için 00000 Dahili 151 veya 127 BOO1.”
Aralarda ‘0’lı şifreler var, ilk başta turizm araştırması deniliyor ama neyin araştırmak istendiği açıkça anlaşılmıyor.
Bu bir, seçim öncesi bir kamuoyu yoklaması olabilir mi?
TÜİK siyasi gelişmelere ilişkin böyle bir çalışma yapabilir mi?
Bir istatistik uzmanına sorduk: “Olabilir” dedi. Burada ilk sıfırlar araştırmanın yapıldığı ili; ikinci sıfırlar hangi tarihte ziyaretin yapılacağını, üçüncü sıfırlar da o bölgede ulaşılacak kişinin telefonunu içerdiğini söyledi.
Başka bir araştırma olasılığı nedeniyle niye şifre kullanıldığı sorusu akla geldiği için, araştırmanın turizm dışında bazı gelişmeleri tespit için yapılabileceği belirtiliyor haklı olarak. Gelişmeleri dikkatle izlemek gerekiyor.
GÜNÜN SÖZÜ
“
Üniversitenin Türkiye Araştırmaları Grubu ile Global Akademi ortaklığında geliştirilen araştırmanın koordinatörü Prof. Dr. Mustafa Aydın, “Bu çalışma ile Türkiye’nin sosyal, ekonomik, siyasi, kültürel değişimleri ve halkın yaşam alışkanlıkları objektif bir şekilde ölçülüyor. Böyle bir araştırmayı gerçekleştirmekten büyük mutluluk duyuyoruz” dedi.
EKONOMİ İLK SIRADA
İki yılın sonuçları karşılaştırıldığında, “Kendimi/ailemi geçindiremiyorum” diyenlerin oranı yüzde 51.1’den yüzde 57.2’ye ve “Ekonomik olarak daha kötü durumdayım” diyenlerin oranı yüzde 51.8’den yüzde 55.4’e yükselmiş gözüküyor.
Tasarrufta, ‘Altın alırım” (yüzde 54.6) ve ‘Döviz alırım’ (yüzde 38) ilk iki sırayı paylaşıyor.
Siyasi görüş açısından ‘muhafazakâr’ yanıtı önde görünüyor (yüzde 27.5). Bu tanımı ‘milliyetçi’ (yüzde 19.9), ‘Kemalist’ (yüzde 19.2) ‘siyasal İslamcı’ (yüzde 9), ‘sosyal demokrat’ (yüzde 13.9’dan yüzde 8.3’e düşmüş) izliyor. Buna karşılık kendisini ‘Kemalist’ olarak tanımlayanlar yüzde 10.3’ten yüzde 19.9’a yükselmiş gözüküyor. Muhafazakâr-siyasal İslamcılar yüzde 41-55 yaş arasında; milliyetçi veya Kemalist olarak tanımlayanlar ise 18-20 yaş arasında öne çıkıyor.
Katılımcıların yüzde 55.7’si Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni tercih ederken, yüzde 44.3’ü Parlamenter Sistem’i benimsediğini belirtiyor. Bu oranların geçen yıla göre önemli bir değişiklik geçirmediği görülüyor.
Katılımcılar ‘Haziran 2023’te yapılması öngörülen seçimlerin öne alınmasına gerek var mı?’ sorusuna yüzde 64.5 oranında ‘Hayır’ yanıtını veriyor.
“İdeal bir cumhurbaşkanının sahip olması gerektiği düşünülen özellikler”
Eski sömürü ve tekelcilik alışkanlıkları, bugün yeni bir kıyafetle küreselleşme adı altında daha sert bir şekilde yeni bir geleneğe dönüşüyor.
Türkiye çok dikkatli olmalı ve bu yeni kuşatmacı zinciri kendi geleceği için liyakat ve vizyon ile kırmalı.
Katma değer üreten, sinerji yaratan yeni bir sosyokültürel toplumsal mücadeleye başlamalıyız.
Bunun için en önemli olan varlığımız halen mevcut:
Dünyada ülkemizin sahip olduğu en önemli değer ve varlık olarak yüksek sayıda gençlerimiz gösteriliyor.
Onlar için kalıcı/katılımcı/paylaşımcı, çok boyutlu ve çeşitli vizyoner projelerin altyapısını oluşturmakta bu ‘siyaseti meslek edinmiş eski ve verimsiz kafalı siyasetçiler’ yüzünden çok geç kalıyoruz. Günlük çirkin ve kavgacı siyaset geleneği, yeni fikir ve çözümleri devamlı geri itiyor.
Bu verimsiz yerel ve ulusal, çıkarcı, menfaatçi, rantçı, çapsız siyasiler ne kadar günah ve suç işlediklerinin farkında bile değiller. Onlar hayatlarından mutlu!
Ben ise çok üzülüyorum, şimdi bu değerli gençlerimize tatmin edici gelecek projeleri sunamadığımız ve onları çaresiz bıraktığımız için bazıları kripto adında yeni bir tarz kumara alıştırılıyorlar, yattığı yerden aplikasyon ile zengin olabilecekleri düşüncesine itiliyorlar. Merdiven altı kripto ve mitingciler çoğalıyor.