Mesut Yılmaz döneminde yapımına başlanan ve Erdoğan’ın ilk döneminde de açılışı yapılan Karadeniz Otoyolu artık bugünkü yükü taşıyamıyor. Dün yazdığımız gibi TIR’lar, Kafkasya’ya, Orta Asya’ya bu yoldan gidiyor. Yoğun bir trafik akışı var. Karadeniz Otoyolu artık kapasitesini doldurmuş gibi görünüyor. Bu bakımdan bölgenin kurtuluşunun demiryolundan geçtiği savunuluyor. Ayrıca deniz ulaşımını da Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerle entegre etmek gerekiyor, deniyor.
Özetle, denizle demiryolu ve limanlar entegre olmalı. Karadeniz’in ‘kara talihi’ bu demiryolu ile değişecek.
Gazetenin sahibi Zeki Özel önümüze bir haritayı koyuyor. Amerika kıtası, Avrupa ile Hindistan, Japonya demiryolu hatları ‘örümcek ağı’ gibi. Türkiye’de bu ulaşım ağı neredeyse Atatürk döneminden beri ciddi bir gelişme gösterememiş.
Özel, sabah akşam demiryolu hattı ile yatıp kalkıyor. Attığı başlıklardan bazıları şöyle:
‘Aklın yolu Samsun-Sarp Demiryolu’
‘15 milyon Karadenizli müjde bekliyor’
‘Yılların büyük ihmalini sayın Cumhurbaşkanımız çözecektir. Kendisine güveniyor ve inanıyoruz’
‘Ulaştırma Bakanımız, Ordu ziyaretinde Samsun-Sarp sözünü verdi, şimdi Karadenizli bu hattın ilk etabı olan
Kadir Uğur, turist sayısı ve gelir konusunda çıtanın bu yıl biraz daha yükselmiş olacağına işaret ediyor. Özellikle Akdeniz Bölgesi’nde otellerin tamamen dolu olduğunu belirtiyor. Turistlerin ülkelere göre dağılımında da Almanların tekrar birinci sırayı aldığını, hemen ardından Rusların geldiğini söylüyor.
Kadir Uğur, turizmde yüzler gülerken yaşanan bazı sıkıntıların da göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguluyor. Bunların başında incoming olarak nitelenen hizmetleri işaret eden Uğur, otellerde ve acentelerde yabancı dil bilen kalifiye eleman sıkıntısı başta olmak üzere turistlerin alanlardan otellerine veya otellerden alanlarına taşınması için gerekli eğitimli şoför sayısında da büyük eksiklik yaşandığını söylüyor. Bu konuların ihmal edilmemesi gerektiğini vurgulayarak, “Türk turizmi rüzgârı arkasına aldı, gidiyor. Ancak turizm birçok halkadan oluşan bir hizmet sektörü. Halkalardan biri vazifesini yapamaz ise diğer halkaların da çalışmasını engeller” diyor.
GÜNÜN SÖZÜ
“Hakikate kendisi şekil vermeye çalışan, onu batıl yapar.” Ali Suad
AYDER’E ‘BETON’ YAKIŞMIYOR
DOĞU Karadeniz’in en ünlü turizm merkezi olan Rize’nin Çamlıhemşin ilçesine bağlı Ayder Yaylası’nın manzarası insanı üzüyor. Vinçleri görünce buralarda ne oluyor sorusunu soruyorsunuz kendi kendinize... İlk imar hareketi otoparkmış; o güzelim yeşillikler arasında başka bir tabela görüyorsunuz ‘Doğa Turizmi Revize Planı’ Ayder esas termal bölgesi... Bakalım ardından ne gelecek, rezidans mı, AVM mi? Arapların cazibe merkezi olmuş deniyor. Bu açıdan bakılırsa, bu kadar yoğunluk hem sevindirici hem üzücü! Rize İl Turizm Müdürü Esra Alemdar’a Ayder’i sorduk; “Ayder’in sağlık turizmine hizmet vereceğini” söyledi. Temmuz dahil son 7 ay içinde 650 bin turistin geldiğini anlatırken, yıl sonuna kadar bu sayısının 1 milyonu bulacağını bildirdi. Peki Araplar!.. Alemdar , “Arap demeyelim yabancı diyelim... Bunların sayısı da 70 bin” diye ekledi.
Sürmene Yusuf Ali-Hancıoğlu Çamburnu Tesisleri’nde balık çorbası, laz böreğini çok övdüler. Yedik ama Karadeniz’de balık kıtlığını söylemeliyiz. Kalkanın fiyatları el yakıyor. Hancıoğulları 4 kardeşmiş, İstanbul’da bir günde 30 bin yemek ikramıyla rekor yapmışlar. Bazı Arap uçaklarına menü hazırlıyorlarmış. Ormaniçi Evleri, Arap ailelerinin gözdesiymiş.
Özetle, Karadeniz bölgesi turizmde ‘altın sezon’u yaşıyor. Daha yazacaklarımız olacak.
Mülkiyeli Prof. Dr. İlber Ortaylı, 17 Nisan tarihinde Hürriyet’te yayınlanan yazısında, Fransızların kendi milli kültürlerine nasıl düşkün olduklarını vurgulayarak ünlü ressam J.B.S. Chandin’in ‘Yabani Çiçek Sepeti’ tablosunun 26 milyon dolara satışı sürecinin tüm dünyada büyük yankı uyandırdığını, Louvre Müzesi yetkililerinin ‘Bu tablo, Fransa’nın, dünyaya armağanı olan milli bir gururudur’ dediklerini yazdı.
Sanat evrensel olduğu ölçüde kıymetlidir. Tarihi süreçlere anavatan olmuş, ülkemizde aslında bize ait olan eserleri, sanat ve kültürden anlamayan devlet görevlilerinin gözleri önünde, bazen de onların izinleri ile kaçıranlardan bunları geri almak, Kültür Bakanlarının görevidir.
Kültür ve sanat alanında yapılacak pek çok iş varken nedense bizim Kültür ve Turizm Bakanlarımız turizme eğilirler. Kültürü ihmal ederler.
Burada turizm konusunun ülke ekonomisi için fevkalade önemli olduğunu belirtmek isterim. Nitekim bizim ANAP iktidarımızda başta Antalya olmak üzere birçok yerde 5 yıldızlı oteller, tatil köyleri ülke turizmine kazandırılmıştır. Bir zamanlar sadece 20 bin olan yatak sayısı bir anda 1 milyonun üzerine çıkmıştır.
Türk turizmine yeni bir ivme kazandıran Özal’ı minnet ve şükranla yâd ediyorum.
Selçuk MARUFLU
Eski ANAP Milletvekili
GÜNÜN SÖZÜ
Sık sık klasik belediyecilik hizmetlerinin dışına açılıp yazılım, tarım, hayvancılık, turizm, kentsel dönüşüm ve enerji projeleri ile Ordu’yu yatırım şehrine dönüştürdüklerini söyledi. Güler, bu programı ‘rant ekonomisinden üretim ekonomisine geçen üretici bir model’ olarak tanıttı. Yaptığı yatırımlarla Ordu’ya kattığı değerin, kamuoyunun da dikkatini çektiğini vurgulayan Başkan Güler’in bu çalışmalarını görmek ve incelemek amacıyla gazetecilerle birlikte bir grup işinsanı da Ordu’ya gelmişti. Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde Yeni Arayışlar Girişimi Platformu Derneği tarafından düzenlenen etkinliğin sunuşunu gazeteci Celal Toprak yaptı.
Güler, konuşmasını şu noktalarda topladı:
Şirketler kurduk. Klasik belediyeciliğin dışında yazılım, tarım, turizm, kentsel dönüşüm ve enerji şirketlerimiz var. Bunlarla ilgili yatırımlar yapıyoruz. Ordu, İstanbul’da iki veya üçüncü nüfus, yurtdışında büyük bir Ordulu grup var ve onlarla köprü kuran bir yapımız var.
‘3 Ay Değil 12 Ay Ordu’ sloganı ile Ordu’yu 4 mevsim yaşanan bir il haline getirdiklerinin altını çizen Başkan Güler, iklim değişiklikleri ile Ordu’nun gelecekte çok önemli bir yerleşim merkezi olacağını ifade etti. Ordu’yu hareketlendirmek adına yapılan faaliyetlere de vurgu yapan Başkan Güler, sözlerini şöyle sürdürdü:
12 AY HAREKETLİLİK
“Özellikle iklim değişikliğini göz önüne alınca burasının gelecekte önemli yerleşim merkezlerinden bir tanesi olması bekleniyor. Eskiden Ordu’ya yaz aylarında gurbetteki vatandaşlar gelip fındıklarını toplayıp giderlerdi. Biz de ‘3 Ay Değil 12 Ay Ordu’ ve “Ordu’yu 4 mevsim yaşayan bir şehir yapacağız” dedik ve kışı devreye soktuk, kayak merkezlerini hareketlendirdik. Kış aylarında da esnafımız iş yapıyor, hareketlilik devam ediyor. Denizimizi 3 ay kullanıyorduk, artık 12 ay kullanıyoruz. Dünyanın en iyi dalgalarının burada olduğunu keşfettik ve sörf okulu açtık. Uzakdoğudan ve birçok ülkeden sörf yapmak için gelen misafirlerimiz var.”
HAYVAN OTELİ
Başkan
Kitabı ve taşları konuşurken ilgimi Sitti Şah Hatun’a ait taşlar çekti... Hürrem Sultan’ı biliriz de Sitti Şah Hatun’u çok kişinin bildiğini sanmıyorum. Fatih Sultan Mehmet’in eşi, resmi çizilen ilk Osmanlı kadını, Osmanlı’da düğünü yapılan son hanedan mensubu, Edirne’ye gömülen ilk Osmanlı... Daha pek çok şey... Film, dizi yapımcısı değilim ama dizisi yapılsa kesin büyük ilgi çeker... Düğünü Sitti Şah Hatun gibi en ince ayrıntısına kadar tarihi kayıtlarda anlatılan ikinci bir kişi daha yok...
CEM ALTINEL KİMDİR
Çocukluğu Edirne’de geçen B. Cem Altınel, İ.Ü. Eczacılık Fakültesi mezunu... Uzun yıllar ilaç sektöründe çalıştıktan sonra emekli olup tarih ile ilgilenmeye başlamış... Bu ilgi aslında Edirne Müzesi’nin kurulmasında görev alan tarihçi dedesi Arif Dağdeviren’den kaynaklanıyormuş. Dedesi mezar taşlarının fotoğraflarını çekmiş. Ondan binlerce fotoğraf kalmış... En eski mezar taşı 1380’li yıllara kadar gidiyormuş... Arif’in babası da 1906-1913 arasında ‘Yeni Edirne’ gazetesini çıkaran, 1918-1920 yılları arasında da Edirne Belediye Başkanlığı yapan Şevket Dağdeviren... Aynı zamanda Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurucularından biri... Cem Bey şimdi tarih konusunda dedesinin ve onun babasının yolunda yürüyor dersek yanlış olmaz... Halit ÇELİKBUDAK
GÜNÜN SÖZÜ
“İyi bir lider, insanların liderlerine güven duymasını sağlar; büyük bir lider ise insanların kendilerine güven duymalarını sağlar.” E. Roosevelt
MECLİS ARAŞTIRMASI İSTİYORUZ
YILDA
Yanına epey bir sıfır ekleyebilirsiniz. Kiralar demiştim, ona hiç değinmeyeceğim. O bambaşka bir facia! Üstelik bu evlerin alım satım işleri ise tam bir dram, bakın komedi demedim. Verdiğiniz para ile tapu üstündeki fiyat uyuşmuyor. Devlet burada seyirci. Fatura ve garanti belgesi denilen bir belge hak getire! Şimdi sorsam size; ev alırken kaç kişi fatura aldı? Yok! Satıcı size fatura verse de tapu üstünden verecek, sen verdiğin fiyattan alsan faturada ekstra vergi ödeyeceksin. Yani çift taraflı kaçırma... Kısacası şu ev fiyatları durulsa da millet ev alabilse. Banka kredileri öyle göründüğü gibi cazip değil. Emekli parasıyla ev almak ise bu şartlarda çok zor. Gençlerin ev hayali konusunda karamsarlığa düşmesi beni kahrediyor. Tekin OKAY
GÜNÜN SÖZÜ
“Kıbrıs Türklerine dünyada bu kadar haksızlık ve baskı yapılmasını içimize sindiremiyoruz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin egemenliğinin ve bağımsızlığının bütün devletler tarafından tanınması için elbirliğiyle mücadele etmek milletçe ortak hedefimiz olmalıdır.” Onur ÖYMEN
RİZELİ HÂKİM VE SAVCILARA ATAMA FURYASI...
HSYK ve Adalet Bakanlığı bünyesinde yapılan en son “tayin ve atamalar” sonucunda birçok Rizeli hâkim ve Cumhuriyet savcısının yerlerinin değiştirildiği öğrenildi. Edinen bilgilere göre, söz konusu “tayin ve atamalar” şu şekilde gerçekleştirildi.
Bolu’nun “Rizeli” İdare Mahkemesi Başkanı Turgut Delal Ankara’daki 28. İdare Mahkemesi’nin yeni başkanı oldu. Salarhalı hemşehrimiz, basın dostu arkadaşımız son 5 yıldır Bolu’da görev yapıyordu. Delal daha önce de 3 yıl Kocaeli’nde ve 7 yıl da Afyonkarahisar’da görev yapmıştı.
Son 5 yıldır da Mersin’de hâkim olarak görev yapan Kalkandereli hemşehrimiz Ali Öztürk de komşu illerden Giresun Şebinkarahisar ilçesinin yeni Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı oldu. Düzce’nin, Rize Derepazarlı Başsavcısı Sedat Çelik de aynı unvanla Kahramanmaraş’a atandı. Ankara’nın “Rizeli” Cumhuriyet savcılarından Ahmet Yıkılmaz da Ankara’nın yeni Cumhuriyet Başsavcıvekili oldu. Başsavcı Vekili Ahmet Yıkılmaz daha önce Zonguldak ve Ardahan’da Cumhuriyet Savcısı olarak görev yaparken birçok “başarılara” imza atan bir hukuk adamı olmuştu.
HSYK’de görev yapan
Rapor, Rhodium Group, Agora Energiewende, Maryland Üniversitesi ve Ulusal Yenilenebilir Enerji Laboratuvarı araştırmacıları da dahil olmak üzere ECF ve Hewlett Vakfı’nın birçok araştırmacısı tarafından yürütülen analizlere dayanıyor. Belgede sağlanan veri ve bilgilerin analizi ve sentezine de McKinsey&Company destek oldu.
Rapor, Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Dr. Fatih Birol ve Avrupa İklim Vakfı (ECF) CEO’su Laurence Tubiana’nın önsözlerini içeriyor.
Raporun öne çıkan bulguları şu şekilde:
Doğalgaz altyapısında büyük çaplı yeni yatırımlara gerek yok. Yeni LNG terminalleri, ekonomik açıdan karlı olabilmesi için 10 yıldan fazla süreye ihtiyaç duyar; ancak AB’nin doğalgazı 2030 yılına kadar yaklaşık %30 (116bcm) azaltma planı olduğu için 2025 yılından sonra bu varlıkların kullanımı elverişsiz hale gelecektir.
2022 veya 2025 yılına kadar yerli doğalgaz üretimini artırmak için somut seçenekler yok. Yeni yüzer LNG terminalleri bir miktar ek tedarik sağlayabilir, ancak doğalgaza mecbur kalmamak için süreli sözleşmeler yapılmalıdır.
Doğalgaz arzının azalması nedeniyle, Avrupa’da geçici olarak kömür kullanımı kaçınılmaz. Rus gazı tamamen kesilirse, bu kış hanelere arzı sürdürmek için fabrikaların kapatılması ve personelin izne çıkarılması gerekebilir. Gaz talebini azaltmak için birçok araç mevcut olsa da, tam bir kesinti Avrupa’yı enerji ihtiyacını karşılayacak yeterli arzdan yoksun bırakacak.
Rüzgar enerjisi, güneş enerjisi, elektrifikasyon ve enerji verimliliğine yönelmek, Avrupa’nın bu krizden enerji güvenliği konusunda daha güçlü ve iklim değişikliğiyle mücadelede lider olarak çıkmasına yardımcı olacak. Bununla birlikte, Avrupa ülkeleri, Avrupa için yerel, uygun fiyatlı enerjiyi güvence altına almak için her yıl dört kat daha fazla güneş ve üç kat daha fazla rüzgar kurulumu yapmak zorunda kalacak.
ALTI ÖNERİ
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde iktidarın ‘sıkıştırması’ sonucu işlerin rahat yürütülemediği gerçek.
Ancak çıkmazı aşabilmek için İBB, elindeki arsaları ve iştirakleri bir şekilde satıyor.
Kamu malları elden gidiyor bir anlamda, çok kişinin vicdanı sızlıyor; bunlar nasıl bu kadar ucuza gider diye...
Bu işler de bir takım ‘aracılar’ tarafından kotarılıyor.
Listeler elden ele dolaşırken, Genel Merkez’e yakın isimler “Bunları konuşarak ya da belgeleri elden ele dolaştırırken, partiye zarar veriyorsunuz” diye çıkışıyor. Vicdanlı partililer de “Kamu malı bu kadar yağma edilmez” çıkışında bulunuyorlar.
Her yönü ile yazık...
POLİS OKULU UCUZ ELDEN ÇIKTI
Polis Okulu’nun arsası bu kadar değersiz miydi diye konuşuluyor.