Önceki gün yapılan CHP İstanbul İl Kongresi’nde Cemal Canpolat ile Özgür Çelik arasında geçen başkanlık yarışını Ekrem İmamoğlu, Rıza Akpolat, Gökhan Yüksel ve Erdoğan Toprak’ın desteklediği Özgür Çelik kazandı.
Canpolat konuşmasını kendisine gerçek rakip olarak gördüğü İmamoğlu üzerinde kurdu ve Canan Kaftancıoğlu’nun ‘yuhalanması’nın talimatla yapıldığını söyleyerek konuşmasına başladı. “Yarından (bugün) itibaren belediye başkanları kendi alanlarına çekilecekler, hiçbir seçimde örgüt üzerinde baskı kuramazlar” diye sert çıktı şöyle devam etti:
“Solcu belediyecilik’ yapacaklar, sağcı değil... (İmamoğlu’na) Değişimciler hanginiz ön seçime girdiniz, kendi ilçe başkanını milletvekili yaptınız! Siz il başkanı seçmiyorsunuz, kendinize özel kalem (müdürü) seçiyorsunuz!.. Kaldı ki, İBB Başkanlığı’ndan Kadir Topbaş istifa ettiğinde, sizi ben CHP İBB adayı yaptım. Belediye localarında delege pazarı kurabilirsiniz. Belediye başkanı olduktan sonra CHP örgütünü dışarıda bırakmayı kabul edemiyorum. CHP’lilerin başka parti üzerinden işe girmesini içime sindiremiyorum, CHP örgütü delegelerini sadece oy vermesi için işe aldığınız bir dönemi kabul edemiyorum. (AKP Grup Başkanvekili Tevfik Göksu hemen bir tweet attı. ‘CHP İl Başkan Adayı, İBB Başkanının partizanlığını, liyakat yalanını ve delegelerin oylarını almak için İBB’de işe alınmasını tek tek ifşa etmiş. Bizim 5 yıldır anlattığımızı artık kendileri söylüyor. İstanbullular hizmet beklerken, İstanbul’un kaynakları partizanlığa, parti içi çekişmelere harcandı’, diyerek İmamoğlu yönetimini her zamanki gibi eleştirdi.)
İmamoğlu, kongre salonunu terk ederken Canpolat’ı hedef alarak “(Ortamı) çok çirkinleştirdiler. Çok yalan konuştular, yalanlarında boğulsunlar ama biz tertemiz kalacağız” iddiasında bulundu.
Çevreye bakalım, ‘eski tüfeklerin’ seçim ile ilgili yorumları ise şöyleydi:
* Yeteri kadar delegeye çeşitli şekillerde çıkar sağlamak, işe almak vb. gibi işleyişi bu partide hangi belediye başkanı başlattı, adını verdiler ama yazmayalım; sadece Anadolu yakasında diyelim, yeter. Anlayan anlar.
‘CANPOLAT ORANTISIZ BİR REKABETİN İÇİNE GİRDİ’
* Aslında bu işleyişe genel merkez, başta genel başkan olmak üzere yol verdi. Nedeni şu; İstanbul’dan başlanarak kurultay delegeleri genel merkez yanlısı olarak belirleniyor ve kurultaylarda genel başkan ve yönetimi sorun yaşamıyordu. Ancak hesaplanamayan bir şey oldu: Geçen dönem İBB seçimi kazanıldı ve yeni bütçesi işe alım imkânları geniş bir belediye başkanlığı daha oldu ve genel merkez tarafından desteklenen belediye başkanları üzerinden delege dizayn etme sistemi, bu sefer tersine çalıştı ve genel merkezi bumerang olarak vurdu...
“Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesine göre; bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat edilmişse veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırılmışsa hakaret suçu işlenmiş kabul edilir. Basit hakaret suçunda 3 aydan 2 yıla kadar hapis cezası verilebilir” şeklinde konuşan Av. Gökçe Özdemir, “Sosyal medya platformları üzerinden en sık karşımıza çıkan suç tipi hakaret suçu” dedi.
Hakaret sebebi ile kişi maddi ve manevi zarara uğrarsa, ayrıca hakaret eden kişiden tazminat talebinde de bulunabileceğini söyleyen Av. Gökçe Özdemir şöyle konuştu: “Hakaret suçunda maddi olmaktan çok genellikle manevi zarar ortaya çıkar. Bu tazminatın yasal dayanakları hem Türk Medeni Kanunu 25/3. maddesi hem de Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesidir. Hakarete ilişkin ceza davasından mahkûmiyet hükmü çıkmasa bile, hukuk davası yoluyla manevi tazminat talep edilebilir. Ceza mahkemelerinin vermiş olduğu hüküm, bu tazminat davasında hukuk mahkemelerini bağlamaz.”
TEKİN: O 4’LÜ İLE BERABER OLMAM!
DÜN yazdığımız ‘Zoom toplantısını kim yaydı?’ başlıklı yazımız yazılı ve görsel basında gündem oldu. Malum Ekrem İmamoğlu, Zoom toplantısının genel merkeze ait bir telefondan yayıldığını ilk defa söyledi. Kaldı ki yazımızın tamamının doğruluğunu teyit eden İmamoğlu’na ait bir ses kaydı gündeme düştü. Peki kim bu bileşenler? Canan Kaftancıoğlu, O. Kaan Salıcı, Battal İlgezdi, Ali Kılıç, Gürsel Tekin. Yazının bu bölümüne bazı itirazlar oldu. Gürsel Tekin yakın çevresine “Ben 396 imza topladım Kılıçdaroğlu’nun yanına gittim, olur aldım. Ancak bu ismi geçen 4’lü grup Kemal Kılıçdaroğlu nezdinde, Genel Başkan nezdinde kulis yaparak benim il başkanı olmamı engelledi. Bu 4’lü ile beraber olmam mümkün değil” diye serzenişte bulunmuş.
Bu açıklama ilginç değil mi?
BİLİYOR MUSUNUZ?
PROF. DEMİRBAŞ’A ÖDÜL
- SAĞLIK Gönüllüleri’nin, Türkiye’nin her yıl düzenlediği Sağlıkta Sosyal Sorumluluk Ödülleri’nde bu yıl; insan ve toplum sağlığına katkıları, organ nakli alanındaki başarıları nedeniyle Prof. Dr.
Diğer büyükşehir adaylarının strese girdiği görülüyor.
Kılıçdaroğlu’nun “Kimse benden isim beklemesin” dediğinin de genel merkez kulislerinde konuşulduğunu herkes biliyor. Şu husus da var; Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun görevlerinde ‘başarılı’ ve ‘ağırlıkları’ var; ama ya diğerleri? Onlar konusunda ‘seçim pazarı’ için yorum yapmamak, daha doğrusu kırmamak gerekiyor.
Kılıçdaroğlu’nun yakın çevresinden ilginç şeyler dinliyoruz: “İzmir’de Tunç Soyer’in kızının düğününde herkes benden isim bekliyordu. İki ismi baştan söyledim, ayrıca onların cumhurbaşkanı yardımcısı adayı oldukları da unutulmasın. Bir daha söylüyorum, onlar başarılı ve toplumun gözleri üzerlerinde.”
Kılıçdaroğlu’nun burada ilginç bir sözü var: “İzmirliler, altyapı ve kentsel dönüşümleri gerçekleştirecek aday istiyor. Aziz Kocaoğlu döneminde yapılan hizmetlerin üzerine yeni hizmetler gerçekleşmesi isteniyor, gelen raporlara göre.”
‘İSTANBUL İKTİDARI’
İstanbul’a dönersek ilginç bir gelişme dikkatimizi çekti. Bu bilgileri tabandan dinledim: “Biz genel merkez iktidarından başka ‘İstanbul iktidarı’ diye bir yapının ortaya çıkmasını ya da güçlenmesini istemiyoruz.”
“Onlar belediye kaynaklı iktidar yapısına karşılar; ama güçlü bir yapı oluşturmuşlar, sandalyelerinin altlarından kaymasını istemiyorlar.”
Peki kim bu
Temmuzda yüzde 9.49, ağustosta yüzde 9.09 olarak gerçekleşen enflasyon eylüldeki yüzde 4.75 oranla üç ayda kümülatif yüzde 25.11 oldu.
En düşük aylığa talim eden SSK ve Bağ-Kur emeklileri şimdiden yüzde 25 zammı cebine koydu. Yeter mi? Elbette yetmez. Beklentiler ikinci 6 aylık enflasyonun yüzde 40-50 aralığında gerçekleşeceği yönünde.
Temmuzda yüzde 6 oranında toplu sözleşme zammı alan memur ve memur emeklisi de üç ayda yüzde 19’a yakın enflasyon farkına hak kazandı. Ödenecek net fark tutarı 3 Ocak’ta belli olacak.
Kamu Görevlileri Hakem Kurulu tarafından bağıtlanan 7. Dönem toplu sözleşme uyarınca 6.5 milyonu aşkın kitlenin maaşında ayrıca ocakta yüzde 15 oranında artış olacak. Tabii tüm bu hesaplamalar ekim, kasım ve aralıkta enflasyonun eksi çıkmaması üzerinden. Bu hayat pahalılığında eksi çıkması mucize olur.
Sonuçta, ara zam yapılmazsa hükümetin yerel seçimleri gözeterek emekliye yılbaşında yüzde 50 ve üzerinde artış vermesi yüksek bir olasılık olarak gündeme geliyor.
Ayrı bir soru şu; Meclis açıldı, ne bekleniyor? Anlamak olası değil.
Şükrü KARAMAN
FUKARALIKTAN KURTULMAK İSTİYORUZ
Terör örgütü PKK, kitleleri harekete geçirmek amacı ile yöresel mekân ve yıldönümlerinden faydalanmak için eylem planı yapmaktadır. Yapılan eylemlerin gerçekleştirildiği aylar ve günler, kitlelerin ilgi duyduğu, benimsediği bir olayın yıldönümüne denk getirilmektedir. 1 Ekim 2023’teki terör saldırısının bir benzerinin yıldönümü de bulunmaktadır. 1 Ekim 1992’de, Bitlis’in merkeze bağlı Cevizdalı köyünde PKK’lı teröristler, 10’u çocuk olmak üzere 37 kişiyi öldürmüşlerdi. Uzun yıllar gündeme giren intihar eylemcilerinin nasıl tuzağa düşürüldükleri merak konusu olmuştur. Yani terör eylemini gerçekleştiren intihar eylemcilerinin ne özellikleri var acaba?
İntihar bombacılarından bazı tespitler:
Mevsimlere göre eylemler şöyle:
1) Kış aylarındaki eylemler çok az görülmektedir. İlkbaharda eylemlerin artışı başlayıp, yaz ayında en doruğa taşınmaktadır.
2) Hedefler: Birinci hedef polis ve emniyet binaları. İkinci hedef asker ve askeri birlik ve binaları.
3) Eylemi gerçekleştirenlerin yaşları: En yaygın yaştakiler 23 ile 27 arası... Bazen de 20 ile 22 yaştaki teröristler de kullanılmaktadır.
4) İntihar bombacılarının eğitim durumu: İlk sıradakiler: Lise mezunu ya da lise terk. İkinci sıradakiler: Üniversite mezunu veya üniversite terk. Üçüncü sıradakiler: İlkokul mezunu ya da ilkokul terk.
5)
Kabine toplantısının ardından açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aylıklara değinmemesi 17 milyona yakın emekliyi şoke etti.
Siyasi iradenin bu yönde eğilimi olsaydı Cumhurbaşkanı Erdoğan, kamuoyuna duyururdu. Üniversite öğrencilerine cep telefonu ve bilgisayar desteği çıkarken, 7.500 liraya talim eden emeklinin göz ardı edilmesi büyük hayal kırıklığı yarattı.
Emekli oldukça öfkeli. Onları hafife almak pahalıya patlayabilir. 1 Ekim’de yeni yasama yılı çalışmalarına başlayacak Meclis’ten de ara zam kararı çıkması olanaksız görünüyor. Siyasi irade isteseydi, kabine toplantısından sonra açıklanırdı. Emekliden önce anlayış ve sabır göstermesi gereken çevreler, kurumlar ve patronlar var. Gariban kitleden sabır istemek ne kadar doğru?
Emekli, dul ve yetim ekim zammını unutacak, yılbaşını bekleyecek. Yasa uyarınca aylıklara 1 Ocak’tan geçerli 6 aylık enflasyon oranında artış zaten yapılıyor. Enflasyon rakamının üzerine refah payı eklenebilir. Marttaki yerel seçimler gözetilerek yüzde 40-50 arasında zam gündeme gelebilir.
Lakin daha yılbaşına üç ay var (95 gün). Bu sürede 5-6 bin, 7.500 lira aylık alanlar ne yapar, ne eder, nasıl geçinir? Düşünen yok!
Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. kuruluş yıldönümü nedeniyle verileceği dillendirilen 5 bin liralık ‘Cumhuriyet İkramiyesi’ de net değil. Meclis çalışmalarında ikramiyenin ödenip ödenmeyeceği belli olacak. Emekli garip ve sahipsiz. Şükrü KARAMAN
GÜNÜN SÖZÜ
“Sahne; liderlerin çıkışı, halkı selamlamaları, söylemleri, hızlı adımlarla kalp işaretleriyle, kapanışı ile, hafif eğlenceli güldürü ‘vodvil’ sahnesine dönüştü. Sonuçta seçim yitirildi. Ancak sorumluluğu üstlenen, hesap veren olmadı.”
Cumhuriyet’in büyük değeri Hıfzı Topuz’u bugün 100 yaşında toprağa veriyoruz. Kendisini yıllar önce bizim Serdar Taşçı’nın yazdığı ‘Medya Etiği’ kitabı üzerinde sohbet ederken tanımıştık. Gazetecilik, yazarlık ve iletişim konusunda Türkiye’ye ve dünyaya çok şeyler kazandırdı. Yaş itibarıyla eski kapıları kapatmış, yeni kapılar açmıştı. Bunları gazetecilere ve topluma duyurmak istedi, duyurdu da. İstanbul Gazeteciler Sendikası Başkanlığı yapması mesleğini ne kadar çok sevdiğini gösterir. Uzun yıllar Avrupa’da ve Afrika’da yaşadı; son yılları Türkiye’de geçti. Hep üretti, hep yazdı. Kitaplarının sayısını neredeyse kendi de bilmiyordu. Kendini iyi yetiştirmiş bir büyüğümüzdü. Ondan kimse nefret etmedi, hep saygı duydu. Ağzımız kapalıyken nasıl esnemek gerektiğini de anlattı, her konuda öğretti, öğüt de verdi, ama hiçbir şeyi empoze etmedi. Onun şu sözünü unutmam: “Kaş çatmak için 42, keskin nişancı tüfeğinin tetiğini çekmek içinse sadece 4 kasını kullanılır.”
Gazeteciler Cemiyeti Onur Ödülü, Burhan Felek, Sertel Gazetecilik, Demokrasi... Romanlarıyla da Orhan Kemal ödüllü büyük bir yazar ve kültür insanı demek gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin bilim ve kültür hafızasının Nazım Hikmet gibi önemli isimlerinden biri olarak sayılır. Yalnız o değil tabii, son yıllarda kaybettiğimiz Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Vedat Günyol, İlhan Selçuk, Doğan Kuban, İlhan Tekeli, Melih Cevdet Anday ve Turgut Özakman’ı da unutmamamız gerekiyor.
‘ATATÜRK SESLENİYOR’U OKUYUN
Hıfzı Topuz’un kitapları arasında ‘Atatürk Sesleniyor’da (Remzi Kitapevi) Gazi ile sohbetler ve anılar yer alıyor. İşte o kitaptan bir bölüm:
“Atatürk eğlenmeyi, dans etmeyi, şarkı ve türkü söylemeyi, doğayı, hayvanları seven, alçak gönüllü, bir o kadar da duygusal bir kişiydi. Olur olmaz yapılı insanlarla güreş tutmaya kalkar, yüzer, kürek çeker, satranç ve bilardo oynardı. Düşman başkomutanını “Üzülme, Napolyon da savaş kaybetti” diyerek teselli etmeye çalışmış; Yunan bayrağını yere serenleri ve esire kötü davranışları azarlamıştı.
Diktatörlerden ve dalkavuklardan hiç hoşlanmazdı. Osmanlılığa hiç özenmedi. Mutlu geleceği hep aydınlıklarda aradı. Bir yurttaş gibi halkın arasına karışmanın özlemi içindeydi.”
Hıfzı Topuz, kendi anılarının eşliğinde Atatürk’le ilgili özel sohbet ve tanıklıklarından seçtiği parçalarla yaşayan Atatürk’ü bir kez daha tanıtıyor bize.
Bu kitabın geniş bir dizin ve kaynakça kitabı var; ayrıca sonunda desen, karikatür resim ve cam altı resimlerinin kopyaları yer alıyor.
Partiyi birlikte yönetmiş Genel Merkez ekibi arasında, özellikle ‘seçim stratejisi, helalleşme, milletvekili adaylarının belirlenmesi, ittifak partilerine verilen (39) milletvekilliği’ konularında birbirlerini itham etme, yalanlama ve kumpas kurmakla suçlama giderek dozunu arttırıyor.
CHP’deki ‘tek adam’ yönetimi, dengelenemez ve denetlenemez. Genel Başkan yetkilerinin nasıl kullanıldığı, örgütte, PM ve MYK’da ‘Roma Barışı’nın nasıl tesis edildiği, ‘hikmetinden sual olunmaz’ liderliği, ‘şeyh uçmaz müritleri uçurur’ anlayışı ve biat kültürü ile kademe kademe nasıl inşa edildiği, cumhurbaşkanı adaylığının nasıl kotarıldığı, bu karşılıklı suçlamalar ile daha iyi anlaşılacak, gerçekler ortaya çıkacak, Genel Başkan dahil köklü bir değişimin şart olduğu daha çok kabul görecektir. Bu süreci yaşayalım ki, sağlıklı karar alınabilsin” görüşünü bizimle paylaşan deneyimli bir eski CHP milletvekili, devamla şunları söylüyor:
KAFADAKİ TİLKİLER
“Toplanacak ilk kurultayımızda, tüzüğümüzü örgütümüzün istediğinden daha ileri demokratik hale getireceğiz. Önümüzdeki yerel seçimler dahil her yerde, her adaylıkta yargı denetiminde ön seçim yapacağız” diyen Kılıçdaroğlu; mevcut belediye başkanlarının imkânlarını da kullanarak ilçe ve il kongrelerinde istediklerini seçtirdiklerini görerek, ‘Kazan-Kazan’ formülü ile “Tüm belediye başkanlarımız çok başarılıdır, hepsini anketler yaparak, başarı değerlendirmesi ölçümleri ile genel merkezce tekrar aday göstereceğiz” demiş ve konuyu PM’ye, MYK’ye karar için getirmeden yine tek başına, Aydın Büyükşehir Başkanı’nı tekrar aday olarak ilan etmiştir!
Bu yapılan ‘Ben sizi kazandırıyorum, siz de beni kazandırınız’ demek değil midir? Evet ama belediye başkanları kurultay delegeleri üzerinde etkilidir, fakat tüm delegeler asker de değildir! Ayrıca mevcut başkanların, meclis üyelerinin yerine pek çok kurultay delegesi, parti yöneticisi de adaydır. Kılıçdaroğlu, kurultayda adaylıklarda ön seçimi savunsa, mevcut belediye başkanlarını karşısına alacak; merkez yoklamasını savunsa, örgütteki, delegelerdeki yeni adayları karşısına alacak.
TÜZÜK DEĞİŞİKLİĞİ KURNAZLIĞI
Kılıçdaroğlu’nda formül tükenmez; kurultay gündeminde tüzük değişikliği olmayacak; Tüzük değişikliği, Aralık 2023 sonunda yapılacağı söylenen Tüzük Kurultayı’nda görüşülecekmiş!
Milletin isteğine rağmen kurultayda