Kabine toplantısının ardından açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aylıklara değinmemesi 17 milyona yakın emekliyi şoke etti.
Siyasi iradenin bu yönde eğilimi olsaydı Cumhurbaşkanı Erdoğan, kamuoyuna duyururdu. Üniversite öğrencilerine cep telefonu ve bilgisayar desteği çıkarken, 7.500 liraya talim eden emeklinin göz ardı edilmesi büyük hayal kırıklığı yarattı.
Emekli oldukça öfkeli. Onları hafife almak pahalıya patlayabilir. 1 Ekim’de yeni yasama yılı çalışmalarına başlayacak Meclis’ten de ara zam kararı çıkması olanaksız görünüyor. Siyasi irade isteseydi, kabine toplantısından sonra açıklanırdı. Emekliden önce anlayış ve sabır göstermesi gereken çevreler, kurumlar ve patronlar var. Gariban kitleden sabır istemek ne kadar doğru?
Emekli, dul ve yetim ekim zammını unutacak, yılbaşını bekleyecek. Yasa uyarınca aylıklara 1 Ocak’tan geçerli 6 aylık enflasyon oranında artış zaten yapılıyor. Enflasyon rakamının üzerine refah payı eklenebilir. Marttaki yerel seçimler gözetilerek yüzde 40-50 arasında zam gündeme gelebilir.
Lakin daha yılbaşına üç ay var (95 gün). Bu sürede 5-6 bin, 7.500 lira aylık alanlar ne yapar, ne eder, nasıl geçinir? Düşünen yok!
Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. kuruluş yıldönümü nedeniyle verileceği dillendirilen 5 bin liralık ‘Cumhuriyet İkramiyesi’ de net değil. Meclis çalışmalarında ikramiyenin ödenip ödenmeyeceği belli olacak. Emekli garip ve sahipsiz. Şükrü KARAMAN
GÜNÜN SÖZÜ
“Sahne; liderlerin çıkışı, halkı selamlamaları, söylemleri, hızlı adımlarla kalp işaretleriyle, kapanışı ile, hafif eğlenceli güldürü ‘vodvil’ sahnesine dönüştü. Sonuçta seçim yitirildi. Ancak sorumluluğu üstlenen, hesap veren olmadı.”
Cumhuriyet’in büyük değeri Hıfzı Topuz’u bugün 100 yaşında toprağa veriyoruz. Kendisini yıllar önce bizim Serdar Taşçı’nın yazdığı ‘Medya Etiği’ kitabı üzerinde sohbet ederken tanımıştık. Gazetecilik, yazarlık ve iletişim konusunda Türkiye’ye ve dünyaya çok şeyler kazandırdı. Yaş itibarıyla eski kapıları kapatmış, yeni kapılar açmıştı. Bunları gazetecilere ve topluma duyurmak istedi, duyurdu da. İstanbul Gazeteciler Sendikası Başkanlığı yapması mesleğini ne kadar çok sevdiğini gösterir. Uzun yıllar Avrupa’da ve Afrika’da yaşadı; son yılları Türkiye’de geçti. Hep üretti, hep yazdı. Kitaplarının sayısını neredeyse kendi de bilmiyordu. Kendini iyi yetiştirmiş bir büyüğümüzdü. Ondan kimse nefret etmedi, hep saygı duydu. Ağzımız kapalıyken nasıl esnemek gerektiğini de anlattı, her konuda öğretti, öğüt de verdi, ama hiçbir şeyi empoze etmedi. Onun şu sözünü unutmam: “Kaş çatmak için 42, keskin nişancı tüfeğinin tetiğini çekmek içinse sadece 4 kasını kullanılır.”
Gazeteciler Cemiyeti Onur Ödülü, Burhan Felek, Sertel Gazetecilik, Demokrasi... Romanlarıyla da Orhan Kemal ödüllü büyük bir yazar ve kültür insanı demek gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin bilim ve kültür hafızasının Nazım Hikmet gibi önemli isimlerinden biri olarak sayılır. Yalnız o değil tabii, son yıllarda kaybettiğimiz Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Vedat Günyol, İlhan Selçuk, Doğan Kuban, İlhan Tekeli, Melih Cevdet Anday ve Turgut Özakman’ı da unutmamamız gerekiyor.
‘ATATÜRK SESLENİYOR’U OKUYUN
Hıfzı Topuz’un kitapları arasında ‘Atatürk Sesleniyor’da (Remzi Kitapevi) Gazi ile sohbetler ve anılar yer alıyor. İşte o kitaptan bir bölüm:
“Atatürk eğlenmeyi, dans etmeyi, şarkı ve türkü söylemeyi, doğayı, hayvanları seven, alçak gönüllü, bir o kadar da duygusal bir kişiydi. Olur olmaz yapılı insanlarla güreş tutmaya kalkar, yüzer, kürek çeker, satranç ve bilardo oynardı. Düşman başkomutanını “Üzülme, Napolyon da savaş kaybetti” diyerek teselli etmeye çalışmış; Yunan bayrağını yere serenleri ve esire kötü davranışları azarlamıştı.
Diktatörlerden ve dalkavuklardan hiç hoşlanmazdı. Osmanlılığa hiç özenmedi. Mutlu geleceği hep aydınlıklarda aradı. Bir yurttaş gibi halkın arasına karışmanın özlemi içindeydi.”
Hıfzı Topuz, kendi anılarının eşliğinde Atatürk’le ilgili özel sohbet ve tanıklıklarından seçtiği parçalarla yaşayan Atatürk’ü bir kez daha tanıtıyor bize.
Bu kitabın geniş bir dizin ve kaynakça kitabı var; ayrıca sonunda desen, karikatür resim ve cam altı resimlerinin kopyaları yer alıyor.
Partiyi birlikte yönetmiş Genel Merkez ekibi arasında, özellikle ‘seçim stratejisi, helalleşme, milletvekili adaylarının belirlenmesi, ittifak partilerine verilen (39) milletvekilliği’ konularında birbirlerini itham etme, yalanlama ve kumpas kurmakla suçlama giderek dozunu arttırıyor.
CHP’deki ‘tek adam’ yönetimi, dengelenemez ve denetlenemez. Genel Başkan yetkilerinin nasıl kullanıldığı, örgütte, PM ve MYK’da ‘Roma Barışı’nın nasıl tesis edildiği, ‘hikmetinden sual olunmaz’ liderliği, ‘şeyh uçmaz müritleri uçurur’ anlayışı ve biat kültürü ile kademe kademe nasıl inşa edildiği, cumhurbaşkanı adaylığının nasıl kotarıldığı, bu karşılıklı suçlamalar ile daha iyi anlaşılacak, gerçekler ortaya çıkacak, Genel Başkan dahil köklü bir değişimin şart olduğu daha çok kabul görecektir. Bu süreci yaşayalım ki, sağlıklı karar alınabilsin” görüşünü bizimle paylaşan deneyimli bir eski CHP milletvekili, devamla şunları söylüyor:
KAFADAKİ TİLKİLER
“Toplanacak ilk kurultayımızda, tüzüğümüzü örgütümüzün istediğinden daha ileri demokratik hale getireceğiz. Önümüzdeki yerel seçimler dahil her yerde, her adaylıkta yargı denetiminde ön seçim yapacağız” diyen Kılıçdaroğlu; mevcut belediye başkanlarının imkânlarını da kullanarak ilçe ve il kongrelerinde istediklerini seçtirdiklerini görerek, ‘Kazan-Kazan’ formülü ile “Tüm belediye başkanlarımız çok başarılıdır, hepsini anketler yaparak, başarı değerlendirmesi ölçümleri ile genel merkezce tekrar aday göstereceğiz” demiş ve konuyu PM’ye, MYK’ye karar için getirmeden yine tek başına, Aydın Büyükşehir Başkanı’nı tekrar aday olarak ilan etmiştir!
Bu yapılan ‘Ben sizi kazandırıyorum, siz de beni kazandırınız’ demek değil midir? Evet ama belediye başkanları kurultay delegeleri üzerinde etkilidir, fakat tüm delegeler asker de değildir! Ayrıca mevcut başkanların, meclis üyelerinin yerine pek çok kurultay delegesi, parti yöneticisi de adaydır. Kılıçdaroğlu, kurultayda adaylıklarda ön seçimi savunsa, mevcut belediye başkanlarını karşısına alacak; merkez yoklamasını savunsa, örgütteki, delegelerdeki yeni adayları karşısına alacak.
TÜZÜK DEĞİŞİKLİĞİ KURNAZLIĞI
Kılıçdaroğlu’nda formül tükenmez; kurultay gündeminde tüzük değişikliği olmayacak; Tüzük değişikliği, Aralık 2023 sonunda yapılacağı söylenen Tüzük Kurultayı’nda görüşülecekmiş!
Milletin isteğine rağmen kurultayda
Kıyıkışlacık Maden Yükleme Limanı ÇED Olumlu kararına karşı bildiğiniz gibi Kıyıkışlacık (İasos) Mahalle Meclisi Derneği ve Kıyıkışlacık sakinleriyle birlikte açtığımız davanın yanında, bizden başka dava açanlar da olmuştu. İzmir Bölge İdare Mahkemesi’nin verdiği bağlantı kararıyla tüm dosyalar Muğla 1. İdare Mahkemesi’nde toplanmıştı. Bu açılan davalardan Muğla Büyükşehir Belediyesi dosyası ilk açılan dava olduğundan, bu dosya üzerinden yargılama yürütülmesinin kararı bizlere (diğer davacılara da) tebliğ edilmişti. Yapılan yargılama sonucunda dosyaya iptal kararı verilmiş ve bu karar açılan tüm davalara hüküm olarak girmiştir.
Açılan davalarımız ÇED Olumlu kararının iptali ile sonuçlanmış bulunmaktadır. Davalı idare ve müdahil olan Ayıldız şirketinin Danıştay’a temyiz başvurusu hakkı vardır.
Bu iptal kararı Kıyıkışlacık için büyük bir mücadelenin büyük başarısıdır. Hepimize hayırlı uğurlu olsun.
Bu konuda büyük emekler veren, geceli gündüzlü çalışarak raporlar hazırlayan uzmanlarımıza, bize desteğini eksik etmeyen halkımıza, büyük bir özveriyle çalışan avukatlarımız Akın Yakan’a, Murat Bilgiç’e, Milas ve Muğla Büyükşehir avukatlarımıza, Belediye Başkanlarımız Muhammet Tokat ve Dr. Osman Gürün’e teşekkür ediyoruz.
Diyoruz ki; “Yine gelirlerse, yine savuracağız! İasos Cennet Kalacak! İasos Tarihtir Yok Edilemeyecek! Güllük Körfezi Cennet Kalacak!”
Hülya Cankı SCOBİE İasos Mahalle Meclisi Derneği Başkanı
GÜNÜN SÖZÜ
“İtalyan antrenör, helal olsun sana, anladığım kadar iktidarın federasyona müdahale etmemesinin de başarıda payı var. Hiçbir şeye müdahale etmese her şey çok güzel olacak, bu ülkede.”
OKULLARIN çeşitli sorunlarla yeni eğitim ve öğretim yılına başladığı şu günlerde pek de üstünde durulmayan iç mekan hava kirliliği ve bunun sağlık üzerine etkilerini araştıran bir kitap Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından yayınlandı. ‘Okullarda İç Hava Kirliliği, Sağlık Etkileri ve Sınır Değerler’ adıyla yayınlanan kitap, TOBB Türkiye İklimlendirme Meclisi İç Hava Kalitesi Komitesi ile Okullarda İç Hava Kalitesi Limit Değerler Çalışma Grubu öncülüğünde hazırlandı. Kitapta, hava kirliliğinin yoğun olduğu şehirlerde ve sanayi bölgelerinde başta okullar olmak üzere iç mekanların havalandırılmasının çözüm olmadığı belirtilerek bu konuda en etkili çözümün mekanik havalandırma tesisatı olduğu belirtildi.
Kitabın karbondioksit, karbonmonoksit, azot dioksit, ozon ve radon ile ilgili bölümleri Prof. Dr. Macit Toksoy ve Prof. Dr. Sait Cemil Sofuoğlu tarafından yazıldı. Kitapta Doç. Dr. Akif Arı, Dr. Yetkin Dumanoğlu, Doç. Dr. Mihriban Civan, Prof. Dr. Borcu Onat, Prof. Dr. Ülkü Alver Şahin ve Prof. Dr. Gülen Güllü’nün çeşitli konularda yazıları yer alıyor.
TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu bu kitabı yayınlamaktan duyduğu memnuniyeti ifade ederek “İç hava kirliliği ve sağlık açısından etkilerinin değerlendirilmesi ve ülkemizde uygulanmak üzere sınır değer önerilerinin geliştirilmesi amaçlanmaktadır” dedi.
TOBB Türkiye İklimlendirme Meclisi Başkanı Salih Zeki Poyraz ise ön sözde “Antik çağlardan günümüze kadar; hava kalitesi konusu, şehirlerin kurulmasında, yapıların planlanmasında ve konumlandırılmasında önemli bir başlık olarak mimarların ve mühendislerin gündeminde olmuş ve hatta milattan önce yaşamış olan Romalı mimar Vitrivius ‘Mimarlar Üzerine 10 Kitap’ adlı eserinde bir kentin sakinlerinin yıllarca süren hastalıktan sonra kentin yöneticilerine dilekçe vererek kentlerinin daha sağlıklı bir yere taşınmasını istediklerini ve kentin taşındığını yazmıştır” diye yazdı. Poyraz yazısının devamında “Endüstri döneminin başlamasıyla çok hızlı artan dış hava kirliliği ve özellikle dış hava kirliliğinden birkaç kat daha fazla artan iç hava kirliliği, günümüzün küresel sorunlarından biri olmuştur” diye belirtti.
Kitabın son bölümünde ise “Okullarda iç hava kirletici konsantrasyonlarının belirlenen sınır değerler dahilinde tutulabilmesi için ilk akla gelmesi gereken ve en etkili çözümün mekanik havalandırma tesisatı tasarlanarak kurulması olduğu tüm dünyada bilinmekte ve uygulanmaktadır” denilerek şu anlatıma yer verildi:
KANSERE YOL!..
“Ne var ki, halkın çoğunluğu büyük şehir merkezlerinde yaşamaktadır. Buralarda hava kirliliği sanayi bölgelerindekiler ile yarışan düzeylerde olup kaynak şiddeti şehirlerde daha güçlü bazı kirleticiler için daha da yüksek olabilmektedir. Hatta, kentsel hava kirliliği Dünya Sağlık Örgütü tarafından bir kanserojen olarak nitelendirilmektedir. Dolayısıyla havalandırma, kentsel alan ve sanayi bölgeleri gibi dış havanın kirli olduğu yerlerdeki okullarda tüm kirleticiler için topyekün bir çare olmayacağından ek tedbirler gerektirecektir. Yani havalandırma tesisatının dış havayı içeriye vermeden önce arıtacağı süreçleri içermesi gerekecektir”...
EMEKLİNİN KAFASI KARIŞIK
Covid salgını döneminde iki yıl ara verilen, Olcay Akdeniz’in deyimi ile mayası dostluk ve samimiyetle karılan bu sempozyum imece ruhu ile yapılıyor. Öyle ki katılımcılar kendi ülkelerinden, kendi üniversitelerinin olduğu kentlerden ve arkeolojik kazılarını sürdürdükleri kazı alanlarından yol giderlerini kendileri karşılayarak katılıyorlar.
Karia, Karialılar ve Mylasa Sempozyumlarına bu yıla kadar 15 ülkeden, dünyanın en kalburüstü üniversitelerinden çok üst düzey arkeoloji bilgeleri katılmıştı. Bu yılki sempozyuma ise Türkiye’nin yanı sıra 7 ülkeden katılım oldu.
Her yıl Karia arkeolojisine emek vermiş olan yurtiçinden ve Türkiye dışından birer arkeoloğun onuruna düzenlenen sempozyum bu yıl ABD’nin Kalifornia Üniversitesi’nden Ordinaryüs Prof. Fikret Yegül ile İngiltere’nin Oxford Üniversitesinden R.R.R. Smith’in onurunaydı.
Milas’ta, Milashan Otel’de düzenlenen sempozyumda birbirinden ilginç 28 bildiri sunuldu ve 200 dolayında kişi ilgiyle izledi.
Sempozyuma bu yıl yurtdışından çeşitli mazeretlerle gelemeyen katılımcılar ise mesajlar göndererek kutlamada bulundular, gelemedikleri için üzüntülerini bildirdiler ve meslektaşlarına selamlarını ilettiler.
Sempozyumu değerlendiren Türkiye dışından gelmiş konuk katılımcılar ‘tek kelime ile fantastik’ diye yorumluyorlar. Yerli katılımcıların değerlendirmesi ise ‘muhteşem’ sözcüğü ile özetleniyor. Türkiye içinden ve yurtdışından gelmiş katılımcıların sempozyum için bir diğer yargısı ise 14 yıldır hiç değişmiyor. Hepsi de sanki söz birliği etmişçesine aynı cümleyi kuruyorlar ve “Bu yılki sempozyum, geçen yıldan da muhteşemdi” diyorlar.
Toplantı yaklaşık 4 saat sürdü. Toplantıda bazı ilçe başkanları il başkanının kendi aralarından seçilmesini önerdi ancak Kılıçdaroğlu kabul etmedi.
Kılıçdaroğlu ilçe başkanlarının birinin “İl başkanı kim olacak?” sorusu üzerine akademisyen, uluslararası ekonomi hukuku ve insan hakları hukuku dersleri veren Mehmet Karlı’ya teklif ettiğini hatta Ekrem İmamoğlu’nun da görüştüğünü ancak kabul etmediğini söyledi.
MEHMET KARLI KİMDİR
Adaylığı kabul etmeyen Mehmet Karlı’nın yüksek bir hukuk kariyeri var. Galatasaray Lisesi’nin ardından Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Yüksek lisans ve doktora çalışmalarını Oxford Üniversitesi’nde yaptı. İngilizce ve Fransızca biliyor. 2013-2014 yılları arası Galatasaray SK Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptı. Halen Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışıyor. Evli ve bir çocuk babası. Hukuk Fakültesi’nde uluslararası hukuk, uluslararası ekonomi hukuku ve insan hakları hukuku dersleri veriyor.
BELEDİYE BAŞKANI İLE UYUMLU
Sultangazi ilçe başkanı Kemal Avseren, Kılıçdaroğlu’nun il başkanının belediye başkanı ile uyumlu çalışması gerektiğini söylemesi üzerine, “Sorun il yönetiminde değil belediye başkanından kaynaklanıyordu” dedi. Kılıçdaroğlu, “Birkaç görüşmem var ondan sonra başkan adayı belli olacak” dedi. İmamoğlu’nun ise toplantıya katılmadığı dikkati çekti ve ortaya soru işaretleri çıktı.
GÜRSEL TEKİN Mİ?
İstanbul örgütünden önemli bir isim de
İzmir ve Konya’daki CHP kongrelerinde bazı ‘öz’ unsurlara değinmek istiyoruz. CHP artık böyle...
Olaylı geçen İzmir ve Konya kongreleri, kurultay sürecinde ve kurultayda olacakların, kavgaların habercisi diyebilir miyiz?
Divan Başkanı Zeynel Emre, Genel Başkan Yardımcısı Devrim Barış Çelik, milletvekilleri Ednan Arslan, Yüksel Taşkın, Deniz Yücel, Tuncay Özkan, Gökçe Gökçen, Murat Bakan, Sevda Erden Kılıç’ın blok listeye oy vermemeleri dikkat çekti.
Delegelerin salt çoğunluğu için kongrede 617 delegenin yarısından bir fazla kabul oyu şarttır!
Bu salt çoğunlukla karar alınır; oylamalar kabul oylarının ret oylarından fazla olması yeterli değildir. (Örnek; 1 Mart ABD askerlerine Irak için Türkiye’de konuşlanma izni veren hükümet tezkeresi oylamasında kabul oyları ret oylarından fazla idi.)
ÇAM’IN VE ERGÜL’ÜN İTİRAZLARI
Ama salt çoğunluk karar sayısı kadar değildi; bu oylamalarda çekimser oylar ile oy kullanmayanlar da, kabul oyu vermediler sayıldığı ve kabul oyları salt çoğunluğa ulaşmadığı için tezkere ve İçtüzük gereğince ret edilmişti.
Divan Başkanı