Bakan Vedat Işıkhan’ın asgari ücrete 2024 yıl için sadece tek zam yapılabileceği açıklaması tartışmaları beraberinde getirdi.
Satın alma gücündeki erimeden ötürü asgari ücrete uzun yılların ardından 2022 ve 2023’te 6’şar aylık dilimler halinde iki kez zam yapıldı. Ancak bu da yeterli olmadı. Zira dizginlenemeyen hayat pahalılığı artışı kısa sürede eritti. Eğer enflasyon tek haneye inerse ancak yılda bir kez zam söz konusu olabilir.
Türk-İş’in 30 Kasım-2 Aralık’ta yapılacak 24. Olağan Genel Kurulu’nun hemen ardından toplanması beklenen Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda zam tartışmaları gerçekleşen ve öngörülen enflasyon üzerinde yoğunlaşacak. Şükrü KARAMAN
DÜDÜKLÜ TENCEREM YA BENİ ÖLDÜRSEYDİ
BİR hafta öncesinde aldığım ünlü bir markaya ait düdüklü tencere ilk kullanımda patladı. Yaşadığım maddi manevi mağduriyet karşısında ürünü satın almış olduğum mağazaya gittim. Beni sorumlu Mehmet U. ile telefonla konuşturdular. “Belki de düdüklüyü siz patlatmışsınızdır, biz bunun üretici firması değiliz ki, siz elektronik mağazadan aldığınız kettle gidip geri verebiliyor musunuz?” şeklinde ürününün arkasında durmayıp hoş olmayan şeyler söylediler.
Ürünün kettle olmadığını, patlamasıyla herhangi bir uzvumu ömür boyu kaybetme riskinin olduğunu ve hayatımda ilk kez düdüklü tencere kullanmadığımı ifade ederken mağazaya gelip yüz yüze görüşmeyi kendisinden istedim. “Ben şimdi evimden çıkıp gelemem” deyince ben de polis çağırmalarını istedim.
Polislerle birlikte karakola gidip Bölge Müdürü Mehmet U. hakkında şikayetçi oldum. Yaşamış olduğum manevi yıpranma bir yana maddi olarak da mağdur edildim. Maruzatımı size iletiyorum. Tuğba GÜNAYDIN
17 STK’DAN ÇAĞRI
CHP’nin ‘iki genel merkezi oldu’ başlıklı dünkü yazımızdaki tespitimizin nasıl doğru olduğunu yeni bir gelişme ortaya çıkardı. CHP’nin 11 büyükşehir belediyesi bulunmasına karşın sürekli İBB’nin ön plana çıkarılması diğer belediye başkanlarını rahatsız etmez mi? Özgür Özel dünkü grup toplantısında sadece İBB’yi anlattı. Gelişme şöyle; ikinci genel merkez İstanbul’da. Kurultay sonrası Ekrem İmamoğlu’nun çağrısı üzerine 81 il başkanıyla İstanbul’da beş yıldızlı son derece lüks bir otelde 24-26 Kasım günlerinde İstanbul buluşması programı düzenleniyor. Menü geniş. Ünlü restoranlarda yemekler, masraftan kaçınılmamış. Programa baktığımızda İBB’nin faaliyetlerinin sunulması, fidanlık açılışı, kısaca Ekrem İmamoğlu CHP il başkanlarına kendini anlatacak.
Bu kadar masrafa gerek var mı? Gönderirsin faaliyet kitabını biter gider. Konuşmacılar Özgür Özel, Özgür Çelik, Ekrem İmamoğlu... Hepsi ‘değişimci’, aykırı sese tahammül yok.
Partililer diyor ki; Özel ilk ziyaretini Hatay’a yaptı, keşke bu toplantı deprem bölgesinde yapılsaydı, tekrar depreme dikkat çekilmeliydi.
Ne diyelim; İmamoğlu’nun PR’ı devam ediyor.
SANAT VE SAMİMİYET
“CHP için artık iki genel merkez oldu ve kurultay sürecinde bazı kişilere maddi imkânlar sağlandı.”
Birincisi, Parti Meclisi ve MYK yapısının İstanbul ağırlıklı olması, daha da önemlisi malum yerel seçimlerde belediye başkan adaylıkları ve Meclis üyelerinin belirlenme süreci. Yerel yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Zeybek, Ekrem İmamoğlu değişimci ekibinin başındaki kişi. Aday belirleme sürecinde Zeybek ve ekibinin dolayısıyla İmamoğlu’nun etkisi çok olacak. Bizzat bizi arayan İstanbul’un ilçelerinde belediye başkanı adayı olmak isteyen kişiler “Biz genel merkeze gidiyoruz, bazı genel başkan yardımcıları ile görüşüyoruz” diyorlar. Hatta bazıları Özgür Özel ile görüşmüş. Kendilerine söylenen “Aday olabilirsiniz ancak Ekrem Bey ile konuşmanız gerekir.” İstanbul adaylarını İmamoğlu belirliyor. Bu da adaylar arasında ‘iki genel merkez oluştu’ yorumlarına yol açıyor.
Diğer konu ise şöyle: Kurultay sürecinde bazı kişilere maddi imkân sağlandığı iddiası. Bunu üç dönem CHP Muş il gençlik kolları başkanlığı yapmış Erkan Çakır, kendi sosyal medyasında yayınladı. Kurultayda fotoğraf vermediği neredeyse CHP’li yok. Özgür Karabat, Ali Mahir Başarır, Özgür Çelik, Şükran Kütükçü hatta salona Ekrem İmamoğlu’nun arkasında girdi. Tanımayan yok. Öyle ki katıldığı bir sosyal medya platformunda işlerin başında Özgür Karabat’ın olduğunu söyledi. Hatta bu açıklamanın üzerine Özgür Karabat’ın kendisini aradığına dair ekran görüntüsünü yayınladı. Basına yansıdı. Partililer merak ediyor. Partinin Muş gençlik kolları başkanlığını yapmış birisi suçlamada bulunuyor. Acaba CHP Genel Merkezi bu kişi için savcılığa suç duyurusunda bulundu mu? Gelen bilgiler böyle bir suç duyurusu yapılmadığı yönünde. Bu derin sessizliğin nedeni nedir acaba? Bu tartışmalar gölgesinde yerel seçimde nasıl bir başarı bekleniyor?
‘ESNAFIMIZ DA 5 BİN TL İKRAMİYEDEN FAYDALANMALI’
Çalışan emeklilere bir defaya mahsus verilen 5 bin liralık ikramiyeden vergi kaydını sildirmiş ve yıllardır mesleğini yapmayan ancak oda kaydını sildirmemiş esnaf ve sanatkârların da yararlanması gerektiğini belirten TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken “Vergi kaydını sildirmiş, ancak halen oda kaydı bulunan ve mesleğini aktif olarak yapmayan emekli esnaf ve sanatkarlarımız da bu haktan mutlaka yararlandırılmalıdır” dedi.
Vergi kaydını sildirmiş ve sadece oda kaydı bulunan esnaf ve sanatkârlara 5 bin TL’lik ikramiyenin verilmemesinin doğru olmadığına işaret eden Palandöken, “Bizim üyelerimiz en fazla primi cebinden ödeyerek emekli olan ve en düşük emekli aylığını alan bir kesim. SSK’lı çalışanlar en fazla 7200 günde emekli olurken bizim üyelerimiz günde 16-18 saat arasında çalışarak hem de cebinden primini ödeyerek 9000 günde emekli oluyor. Bu şartlarda ilk olarak bu ikramiye hiçbir ayrım yapılmadan esnaf ve sanatkârlara verilmelidir” diye konuştu.
GÜNÜN SÖZÜ
Samsun, Amasya, Yozgat’taki tarlalarda son günlerde kenevir toplanırken, bu türkü ‘çedene’ yerine ‘kenevir’ kelimesi değiştirilerek söyleniyormuş.
CUMHURİYETİMİZİN yüzüncü yılı gibi tarihsel bir dönüm noktasında, “Ne Cumhuriyet ve ne de kurucu iradesi olan Mustafa Kemal gereği gibi işlenmiştir” diyoruz. O nedenle, sıradan yurttaşlarımız olduğu kadar ve onlardan daha fazla, Cumhuriyet’i anlatmak konumunda olan akademisyen, aydın, entelektüel vb kesimlere de Cumhuriyet’i anlatmak gerektiğini ileri sürüyoruz. İddia ediyorum, bu konuda söz söyleme yetkinliğine sahip insan (compétent) sayısının Türkiye’de bir elin parmaklarını geçmediği apaçık ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Oysa, örneğin Fransız Devrimi’nin iki yüzüncü yıl kutlamaları sırasında, Devrim’le yani Cumhuriyet’le ilgili Fransızca ve yabancı dillerde iki yüzün üzerinde bilimsel çalışma yayımlanmıştır. Bunlardan birinde, Hobsbawm, devrimin tarihi değil ama onun algılanış ve yorumlanışının tarihi ve son iki yüzyıla bıraktığı iz (ve miras) konusunda yeterli yayın yapılmadığından yakınacaktır (1).
CUMHURİYET’TEN GERİYE NE KALMIŞ
Türkiye’de ise Mustafa Kemal’in Cumhuriyet’in ilan edileceği günün akşamında ne yediği, o gece hangi pijamasını giydiği, Meclis’e gelirken kaç sigara içtiği gibi konuları anlatmakla yetinildiğini gözlemliyoruz. Böylece, örneğin Montesquie’nün hangi eserinin hangi tümcesini çizdiği ya da Rousseau için ne düşündüğünü öğrenmek gibi bir amaçlarının olmadığını anlıyoruz. Hal böyle olunca, ‘Cumhuriyet ne imiş, nasıl korunması gerekirmiş’i değerlendirecek temel bilgilerden yoksun kalınmış olmaktadır.
Kuşkusuz, yurttaşların çoğunluğu için tarih, bir anlamda ‘algı’ işi olup, öznel ve dolayısıyla da sınırlı bir ‘bilgi’ olarak kalacaktır. Özellikle bilinçli çarpıtmaları ortadan kaldıracak, nesnel kanıtlardan hareketle derinlikli çalışmalar da yapılamaz mıydı? Nitekim, Hobsbawm, örneğin Fransız Devrimi’nin belli bir dönem, Guizot gibi liberal tarihçiler elinde ‘Burjuva Devrimi’ olarak yorumlanmasına karşın, güncel politik mücadelelere (enjeux) bağlı olarak yeniden ‘yorumlanma’ zorunluluğuna da dikkat çekmektedir.
NEREDE TARİHSEL VE FELSEFİ ÇALIŞMA
Demem o ki, Cumhuriyet’imizin yüzüncü yılı gibi önemli bir dönemeçte, o günlerin zorluklarını sıralamak yerine, bilgiye dayanan ve geleceğe yönelik heyecan verecek çalışmaların yapılıp eylemlerin konması gerekiyordu.
Bayrakları sallayarak şarkılar ve marşlar söylenmesine kimsenin karşı çıktığı yok.
Çünkü bir bilgi olmadığında hemen bir hareketsizlik dikkat çeker. ‘Kenevir’ dediğimizde ‘piyasasında’ bir sakinlik varsa işin ‘tadı’ yoktur. Hele ‘Kenevirci Dede’nin sessizliği önemlidir. Ya kenevir ithalinde gümrük sorunu yoktur, kenevirli ekmek ürettiğinde, mutlaka piyasa lezzetinin olup olmadığını, yağının tutup tutmadığını öğrenmek için tadımlık ekmek gönderir. “Tam lezzetini bulduğumda ekmek üretimi de yapmak isterim” diye bizi test eder. İthal ettiği kenevirin bülbül ve güvercinlerde nasıl ötüş sağladığını en merak ettiği konudur.
‘MİLLİ PROJE’
Eski ANAP milletvekili, makine mühendisi Yalçın Koçak’ın Aydın Üniversitesi’nde Abdurrahman Dilipak’la birlikte yaptığı ‘Kenevir Sempozyumu’ ile başlattıkları ve Türkiye’nin birçok yerinde devam ettirdikleri bilgilendirme toplantıları arttıkça bizim de bunları gazetemizde yayınlamamız, ilgi alanımızı büyüttü ve bir okur kitlesi oluştu.
Ve Türkiye’nin sanayi alanında ithalatını yarı yarıya düşürecek kapasitesi olan ‘endüstriyel kenevir’ üretimi yetersiz de olsa küçük boyutta başladı.
Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi tarafından bundan 4 yılı aşkın süre önce seçilen 19 şehirden biri olan Samsun’dan bir telefon geldi geçen hafta.
Samsunlu tekstilci Uğur Balkuv telefonla bizi yarın yapılacak kenevir tohumu hasadına davet etti. Bir grup meslektaşımızla bugün Samsun Havza’ya gideceğiz.
Bu arada 60 yaşındaki Uğur Bey’i dinliyoruz.
“Sizi yazılarınızdan bilirim. Ben bu işe sevdalı oldum, Amerika’daki oğlum bu konuyu inceledi, bizi aydınlattı, onun çabası çoktur. Oradan iki hasat makinesi getirttik. Biri sap için diğeri de tohum için hasat yapıyor. Sizi tohum hasadına davet ettik.”
Kasım ayı boyunca indirim ve kampanyalardan faydalanmak isteyen vatandaşın bu dönem çok dikkatli olması gerektiğini belirten TOBB E-ticaret Meclisi Üyesi, Ticimax E-ticaret Sistemleri Kurucu CEO’su Cenk Çiğdemli, gerçek olamayacak kadar güzel olan indirim ve kampanya tekliflerine karşı uyarıda bulundu.
Çiğdemli, online alışveriş yaparken siber saldırıların hedefi olmamak ve güvenli alışveriş yapabilmek için şu ipuçlarını paylaştı:
- Alışverişi kendi cihazlarınızla yapın. İster bilgisayarınız ister tabletiniz veya akıllı telefonunuz olsun, alışverişte kendi cihazınızı kullanın. Cihazın davranışındaki tuhaflıkları ayırt etmek sizin için çok daha kolay olacaktır.
- Halka açık wi-fi noktalarından alışveriş yapmamaya çalışın. Her internet bağlantısı, online ödemeler için yeteri kadar güvenli değildir. Online alışveriş için çarşı ve alışveriş merkezlerindeki halka açık wi-fi noktalarını kullanmayın.
- Kredi kartı veya sanal kredi kartı kullanın. Kredi kartı kullanarak yapılan satın alma işlemleri, vadesiz veya tasarruf hesaplarınızda tuttuğunuz paranızı kapsamadığından, daha güvenlidir. Hatta limiti sınırlanmış sanal kredi kartı kullanırsanız, riski minimize etmiş olursunuz.
- Güvenlik yazılımınız güncel olsun. Halen yapmadıysanız, birden fazla koruyucu katmana sahip güvenilir ve güncel bir internet güvenliği çözümü yükleyin.
- Online adres çubuğunu her zaman kontrol edin. Tanınmış bir siteyi gördüğünüzde bile tedbiri elden bırakmayın. Dolandırıcılar orijinal emsalleriyle neredeyse tamamen özdeş olan sahte web siteleri oluşturabilirler. Gözünüz URL’nin yani adres çubuğunun üzerinde olsun. Sahte siteler, taklit etmeye çalıştıkları resmi sitelerden farklı internet adresleri kullandıkları için kolayca tespit edilebilirler.
- Alışverişten sonra ekstrelerinizi kontrol edin. Banka ve kredi kartı hesap bakiyelerini kontrol etmek, özellikle normale göre yoğun alışveriş yapılan dönemlerin ardından her zaman iyidir.
Artık her şey herkesin gözü önünde yaşanıyor. Hafta sonu Ankara’da CHP’nin 38. Kurultayı da böyle gerçekleşti. Televizyonlardan, sosyal medyadan anbean izledik. 22 Mayıs 2010’da yapılan 33. Kurultay’da CHP’nin 7. Genel Başkanı seçilen Kemal Kılıçdaroğlu, hafta sonu yapılan 38. Kurultay’da başkanlığı kaybetti. Detaya girmeye gerek yok. Rakamlardan ve kişilerden bahsetmiyorum. Başkanlık için yapılan seçimin ikinci turunda delegelerden daha fazla oy alan CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel, partinin 8. Genel Başkanı oldu.
Kurultaydan belki de yıllarca hafızalardan silinmeyecek anlardan biri de ikinci tur seçimlere geçilirken/devam ederken bir odada yaşananlar olacak. Bir gazetecinin sosyal medyada yayınladığı kısa görüntü ve bir büyükşehir belediye başkanının bir televizyon kanalında yaptığı açıklama yaşananlara açıklık getirdi. Birinci tur sonrası evine giden Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylıktan çekilme kararı aldığı, daha sonra tekrar salona geldiği zaman bu kararını değiştirdiği anlaşılıyor.
Soru şu: Kararını değiştirmeye iten sebepler ne/nelerdi? Buna çeşitli cevaplar verilebilir. Zaten veriliyor. Uzun uzun tahliller de yapılabilir. Ama bence asıl sebep ‘politikacıların yalnızlığı’ fenomenidir. Bu konu sosyal bilimlerde çok işlenir. Etrafında onlarca, yüzlerce, hatta binlerce kişi olsa da politikacı ‘yalnızdır’. Sonunda bu ‘yalnızlık’ içinde yaşıyor. Her karar verme elbette rasyonel bir süreç olarak kabul edilir. Ama çoğu zaman bu böyle olmuyor. Çoğu kez rasyonel kararı mümkün kılmayan, duygusal arka planlar, etrafından gelen kasıtlı olan veya olmayan bilgilerin etkisinde kalarak rasyonel hareket edemedikleri görülebiliyor. Hafta sonu Kılıçdaroğlu örneğinde olduğu gibi.
Geçtiğimiz günlerde ölen Alman gazeteci Jürgen Leinemann’ın 2004 yılında yazdığı bir kitap var. Sayısız ödüle layık görülen Leinemann, Der Spiegel dergisi adına görev yaptığı Bonn, Washington ve Berlin’deki üst düzey politikacıların eleştirel ve yakın gözlemcisi oldu. Almanca adı ‘Höhenrausch: Die wirklichkeitsleere Welt der Politiker’ olan kitaptan pek çok alıntı yapılıyor. Türkçe’ye belki ‘Höhenrausch ‘Politikacıların gerçekçi olmayan dünyası’ diye çevrilebilir. Leinemann şöyle diyor: “Pek çok politikacı, gittikçe daha fazla dış aktivite gerektiren ve giderek daha fazla iç özgürlüğü elinden alan bir çekime nasıl yakalandıklarının farkına bile varmıyor.”
CHP’nin 7. Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun durumu sanırım ‘yalnızlık‘ ve farkına varmadan kaptırdığı gerçekçi olmayan bir dünyadan kaynaklanıyor. Rasyonel bir karar verecek bir süreci yaşayamıyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun keşke daha önce, bol bol, örneğin Konrad Adenauer, Willy Brandt, Churchil, Helmut Kohl, Bismarck, Helmut Schmidt, Mahatma Gandi, Metternich Simon Bolivar veya benzeri devlet adamları hakkında yazılmış saygın biyografi kitaplarını okumuş olsaydı. Halit ÇELİKBUDAK
ANKARA’DA OKUR YAZAR KÖŞESİ PARKI
Hürriyet Gazetesi’nde Yeter Söz Milletin köşemin yanı sıra başkentin nabzını tutan Ankara ekimizde de uzun yıllar Yalçın Bayer Yanınızda adlı köşemde, okurlarımızdan gelen öneri, talep ve şikâyetleri yazdım.
Bundan tam 10 yıl önce, 1 Kasım 2013’te, Hürriyet Ankara ekimizdeki bu köşeyi, o dönemin Editör’ü şimdi ise Haber Koordinatörü olan
ADNAN Nur Baykal’ın, uzun yılları bulan bir çalışma ile ‘Mustafa Kemal Atatürk’ün Liderlik Sırları’ kitabından bazı sunuşları anlatmaya devam ediyoruz.
‘Adam yetiştirme’ nedir?
“Herkesin kendine göre bir zevki var. Kimi bahçe ile uğraşmak, güzel çiçekler yetiştirmek ister. Bazı insanlar da adam yetiştirmekten hoşlanır. Bahçesinde çiçek yetiştiren adam çiçekten bir şey bekler mi? Adam yetiştiren adam da, çiçek yetiştirendeki duygularla hareket edebilmelidir. Ancak bu biçimde düşünen ve çalışan adamlar ki, memleketlerine milletvekillerine ve geleceğe faydalı olabilirler.”
(Atatürk’ten Anılar: Kemal Arıburnu, S: 332)
Tanıklar Atatürk’ü anlatıyor:
“ATATÜRK milli bir banka kurulmasına karar veriyor. Bir dostuna ‘Bankanın başına getirmek için İktisat Vekili Celal Bey’i düşünüyorum’ diyor. Benim onun ahlakına çok itimadım vardır. ‘Kendisi ne der’ diyor. Muhatabı:
* “Efendim. Celal Bey siz ne emrederseniz gözünü kırpmadan yapacak kadar size bağlıdır” cevabını veriyor. Aradan zaman geçtikten sonra Atatürk, Celal Bey’i çağırıyor ve doğudan konuyu açıyor. Celal Bey yine her ne emrederse yapacağını tekrarlıyor. Bu sefer Atatürk “Ama vekilliği terk etmek lazım gelecek” diyor. Atatürk bu sefer daha ileri gidiyor.
“Mebusluğu da bırakman lazım gelecek.”