Yalçın Bayer

Bu fotoğraf ne diyor?

22 Ekim 2015
ORMAN fakültesinden bir hocamızla konuşurken, Hürriyet’ten emekli fotoğraf editörü Sökmen Baykara’nın internette yayınlanan 3. köprü yolu ile ilgili bir fotoğrafını önümüze koydu..

 

“Bak ben sana bunun şifrelerini anlatmak istiyorum” dedi... Havadan çekilen, yürek sızlatan bu fotoğrafın bilinmeyen yönlerini duyunca biz bile şaşırdık... Diyor ki: 3. köprü bağlantı yolları ve havalimanı inşaatında orman dahil talanın her türlüsünün yaşandığı görülüyor. Özenle bakılırsa, güzergâhtan daha çok yoldan çıkan hafriyatın ormana verdiği zarar dikkat çekiyor. En az güzergâh eninin iki-üç katı kadar orman yok edilerek, hafriyata yer açılmıştır. (Örneğin, 50 metre genişliğinde olabilecek bir güzergâh için en az 200-250 metrelik ormanlık alan yok edilmiştir.) Neden mi? “Çünkü hafriyat rantından dolayı eski maden ocaklarına yaklaşabilmek mümkün değil. Güzergahtan çıkan madeni toprakla söz konusu maden ocaklarının iyileştirilmesi mümkün iken daha önceleri, çıkan bir yasa ile söz konusu sahalar siyasetçilerin kontrolündeki ‘hafriyat rantı’na teslim edilmiştir. Burada Karayolları’na da çok önemli bir görev düşmektedir. O da hafriyat nakline ödenecek paradır... Hemen yolun yanı başına dökülen hafriyata acaba ne kadar nakliye parası ödenmiştir? Yani, yol yapım sözleşmesinde güzergahtan çıkan kazı fazlası hafriyat belli bir mesafedeki döküm yerlerine taşınmasını öngörürken, yol kenarındaki ormanları kesip de oralara dökmeye kimler karar vermiştir; bu vurdumduymazlığa kimler göz yummaktadır.”

Hoca, bir doktora öğrencisinin raporundaki aşağıdaki cümleye dikkat çekerek vahim durumu özetliyor:
“Yol güzergâhının çoğu yerinde sadece kazı fazlası toprağı döküm yeri yaratmak amacıyla yol güzergâhı kılıfı ile büyük bir ağaç katliamı ve olağanüstü bir yolsuzluk yaşanmıştır.”
Burada sadece bir bakana değil (Prof. Dr. Veysel Eroğlu), diğer bakanlara da (Binali Yıldırım, Lütfi Elvan ve İdris Güllüce) önemli görevler düştüğünü unutmamak gerekiyor. Ayrıca Kadir Topbaş’ın sorumluluğu da resimdeki rezalete seyirci kalması da göz ardı edilmemelidir. Başta valiler olmak üzere ilgili diğer kamu görevlilerini de dışarıda tutmamak gerekmez mi?
Vicdanları ve izanları körelmiş müteahhitler ise kendilerine yakışanı yapıyor!

Yazının Devamını Oku

Bursa termali dünya ile buluşuyor

21 Ekim 2015
BURSA’ya Eskihisar üzerinden giderken, yeni Körfez köprüsünün silueti iyice ortaya çıkıyor.

Zaten Yalova’yı geçip Bursa’ya girerken yeni otoyolun dev viyadüklerinin altından geçiyorsunuz. Eğer Yenikapı’dan Mudanya’ya deniz otobüsü veya hızlı feribotla giderseniz, bunları göremezsiniz. Bursa artık İstanbul’la bütünleşmiş sayılabilir. Yeni otoyolun önümüzdeki yıl açılmasıyla Bursa-İstanbul arası 45 dakikaya inecek. Şimdiden İstanbullu arsa spekülatörleri, Orhangazi’den ta Mustafakemalpaşa’ya kadar yola yakın arazileri kapatmışlar bile... İstanbul’un önümüzdeki yıllarla ilgili stratejik planlarında da sanayinin Bursa ve Balıkesir’e kaydırılması var; hatta gerçekleşmeye bile başladı. Dolayısıyla Bursa, İstanbul’la bir ‘megapol’ün ötesinde de bütünleşip ‘şehir’ haline geliyor. Bursa’da kendine göre planlama yapıyor. Yine bu güzergâhta belki de Türkiye’nin en büyük OSB’si kurulacak. Üstelik burası teknolojik ağırlıklı olacağı için yabancı yatırımcıların da gelmesi bekleniyor. Ancak Bursa’da çevre konusundaki duyarlı kesimler yeni OSB istemiyor. Çünkü hemen yanı başında bir doğa harikası olan Ulubat Gölü ve Karacabey longozları var.

TERMAL KONGRESİ


Atatürk tarafından 1938 yılında işletmeye açılan ‘Cumhuriyet tarihinin sembol işletmelerinden biri olan Sümerbank dokuma fabrikasının yeri çoktan bir kültür ve kongre merkezi (AKKM) olmuş; AKP’li Büyükşehir Belediyesi’nin buraya ‘Atatürk’ adını vermesi çok önemli bir vefa örneği... Bunları neden mi yazıyoruz? Bursa, çok önemli sayılan Avrupa Tarihi Termal Kentler Birliği (EHTTA) Genel Kurulu’na ev sahipliği yaptı son iki gün... AB tarafından akredite edilen EHTTA örgütünün Türkiye’deki ilk ve tek üye şehri... Birlik ‘tarihi termal kültürel mirasın yaşatılması ve aktarılması amacıyla 2009’da Fransa, İtalya, İngiltere, İspanya ve Belçika tarafından kurulmuş... Bugün sayıları 13 ülkede 36 kenti oluşturuyor. Bursa, Azerbaycan’dan bir kentin de üye olması için ‘abilik’ yapıyor...
Uluslararası toplantının açılışını Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu yaptı. Türkiye’nin 2023 vizyonunda öne çıkardığı ‘Sağlık Turizmi’ sektörünün en önemli unsurlarından birisinin termal turizm olduğunu, Bursa’nın da bu konuda öncü olacağını söyledi. İstanbulluların pek haberi yok ama beş yıl önce başlatılan bu projeden... Bursa’nın tarih boyunca var olan sağlık ve güzellik şehri vurgusu yeniden öne çıkarılıyor.


ULUDAĞ KEŞİŞ DAĞI


Yazının Devamını Oku

CHP Kürt sorununda yeni arayışlar içerisine yöneldi

19 Ekim 2015
CHP, Türkiye’nin en yakıcı sorunlarından biri olan Kürt sorununa çözüm için yeni arayışlar içine girdi.

Bu amaçla üç vekil bu konuda içerisi tam ‘doldurulmamış’ ancak dikkatle izlenmesi gereken mesajlar verdiler.
CHP Genel Başkan Yardımcıları Mehmet Bekaroğlu ve Sezgin Tanrıkulu, “Eşit yurttaşlık temelinde atılacak siyasi adımların, silah bırakmanın ön koşulu olarak ileri sürülmemesi gerektiği” mesajını verdi. Demokratik adımların her koşulda uygulanmasının kalıcı çözüm için şart olduğunu vurgulayan Sezgin Tanrıkulu, 1 Kasım seçimlerinden sonra Meclis’te bulunan partilere, toplumsal barış için mutabakat komisyonu kurulmasını ve bunun yasal güvenceye alınmasını önereceklerini söyledi. Mehmet Bekaroğlu ise CHP’nin cumhuriyetin kurucu partisi olarak hiçbir zaman bölünmeye ‘evet’ demeyeceğini; sosyal demokrat bir parti olarak eşit yurttaşlığa inandığını ve bu iki eksen üzerinde çözüm sağlayabilecek tek partinin CHP olduğunu söyledi.
Gümüşsuyu’ndaki CVK Otel’de (Eski Park Otel) Bekaroğlu ve Tanrıkulu’ndan başka Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in de katıldığı ‘CHP’nin Demokrasi ve Kürt Sorunu’ konularındaki görüşleri kamuoyuna açıklandı. Bekaroğlu, ”Milletin bütününe anlatamayacağınız başka angajmanlara girmeyeceksiniz” derken, CHP’nin 2 Kasım’dan itibaren bu sorunu her şeyiyle çözmeye talip olduğunu bildirdi. Sezgin Tanrıkulu, Kürt meselesinde 1984’ten sonraki en kötü durumun yaşandığını söyledi, “Çok zaman kaybedildi. Atılan adımlar beklentilerin altında kaldı” dedi ve toplumsal mutabakat komisyonu kurulmasını önereceklerini açıkladı. Utku Çakırözer de çoğulcu medya ve özgür internetten yana’ olduklarını söyledi.
Kürt sorununda bu sözler oy artırır mı? Biraz zor gözüküyor. Çünkü Türkiye’de Kürt seçmeni AKP’nin savaş politikalarıyla HDP’ye kilitlenmiş durumda... Anket araştırmaları da bunun ipuçlarını gösteriyor zaten. Bunun sonucunda kimlik ve inanç siyaseti seçmeni ‘kutuplaştırmaya’ yöneltiyor. Seçmen vaatlerden çok inanç ve kimlik üzerinden yaratılan kutuplaşmalar üzerinden oy veriyor; nitekim bu seçimde de bunun etkilerini göreceğiz.

GÜNÜN SÖZÜ

“Masum insanları öldürmenin ayıbını örtecek kadar büyük bir bayrak yoktur.”

Yazının Devamını Oku

Merkel Türkiye’ye ne rol biçecek bakalım

17 Ekim 2015

ORTADOĞU’ya sokulan çomak (Arap Baharı), kovandan fırlamış arılara benzeyen mülteciler olarak yönünü Avrupa’ya çevirdi.
Sıradan muhaceret değil, ölümüne göç hali var.
Merkel uluslararası diplomasi teamülünün dışına çıkarak, seçim arifesinde Türkiye’yi ziyaret ediyor. Ana gündem maddesi, göçün Türkiye sınırları içinde bloke edilmesi, oysa, ülkemizdeki milyonlarca içsavaş mağdurunun finansal maliyeti karşılanamaz boyutlara giderken, toplumsal maliyet hesabı henüz yapılamıyor. Ortadoğu, emperyal labortuvarlarda üretilen Frankeştaynların, insan eti yediği bir cehennem halinde, kadim medeniyetlerin çocukları, sırat köprülerini geçer gibi, can havliyle Batı medeniyetine iltica etmeye çalışıyorlar. Yeni bir yurt arayışında olan nüfus hareketliliklerinin siyasal ve toplumsal sonuçları öngörülemez, son zamanlarda hareketlenen göçmen sayıları şimdiden Avrupa’nın kimyasını bozdu, oralarda tarih, yeni bir ‘kavimler göçü’ ile tekerrür mü ediyor endişesi var gibi... Merkel, Avrupa’nın çaresizliğinin ve de tek kurtarıcı olarak, Türkiye’nin görülmesi nedenleriyle Türkiye’de... Göçleri, Türkiye’de durdurma karşılığında, parasal yardım, Schengen/vize kolaylıkları, bir türlü ilerlemeyen müzakerelerde bazı fasıllarının açılması ve benzeri şeyler üzerinde pazarlıklar sürüyor. Anlaşmaya varılmasının önşartı olarak da, Türkiye’ye güvenli ülke statüsü verilmesi zorunluluğu var, ‘AB kodamanları’, canlı bombaların kol gezip eylem yaptığı Türkiye’ye hangi kriterlerle güvenli ülke statüsü verecekler, ayrı bir merak konusu...
BOP, Arap Baharı gibi başkalarının coğrafyalarını gasp etme hevesleri sonucu katledilen masumların ruhlarının ahı daha uzun zaman bu işin faillerinin ve yardakçılarının üzerinde kara bir bulut gibi dolaşacağa benziyor.
Geldiğimiz noktada bize biçilen rol, “Kurbanlarımızı misafir edin, onlara iyi bakın” olarak gözüküyor... Üç-beş bir şeyler de veriyorlar ki vicdanlar da rahatlasın!.


Yazının Devamını Oku

‘Darasız hukuk’

17 Ekim 2015
ULUSLARARASI hukuk bakımından Türkiye’nin ayağına kalebent bukağısı gibi vurulan “soykırım” suçlaması, AİHM Büyük Dairesi kararı ile mesnedini kaybetti...

Doğu Perinçek’in yüksek bir hukuki liyakatle direnerek takip ettiği bu dava sonunda; ‘soykırım’ suçu işlendiğinin tanınmasına dair alınan parlamento kararları gözden geçirilmek zorunda. Okullarda, ‘soykırım’ ifadesi kullanılarak, tarihi olayların nakledildiği müfredatlar değiştirilmek durumunda.
Soykırım tartışmaları her zeminde yapılabilecek ve ifade özgürlüğü hakkının güvencesi kapsamında mütalaa edilecek, herhangi bir önyargının kabulü zorunluluğu bulunmayacak.
Yasal mevzuatta, Büyük Daire’nin bu kararına göre değişiklikler/düzenlemeler yapılacak.
Yine bu kararın bir sonucu olarak, 1915 olaylarının ‘hakiki mağdurları’nın hukukunun, vicdan ve adalet terazisinin kefelerinde, ‘dara’sız olarak değerlendirilmesi zorunluluğu var.
Sonuç olarak, Büyük Daire’nin bu kararı ile meselenin tarihsel ve hakkaniyet boyutları bakımından incelenmesi önündeki hukuki engel ortadan kalkmış oldu.”


PERİNÇEK NE DEDİ


Yazının Devamını Oku

Sağlık hizmeti var, ilaç yok...

16 Ekim 2015

BAKANLAR Kurulu kararı ile Genel Sağlık Sigortası (GSS) kapsamında prim borcu olanlar ile bakmakla yükümlü olduğu kişiler, kamu hastanelerinden yılbaşına dek sağlık hizmeti alabilecek. Ancak borçlu yurttaşlar, dolayısıyla bakmakla olduğu yükümlü olduğu kişiler, vakıf üniversite hastaneleri ile özel sağlık kuruluşlarından yararlanamayacak.
Karar olumlu olmakla birlikte eksik... Çünkü, devlet hastanelerinden yararlanabilen GSS borçluları eczaneden ücretsiz ilaç alamıyor. Yani GSS’ye prim borcu olanlar devlet hastanesinde muayene olabiliyor, hekimin yazdığı reçeteler SGK tarafından karşılanmadığından ilacını ücretini ödeyerek alabiliyor.
Bakanlar Kurulu kararı borçlu kişilerin sadece kamu sağlık kurumlarından yararlanabileceğini içeriyor.
Kararda SGK’nın ilaç bedellerini ödemesi yer almıyor.
Muayene olabiliyorsanız, ama yazılan reçeteler SGK tarafından ödenmediğinden ilacınızı ücretsiz alamıyorsunuz.
Bakanlar Kurulu kararı ile borçlu hastaların muayene olmasına ve reçete yazılmasına engel konulmadığından kamuoyunda yanlış algıya yol açıyor. Eczanelere gelen yurttaşlar kamuoyunda oluşan yanlış algıdan ötürü reçetelere yazılan ilaçları da ücretsiz alabileceklerini düşünüyor.
İlaçları ücretsiz alamayınca da eczacılarla tartışmaya giriyor. Eczacılara da bu durumu vatandaşa anlatmak, izah etmek kalıyor. Muayene olup, eczaneden ilaç alamamak tedaviyi eksik bırakan, yüz binlerce yurttaşı mağdur eden bir uygulama.

Yazının Devamını Oku

Balıkesir Valisi ne ‘yaman’ valiymiş

15 Ekim 2015

BALIKESİR’de çıkan yerel ‘Yeni Söz’ gazetesinde Balıkesir Valisi Mustafa Yaman’la ilgili ne duyulmuş ne görülmüş iddialar sergilenmesi Balıkesir’de büyük yankı uyandırdı. Gazetenin üç günden beri süren manşetlerinde ‘Vali yaman çıktı’; ‘Vali sustu’ ve ‘Zor sorular’la Vali Yaman’ın yaptığı yolsuzluk ve usulsüzlükler sergileniyor. Bunların içinde en ilginci Vali’nin makam araçları için 10 ay içinde 25 ton motorin harcadığı, Ankara’da EPDK’da hukuk müşavirliği görevinde bulunan eşini ve Kırklareli Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olan kızını, hafta başlarında götürüp hafta sonlarında getirdiği belirlendi.
Vali hakkında o kadar çok dosya var ki... ‘Yaman Vali’ nitelemesini hak etmiş görünüyor! Bu konuda hazırlanan iddiaların İçişleri Bakanlığı’na iletildiği, il örgütünden genel merkeze bilgi yollandığı öğrenildi.

ESKİ TUNCELİ VALİSİ

Vali Mustafa Yaman daha önce Tunceli, Giresun ve Kırklareli’nde görev yaptı. Tunceli’de 2009 yerel seçimler kampanyasında ‘Bir siyasi partinin seçim propagandasına yardım etmek için makamını kullanarak seçmenlere beyaz eşya yardımı yapmaktan ötürü’ Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında dava açıldı. Yargıtay 8. Dairesi de, Vali’ye 7 ay 15 gün hapis cezası ve memuriyetten men cezası verdi. Ancak Yaman’ın cezası ertelendi. Beş yıl içinde benzer suçu işlemezse, verilen hüküm ortadan kalkacak.
Eldeki iddialara göre, Vali hakkında kamuoyuna yansıyan öteki iddialar şöyle özetlenebilir:

Yazının Devamını Oku

Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatı=Politika

13 Ekim 2015

HALKIN egemenliği temeline dayanan demokratik yönetimlerde sorunların çözümü, seçimle gelen politikacılardan oluşan parlamentonun görevidir.
Bu nedenle, seçmenlerin bu görevi yapacak politikacıları seçmesi, politikacıların bu görevi gerektiği gibi yapması, ülkenin durumu ve gelecek açısından yaşamsal önem taşır. Türkçe sözlük, politika karşılığı iki açıklama vermiştir:
“Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatı.”
“Bu hedefe varmak için karşısındakilerin duygularını okşamak, zayıf noktalarından veya aralarındaki uyuşmazlıklardan yararlanmak gibi yollarla işini yürütmek.”
Bu başlık altında, demagog, çıkarcı, yağcı, kışkırtıcı, lobici, politikacı tipleri yer alır.
Özellikle seçim dönemlerinde, partiler, politikacılar, afiş, pano, el ilanı, gösteri, miting, toplantı; radyo, televizyon, bilgisayar, akıllı telefon tablet aracılığı ile propaganda, politik pazarlama, siyasal reklam yaparlar. Gerçekdışı, sanal, soyut, yapay algı yaratmaya, oy toplamaya çalışırlar.
Sağlıklı politika sanal değil gerçektir.

Yazının Devamını Oku