Kongrede yalnız turizm değil, Rus uçağının düşürülmesi dahil dünyadaki gelişmeler, dünya ve Türkiye ekonomisi, bunun turizmle ilişkileri konuşuldu. Herkeste geleceğe dönük derin bir umutsuzluk vardı. Ülkemizin imajının kötü noktaya gittiğini ifade eden ‘cesur turizmciler’ de vardı. Sonuçta, 2016’yı iyi görmediklerini ifade edenlerin sayısı hayli fazlaydı. Bu nedenle ‘teşvik’ler istediler.
Rus sermayeli Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, Avrupa seyahat pazarının en büyüklerinden olan Rewe Grubu CEO’su Sören Hartmann, Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) Başkanı Osman Ayık, Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTOB) Başkanı Yusuf Hacısüleyman, Avrupa’nın en büyük tur operatörü TUI’nin İskandinavya CEO’su Eivor Andersson yanında Hürriyet Turkish Daily News Genel Yayın Yönetmeni Murat Yetkin, FOX TV’den İsmail Küçükkaya eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel’in konuşmacı oldukları ‘Turizm ve Medya’ konulu panelde ilginç sahneler yaşandı. Panelin yöneticisi Bahattin Yücel söze “Haber yaptığı için tutuklanan gazetecilere selamlarımızı iletiyorum” deyince salondan yoğun alkış koptu. Yetkin ve Küçükkaya’nın da benzer dayanışma ve uygulamayı protesto ile başlayan konuşmaları sahnedeki sanatçıların tekrar sahneye gelmesi için yapılan ‘bis’ gibi alkışlar kesilmeden ve temposu yükselerek sürdü.
Kongredeki bütün konuşmalar içerik, ele alınan konular ve verilen mesajlar ile olduğu gibi güncel konularda da turizmcilerin duyarlılığı ortaya çıktı. Katılımcı sayısının yüksekliği, konuşmacılar, konu ve sunumları ile turizmcilerin yalnız sektörün değil, Türkiye’nin de nabzını çok iyi tuttuklarını gösterdi.
Kongrenin kapanışında moderatör Nizamettin Şen sabah 09.00’dan beri salonu tıklım tıklım dolduranların ilgi ve duyarlılığına dikkat çekerek “Her şeye rağmen enseyi karartmayacağız” dedi.
Arıtman’ın eylem çağrısı şöyle:
“Öncelikli olarak talebimiz kadın cinayetlerindeki mahkemelerde tamamen erkek egemen bir bakış açısıyla kadın katillerine ceza indirimleri yaparak ve bir anlamda kadın katillerini cesaretlendiren, teşvik eden uygulamaların son bulmasını sağlayacak yasal düzenlemeler talep ediyoruz. Bu amaçla imza masaları açacağız, bekçi düdükleri dağıtacağız ve topladığımız imzaları yeni hükümete gereği yapılmak üzere ileteceğiz. Taleplerimiz yasalaşıncaya kadar da her gün saat 20.00’de bir dakika bekçi düdüklerini çalacağız. Eylemimizin mesajı ‘yaşam hakkımızın bekçisiyiz’dir. Bekçi düdüklerinin çıkardığı ses biz kadınların isyan çığlığıdır. Bugüne değin öldürülen binlerce kadını unutmayacağız, unutturmayacağız, kadınların öldürülmesine izin vermeyeceğiz. Başta yaşam hakkımız olmak üzere kadının tüm insan haklarının bekçisiyiz. Haklı taleplerimizi gerçekleştirinceye kadar bekçi düdüklerimizi çalarak ‘Biz uyumuyoruz, yasa yapıcıları, karar vericileri de uyutmayacağız’ diyeceğiz.
Eylem yerlerimiz; Meclis’in önü, alanlar, meydanlar, sokaklar, evlerimizin balkonları, pencereleri ve tüm yurt sathıdır.
Tüm yurttaşlarımızı, değerli basınımızı, kadının insan haklarına duyarlı tüm demokratik kitle örgütlerini bu eyleme destek vermeye davet ediyoruz.”
‘Rusya dostumuz kalmalı’
Aynı görüntülerde, muhalif güçlerin paraşütle inmeye çalışan pilotları taradıkları görüldü (normal bir savaş söz konusu olsa, savaş suçu sayılır, ama ne olduğu belli olmayan fiili bir durum var)... Vietnam Savaşı’nı anlatan filmlerden çok bilindik sahnelere birebir uyuyor... Angajman kuralları uygulaması konusunda egemen devletin muhtariyeti var. Sınır ihlalleri, özellikle, kuralsız, harp benzeri çatışma bölgelerinde, mücavir alanlarda sürekli gündemde. Suriye toprakları uzun zamandır bölgenin en yoğun çatışmalarına sahne oluyor... Türkiye, koalisyon güçleriyle beraber, ama iç güvenlik ve sınır problemleri nedeniyle, iki arada bir derede durumunda. Tarihsel perspektif bakımından bu karmaşık resim nereye oturtulabilir sorunu ilerde tarihçileri zorlayacak gibi... Herkesin birbirine atarlandığı ve de aynı zamanda birbirinin cebinden leblebi yediği bu kargaşa, her gün biraz daha genişleyen bir ateşi körüklüyor...Yakın geçmişte, Suriye’nin angajman kurallarının ihlali iddiasıyla bir keşif uçağımız Suriye tarafından düşürüldü, pilotlarımız hayatlarını kaybetti.Sınır ihlalinin alan ve zaman bakımından boyutu ile angajman kuralları arasındaki ilişki, uygulamalarda netleşmiş değil. Keşif uçağımızın düşürüldüğü zaman, kasıt dışı, mekanik zorunluluklar nedeniyle kısa süreli bir ihlalin, angajman kurallarının katı biçimde uygulanmasını gerektirmeyeceği ve dolayısıyla, uçak düşürmenin orantısız bir uygulama olduğu itirazları yapılmıştı.
BM ŞARTI NE DİYOR?
Toplumsal cinsiyet eşitliği dersinin anaokulundan başlayarak eğitimin her kademesinde okutulması gerektiğini belirten İKKB Koordinatörü Nazan Moroğlu, Türkiye’nin kanayan yaralarından kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesinde eğitimin üstlenmesi gereken role dikkat çekti. Çağrı İKBB ve İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi ile birlikte yapıldı.
Moroğlu, 25 Kasım gününün BM tarafından Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü ilan edildiğine dikkat çekerek, şöyle dedi: “Bu duyuruyu 24 Kasım günü sizlerle paylaşmak istedik. Çünkü hepimiz çok yakından izliyoruz ki ülkemizde kadına yönelik şiddet, aile içi şiddet artık dayanılamaz bir hale geldi. Bununla baş etmenin yolu, uzun vadede şiddeti ortadan kaldırmanın yolu da eğitimden geçiyor. MEB’e bu vesileyle bir çağrıda bulunuyoruz. Şiddetsiz bir toplum yaratabilmenin yolunun, kararlı bir devlet politikasından geçtiğine dikkat çeken Moroğlu, MEB’in müfredata bu alanda amacına uygun dersler koymasının önemine işaret etti, “Şiddetin önlenmesi devlet politikası olmalı” önerisini getirdi.
‘Kırmızı ruj sürmüştü’
-TÜRKİYE Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, “Her 25 Kasım kadına şiddet gününü birçok yerden anarız” diyor. Ama ölümler, tacizler, tecavüzler devam eder gider. 1 Ocak 2015’ten bu yana gün itibariyle federasyonun kayıtlarına göre 261 kadın öldürülmüş.
Neden niçin nasıl öldürülmüş soruları faillere sorulduğunda, “Kırmızı mont, elbise tahrik etmiş”, “Kırmızı ruj sürmüştü”, “Tayt giymişti” “Saçlarını dalgalandırıp cilve yaparak tahrik etmişti”, “Kadınlık yapmamıştı”, “Boşanmak istemişti ya da boşanmıştı”, “Yemek yapmamıştı’ ve “Gülümsememişti” denilmiyor mu?
O nedenle tüm öğretmenlerimizin anımsandığı bu günde, sizlere Yüce Önderimiz ve Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün, öğretmenlerimize ve eğitim sistemimize ne kadar değer verdiğini ve de önemsediğini içeren konuşmalarından birisini yeniden bilgilerinize sunmak istedim:
“Devlet bünyesinde yüzyıllar boyu derin idari ihmallerin neden olduğu yaraları iyileştirmede verilecek emeklerin en büyüğünü, hiç kuşku yok ki irfan yolunda göstermemiz lazımdır.
Şimdiye kadar uygulanan eğitim ve öğretim yöntemlerinin milletimizin geri kalmasında en önemli etken olduğu kanısındayım. Onun için bir milli eğitim programından söz ederken, eski devrin boş inançlarından ve yaratılışımızla hiç ilgisi olmayan yabancı fikirlerden, doğudan ve batıdan gelebilen bütün etkilerden tamamen uzak, milli karakterimiz ve milli tarihimizle uyumlu bir kültür kastediyorum. Çünkü milli dehamızın gelişmesi ancak böyle bir kültür ile sağlanabilir.
Herhangi bir yabancı kültür, şimdiye kadar izlenen yabancı kültürlerin yıkıcı sonuçlarını tekrar ettirebilir. Kültür ortamla uyumludur. O ortam milletin karakteridir. Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara özellikle varlığı ile, hakkı ile, birliği ile ters düşen bütün yabancı unsurlarla mücadele etme gereği; milli düşünceleri büyük bir olgunlukla her karşıt düşünceye karşı şiddetle ve fedakârlıkla savunma zorunluluğu öğretilmelidir.
Yeni neslin milli ruhuna bu özellik ve yeteneklerin aşılanması çok önemlidir. Sürekli ve müthiş bir mücadeleden ibaret olan hayat, bağımsız ve mutlu olmak isteyen her milletten bu özellikleri şiddetle istemektedir.
Gelecek için hazırlanan vatan çocuklarına, hiçbir güçlük karşısında baş eğmemelerini; sabır ve metanet ile çalışmalarını, çocuklarımızın anne ve babalarına da yavrularının öğrenimlerini tamamlamaları için her fedakârlığı göze almalarını tavsiye ederim. Büyük tehlikeler önünde uyanan milletlerin ne kadar sebatkâr olduklarını tarih doğrulamaktadır.
Silahıyla olduğu gibi aklıyla da mücadele etmek zorunda olan milletimizin, birincisinde gösterdiği kudreti, ikincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur” (1921, Ankara).
Mustafa Kemal ATATÜRK
Bugünlerde yağlık zeytinde hasat mevsiminin en güzel zamanındayız. Bu zamanda yağ verimi ekonomik olarak tatminkâr sayılıyor. Şimdi sıkılan zeytin tanesinin doğadan alıp gizlediği bütün lezzet ve kokuları yağında yakalayabilirsiniz. Mut (Mersin) ve Ayvalık’tan (Balıkesir) sonra Milas da Hasat Şenliği ile kendisini göstermeye başladı.
Dünkü şenlik ikinciydi. Milas Kaymakamı Fuat Gürel, Belediye Başkanı Muhammet Tokat ve Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Reşit Özer’in öncülüğünde gerçekleştirilen şenlik, kentte bayram havası yarattı. Belediyenin kent merkezinde kurduğu stantlar ilgi ile gezildi. Yakın zamana kadar birkaç markası olan Milas’ta marka sayısı 16’ya yükselirken, fabrika sayısının 80’e yükselmesi dikkat çekiyor. Zeytin Deryası’nın dolgu zeytinleriyle damakları yeni lezzetlerle buluşturması yörede sofralık zeytinin de olabileceğini gösterdi.Tarihi kentin önderleri halk ve öğrenci eşliğinde Milas’ın arnavutkaldırımlarından zeytinin dostluk ve barış mesajlarını haykırarak yürüdüler.Milas, Türkiye zeytinyağının yaklaşık yüzde 10’unu üreten güçlü bir bölge olarak ortaya çıkıyor. Yeni dikimlerle birlikte 10 milyon ağaç varlığı ile tam atak yapmaya hazırlanıyor.
Platform, kömürlü termik santralların halk ve çevre sağlığı üzerindeki etkilerini izleyerek, temiz hava hakkının ve halk sağlığının korunması için çalışacak.m Yeşil Gazete’ye göre, platformu oluşturan dernekler: Çevre için Hekimler Derneği, Greenpeace Akdeniz, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER), İş ve Meslek Hastalıkları Uzmanları Derneği (İMUD), Pratisyen Hekimlik Derneği, Türk Nöroloji Derneği, TEMA Vakfı, Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD), Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türk Toraks Derneği (TTD), Yeşil Barış Hukuk Derneği, Yeşil Düşünce Derneği ve Yuva Derneği.m Hava kirliliği sigara kadar sağlığa zarar veriyor. Ülkemizde her yıl 2.879’u kömürlü termik santral kaynaklı olmak üzere yaklaşık 29 bin insan, hava kirliliği nedeniyle yaşamlarını kaybediyor.m Toraks Derneği: “Hava kirliliğinin giderek toplum sağlığını daha fazla tehdit ettiği bilinci ile yapılması planlanan 80 yeni kömürlü termik santralını önemli bir sağlık tehdidi olarak görüyor.” m Dünyada her yıl 3.7 milyon erken ölümün arkasında hava kirliliği ve kömürlü termik santrallar var.m Türkiye’de faaliyette olan 22 kömürlü termik santralın yaydığı parçacık madde, sülfür dioksit, nitrojen oksit, ağır metal ve kalıcı organik kirletici salımları ile hava kirliliğinin ana nedenlerinden biri olduğunun altı çizildi.m Türkiye’de kömüre bağlı elektrik üretiminin, 2009-2012 arasında % 40 artış gösterdiği, faaliyette olan 22 kömürlü termik santral bulunduğu ve kömürden üretilen elektriğin payının arttırılmasının 2012 yılından itibaren ulusal strateji olarak belirlendiği hatırlatıldı.
Öğretmen mutsuz...
EĞİTİM-İş, 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle öğretmenlerin ekonomik durumlarını ortaya koyan bir araştırma yaptı. Araştırma sonuçlarına göre, öğretmenlerin % 89’u mesleğinden elde ettiği geliri yetersiz buluyor. 24 ilde 833 öğretmenle görüşülerek yapılan açıklamada öğretmenlerin % 79’u gelirlerindeki yetersizlik nedeniyle mesleğine motive olamadığını, % 62’si gelirlerindeki yetersizlik nedeniyle psikolojik sorunlar yaşadığını, % 61’i ise daha çok para kazanacağı bir iş imkânı olursa öğretmenliği bırakacağını belirtti. Yine katılımcıların % 83’ü gelirlerindeki yetersizlik nedeniyle öğretmenlik mesleğinin saygınlığının azaldığını düşünürken, % 85’i son 10 yılda alım gücünün düştüğünü ifade etti.SENDİKANIN ÖNERİLERİÖğretmenlerin maaşları yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmalıdır. Ek ders ücretleri en az 25 TL olmalıdır. Yılda bir kez ödenen eğitim-öğretime hazırlık ödeneği, tüm eğitim çalışanlarına ödenmeli ve en az bir maaş tutarında olmalıdır. 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde bir maaş ikramiye verilmelidir. İnternet hizmeti ücretsiz olmalıdır. Toplu taşıma araçları ücretsiz olmalıdır. Sınav görev ücretleri en az iki katına çıkarılmalıdır. Temsil tazminatı ödenmelidir. Öğretmenlere kira yardımı verilmelidir. Öğretmenlerin ek göstergesi 3600 olmalıdır. Çocuk yardımları artırılmalıdır.
500 bin Euro prim Anayasa’ya AYKIRI
Onlar bana ihanet etti, ben onlara ihanet etmiyorum. Sadece milletin hakkını onlardan geri alma mücadelesi veriyorum” dedi. Bu sözler, meselenin giderek daha ‘hayati’ boyutlar kazandığını ortaya koyuyor.
Milletin hakkını hukukunu korumak, en uzun süreli başbakanlıktan seçilmiş cumhurbaşkanlığına gelmiş ve 2023’e kadar aynı veya kuvvetlendirilmiş yetkilerle, iktidar konumunda olmayı planlayan birisi bakımından birinci derecede görev alanına giriyor.
Sorun iktidar ve sorumluluk konusunda düğümleniyor. İktidar partisi ve malum yapı arasındaki muhabbet biliniyor, iktidar kavgası bu kadim dostluğu, şedit bir husumete çevirmiş gibi görünse de, Cumhurbaşkanı, ihanete ihanetle karşılık vermeme tavrında...
Uzun sayılacak bir iktidar diliminde, en ziyade müsaadeye mazhar yapı olarak, kamu erklerinin kullanımında kayırılanlar ile aralarının açılmasının, kapanmasının dışında, öncelikle, milletin hakları ve devletin uğradığı çürüme, bozulma konularının şeffaflaşması gerekiyor.
Cumhurbaşkanı ve iktidar kanadında sürekli bir yakınma hali var ve bu tutum, geçmiş beraberlikleri nedeniyle inandırıcılık sorunu doğuruyor. Mevcut durumun sıradan bir iktidar kavgasından kaynaklanmadığına kamuoyunu ikna etmek için, devlet ile ilgili, gerçek bir hasar tespit raporunun ortaya konması gerekiyor.
Devletin hukuku bir kenara bırakılarak, sadece milletin hakkı üzerinden konuşmak sorunlu...
Devletin ne kadar tahrip edildiği açığa çıkarsa, milletin hukukunun ihlali hakkında da sahih bir envanter çıkarılabilir.