KİT’ler 1932’de Atatürk ve 1952’de Adnan Menderes dönemlerinde, özel sektörün gerek sermaye gerekse ve bilgi eksikliğinden kurulmuşlardır. Hiçbir doktriner yönü yoktur. Konu sadece ekonomiktir. KİT’ler bir hiç uğruna kapatılmış, yerine tesisler kurulmamış ve sadece onun nakitleri alıcılar tarafından harcanmıştır. Özel sektörün bu tesisleri yapacak sermayesi de olmamıştır 2004-2019 arasında... Teknoloji girdisini de sağlayamamışlardır. Kendileri hazır işleyen tesisleri ele geçirmişlerdir. Gazete haberlerinden ve hükümetin açıklamalarından anlaşıldığına göre, örneğin Soma’da işçiler bir KİT olan ‘TKİ’ kanalıyla istihdam edilmiştir. Politikacıların yurt gezilerinde en çok muhatabı ‘işsizlik ve yörelerine bir fabrika kurulması’ isteğidir. Devletin bunu yapabilmesi sadece devlet eliyle, belki de yüzde 50+yüzde 50 özel formülüyle mümkün olur. Öyle milyar dolarlık tesislere de gerek yoktur. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın, ‘81 ile fabrikalar kuracağız’ demeci KİT’lerin yeniden açılacağının bir emaresidir. KİT’siz bir kalkınma olmaz. Eskiden zarar eden bir KİT yoktu. Sadece, TTK (Türkiye Taşkömürü Kurumu) ve TCDD 1’er milyar TL zarar ederlerdi.
Özel sektörcüler anlasınlar ki herkes liberaldir. İster kendileri ister kamu yapsın, herkes kendi işletsin.
Aslan ÖZMEN
SİYASETİN MİZAHI
GAZETECİLER Beşiktaş’ı her gün yazmalı, geçen dönemleri ile geleceği kıyaslamalı. Evet, Fatmagül’ün suçu neydi?.. Biz tren kalktıktan sonra mendil sallayanları istemiyoruz. Kartal Belediye Başkanı’na yapılanlara ağla...
Sipahi son gelişmeler üzerine şunları söylüyor: “Murat Hazinedar’ın yeniden CHP’den aday gösterilmesi için büyük çaba harcadım ancak başaramadım. Yapabilecek gücüm olsaydı, aslında onu yapardım. CHP’nin aday gösterdiği Rıza Akpolat’ı ise tanımam, ortakçılığım da yoktur. Telefonla dahi görüşmüşlüğüm yoktur. Halkın teveccühü karşısında Süleyman Soylu’nun, Mehmet Ağar’ın genel başkanlık yaptıkları, şimdi de genel başkanlığını Afyon milletvekili olarak Gültekin Uysal’ın sürdürdüğü DP’den aday oldum. Cumartesi günü 14.00’de Çekmeköy Şahinbey Caddesi’nde kampanyamı başlatıyorum. İstanbul’un en renkli kampanyası olacağını göreceksiniz. CHP ve AKP’yi yeneceğim konusunda iddialıyım.”
GÜNÜN SÖZÜ
“TÜİK istatistikleri sebzedeki fiyat artışları ve pahalılığın tarihi rekorda olduğunu ortaya koydu. Buna göre yıllık sebze enflasyonu yüzde 94.72 oldu. Bu durum, tarımın can çekiştiğini gösteriyor. Sebzede fiyat artışı maaş artışının ortalama 4.7 katı oldu.” Turhan ÇAKAR Tüketici Hakları Dernek Başkanı
KESTANECİLER ZEHİRLENİYOR
KIŞ mevsiminde gezdiğimiz çoğu yerde kestane satıcılarını görüyorum. Sanırım belediyeler, bir süre önce tezgâhları da şıklaştırdı. Güzel görüntü veriyorlar, şehrin süsü ve lezzetli bir yiyecek. Ancak farkında mısınız, kestaneciler zehirleniyor. Bütün gün kömürden yayılan karbonmonoksit gazını ve yanan kabuklardan kaynaklanan dumanı soluyorlar. Kısa zamanda karbonmonoksit zehirlenmesi, uzun dönemde dumana bağlı kanser riski ile karşı karşıyalar.
Belediyeleri bu konuda acil önlem almaya davet ediyorum. Tezgâhların ocak kısmında küçük düzenleme ile zehirli gazları, dumanları kestanecilerden uzaklaştırmak çok kolay.
Dilerim belediyeciler, seçim telaşından fırsat bulup bu önemli konuya el atarlar. Dr. Gündüz TEZMEN
MHP 50 YAŞINDA
1. kitapta bir seçim kampanyasının nasıl yürütüleceği ve hangi konulara ağırlık verileceği açıklanarak tartışılıyor. 2. kitapta ise Osmanlı İmparatorluğu döneminde uygulanan ‘millet sistemi’ndeki seçim yöntemlerinden başlayarak, imparatorluğun 1876 yılında toplanan ilk Meclis-i Mebusan’ı, 1908 tarihinde 2. Meşrutiyet’in ilanı, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin tek parti dönemi ayrıntılı olarak anlatılmaktadır. Milli Mücadele ve 1. Türkiye Büyük Millet Meclisi dönemi ile 1946 yılında uygulanmaya başlanan tek dereceli seçim ve 1950 yılında 27 yıl süren CHP iktidarının değişmesi ele alınarak, izleyen yıllardaki demokrasi deneyimleri, askeri darbe dönemleri kitabın önemli bir bölümünü kaplamaktadır. Son olarak kitap, günümüze kadar yaşanan seçim sistemi değişikliklerini de içermektedir.
Kadınların dünyada ve ülkemizde seçim haklarına kavuşmaları ve kadın devlet başkanları ile yurdumuzdaki azınlıkların temsili konularına da ayrı bölümler ayrılmıştır.
BEŞİKTAŞ’TA OLANLARA ‘ŞERO’ GÖZYAŞI DÖKÜYOR
YİNE adayları sorgulayacağız... Evet, İstanbul’daki bu adaylar hangi kriterlere ve vizyona sahiptirler? Belediyeciliğe ne kadar hâkimler ve o ilçeleri ne kadar tanıyorlar? ‘Şak’ diye aday yapılıyorlar. Öncelikle bu Beşiktaş halkının çektiği nedir? Buna Genel Merkez’deki ‘Şero’ bile gözyaşı döküyor.
Beşiktaş için Erdoğan Toprak’ın eliyle getirilip aday gösterilen Rıza Akpolat’ın bağlantıları kimdir? Kimin koruması ve kollaması altındadır?
Kılıçdaroğlu ‘parti içi demokrasi’ sözünü beğeniyor ama yönetimi delegelerle demokrasi dışı ilişkilerde bulunuyor. Çünkü bütün MYK üyeleri kendilerine ‘yandaş belediye başkanı’ seçiyor, meclis üyesi seçiyor, il genel meclisi üyesi seçiyor. Seçiyor, seçiyor da ‘halkı’ ve parti üyesini görmüyor.
Büyük hatalar sonucu kamuoyunda yıpranıyorsunuz. Bu demokrasi değil, bütün adayları siz saptıyorsunuz. Bir parti genel başkanı bunları yapamaz; gelecek seçimlerde bunun hesabı sorulur, göreceksiniz.
KADIKÖY’DE YENİ İSİM
CHP’de geçen haftaki PM toplantısında, üyelerden biri “Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Bey’in yolsuzluğu yok. Sayın Genel Başkan, siz neden istemiyorsunuz kendisini” dediğinde Kılıçdaroğlu “Aykurt konusu benim için kapanmıştır. Çünkü hiçbir dediğimi yapmadı” diyor. PM’ye sunulan “10 Aralıkçı” ekipten Kadıköy için önerilen Av. Şerdil Dara Odabaşı’nın da oylama sonucunda adaylığı hukuken düştü. (Sabih Kanadoğlu’nun yorumuyla) Şu an geriye tek güçlü aday, 15 yıl Kadıköy’de başkan yardımcılığı yapan işadamı Mustafa Demircan kaldı. Kadıköy’ün, Şişli’nin seçmen profilinin çoğu aydınlardan oluşuyor: Caddebostan, Suadiye ile Maçka ve Teşvikiye’de nasıl bir aday profili tespiti gerektiği düşünülmüyor.
KILIÇDAROĞLU’NUN ADAY KRİTERLERİ NEDİR
Kılıçdaroğlu’nun 31 Mart için iki kriteri var:
1- Hangi kurultay delegesi olağanüstü kurultay için Muharrem İnce’ye imza vermişse, aday gösterilmeyecektir.
2- Hangi delege olağanüstü kurultay için imza vermemişse aday gösterilmiştir, hem de kazanılacak yerlerden...
Seyit Torun ve Oğuz Kaan Salıcı ikilisinin hazırladığı listeler büyük tartışmalara sebep olsa da geçiyor. CHP milyonlarca lirayı anket firmalarına ödedi ama hiçbir anket sonucuna göre hiçbir yerde aday atamadı.
Hatta Cumhurbaşkanı’nın rektör atamalarında yaptığı gibi anketlerde sonuncu olan veya sıraya bile giremeyen isimler aday olarak atandı. Madem anketleri dikkate almayacaktınız, o zaman milyonlarca lirayı niye anket firmalarına ödediniz? Ayrıca CHP bu dönem hangi firmaya ne kadar ödedi ve daha önemlisi bu firmaları kim seçti? Hangi MYK üyeleri bu işin içinde?
İstanbul listelerini Seyit Torun, Oğuz Kaan Salıcı, Canan Kaftancıoğlu, Ekrem İmamoğlu ve Erdoğan Toprak’ın hazırladığı söyleniyor. Canan Kaftancıoğlu’na da bir ilçe sözü verildiği iddia ediliyor. İl başkanlığından istifa etmeyen Kaftancıoğlu nasıl aday olabiliyor?
Avcılar’a bu ekip tarafından aday gösterilen, MYK listesinde Avcılar adayı olan Hüseyin Aksu da hâlâ CHP İstanbul İl Sekreteri ve hâlâ istifa etmemiş olmasına rağmen nasıl atanabiliyor? CHP bunlara nasıl izin veriyor? Son anda Avcılar’da Turan Hançerli’nin adaylığının ilan edilmesiyle sular duruldu mu? Yeni oylama yapılacak mı? CHP’deki bu kavgalar esas 31 Mart sonrası CHP’de kopacak fırtınanın habercisi sayılabilir.
ŞİŞLİ’DE BÜYÜK KAPIŞMA
CHP’den Şişli belediye başkan adaylığı için Şişlili işadamı Arif Hikmet Kılıç ile işkadını Fidan Aslan Eroğlu yarışıyor. Kılıçdaroğlu’nun Sarıgül engelini aşmak için bu iki ismi aylar önce belirlediği öğrenildi. Cumartesi bu iki isimden kimin aday olacağı partililer tarafından dikkatle izleniyor. Kılıçdaroğlu’nun Şişli’den Erzurum’un Çat ilçesine gönderdiği Kılıç, güçlü ve etkin bir kampanya yaparak Doğu’da CHP’nin tek belediye başkanlığını Kılıçdaroğlu’na armağan etmişti. Kılıçdaroğlu, CHP’nin seçim kampanyasını Çat’ta açtı ve Kılıç’ın yaptırdığı İslam Eserleri Müzesi ve modern belediye binası ile birlikte 81 eserin toplu açılışını yaptı. Kılıçdaroğlu o gün konuşmasında bugünlere ders olacak şekilde “Kul hakkından yanayız, harama, israfa karşı dururuz” demişti.
Bir dönem
Büyük-küçük ticaret erbabının fiyat artışları durdurulamamaktadır. Yapılacak şey, 1984 yılında ANAP tarafından serbest teşebbüs fikrine aykırı diye kaldırılan, ‘Fatura, Kâr Hadleri ve Milli Korunma Kanunu’nun (MKK) yeniden konulmasıdır. Orta yaşlılar bilmezler. Bu kanuna göre;
1- Fiyatlar zincirleme faturalar ve üzerine en son satıcının kâr hadleri eklenerek bulunurdu.
2- Yasayı ihlal edenler 2 yıla kadar hapis cezasına çarptırılır ve bu karar radyo ile ilan edilirdi.
Kâr hadleri, imalat için yüzde 15, perakende için yüzde 25, meyve ve sebze için yüzde 30’du. Böyle bir fiyat patlaması 1957 yılında olmuş, Menderes hükumetinin MKK’yı uygulaması sonucu fiyatlar dramatik düşmüş ve on yıllarca artmamıştı. Örneğin ben üniversitede öğrenciyken bir dolma kalem 55 TL idi. MKK’nın uygulamasıyla l2.5 TL’ye düşmüştü.
Ben 1961 yılında iş hayatına atıldım, kâr haddim yüzde 15 idi. Ve herkes ucuz olduğu için yerli malı makine kullanırdı. İthal malın fiyatı yüzde 50 daha pahalıydı. Ben kâr ederdim ve 1981 yılında İngiltere’ye Singapur fiyatlarının altında 5 milyon dolarlık boru ek parçaları satmıştım. Serbest ekonomiyi “Ne zam yaparsan yap” olarak anlayan bizim ticaret erbabı, bu yasayı monetarist holding profesörlerinin icazeti ile Özal’a kaldırtmışlardı. Sonuç bu oldu.
Aslan ÖZMEN
Turizmde ‘kuşaklar’ buluşacak
Herkes keneviri tanımak istiyor. AKP’li siyasetçiler şimdiden ‘kenevir derslerini’ çalışmaya başlamışlar... Akademisyen, işadamı, yatırımcı, yazar, 10 civarında konuşmacının katıldığı panelde, yaprakları ve filizlerinde yüksek oranda narkotik madde (THC) bulunan, esrar üretiminde kullanılan dişi kenevirle, yapraklarında yeteri kadar narkotik madde bulunmayan, ‘sanayi veya endüstriyel kenevir’ diye adlandırılan, on binlerce sanayi ürünü elde edilebilen kenevirin ayrımı ve tanımı yapıldı.
İKİ TÜR KENEVİR VAR
Dişi kenevirin kötüye çıkan şöhreti yüzünden ‘endüstriyel kenevir’ üzerinde oluşan yanlış algı kırılmaya çalışıldı. Ayrıca endüstriyel kenevir hakkında birçok medya kaynağında bilgi eksikliği yüzünden “Türkiye’de kenevir ekimi serbest bırakıldı” diye yapılan açıklamaların doğru olmadığı, endüstriyel kenevirin Türkiye’de uzun yıllardır legal ve izinli olarak ekildiği fakat son yıllarda ekim alanının çok azaldığı belirtildi. Özellikle endüstriyel kenevirin ekonomik açıdan taşıdığı mevcut potansiyel hakkında bilgi verildi.
Araştırmacı yazar İsmail Tokalak, 4-5 yıldır bunun önemi üzerinde dururken bu bilgiler doğrultusunda ASAM Kendir Enstitüsü’nü kuran Dr. Yalçın Koçak, başkan Erdem Ulaş ve diğer katılımcılar bunun önemini kamuoyuna, ilgili bürokratlara anlatmak için büyük mücadele verdiler. Ancak kenevir tohumu sıkıntımızın büyük olacağı anlaşılıyor.
19 ilde ekilecek üç ton tohumumuz var. Samsun Vezirköprü’nün Narlısaray köyünde önceki yıl 260 kilo tohumumuz varmış. Bunun Kastamonu ve Samsun’da ekilmesi (2018-2019) sonucunda bu üç ton olmuş... Bu sezonki ekimde de bunun 30 tona çıkartılması hedefleniyor. Tabii kuş yemezse, dolu vurmazsa...
ALTINDAN KIYMETLİ
Sektörün gelişebilmesi için Tarım Bakanlığı bu kısa süre içinde hangi çalışmayı yaptı? Bürokrasinin diretmesi nedeniyle istenilen gelişmenin sağlanamayacağı anlaşılıyor. Çünkü PKK kaçak kenevir ekiyor; mücadele etmek zor oluyor. Bürokrasi de bundan ötürü ‘titiz’ davranıyor.
Kenevir Enstitüsü’nün önerisi şu: Bürokrasi ayak diremekten vazgeçmeli. Kenevirin yasal olarak Türkiye’yi girişi yasak değil, yönetmelik olarak da engel bulunmuyor. Ancak Tarım Bakanlığı’ndaki bir bürokratın karşı çıkması nedeniyle, daha önce talimat ile Türkiye’ye girmesi engellenen, Halkalı Gümrüğü’nde bir işadamının getirdiği, 26 ton
Aday belirleme süreci bir kurala bağlanmadığı için de kimse sonuçlardan memnun değil. Doğal olarak herkes kendi desteklediği ismin aday olmasını istiyor, aksi olunca da kıyamet kopuyor. Yıllardır belediye başkanlığı yapan isimler atanamayınca CHP’den istifa ediyor.
Bu dönem geçen dönem olduğu gibi bir ‘beşli komisyon’ yok. Bunun yerine MYK’ya sunulacak listeleri genel başkan yardımcıları Seyit Torun ve Oğuz Kaan Salıcı hazırlıyor. MYK’da tartışıldıktan ve bir karara vardıktan sonra PM’nin onayına sunuluyor.
Yine hangi il ve ilçede, belediye meclis ve il genel meclis üyeleri için hangi yöntemin uygulanacağı da aynı yöntemle saptandı, saptanıyor.
Dolayısıyla bu noktada esas olarak MYK ve daha çok da Seyit Torun ve Oğuz Kaan Salıcı sorumlu.
VİCDAN VE SİGORTA
Bilinenin aksine Akif Hamzaçebi MYK içindeki ‘sessiz klik’lerden değil, tam tersine ilk günden itibaren her konuda ‘itiraz’ eden neredeyse tek isim; süreç tamamlandığında herkes kimin nerelere itiraz ettiğini ve sustuğunu görecek diyor bir PM üyesi... Ona göre Hamzaçebi, ‘partinin vicdanı ve sigortası’ olmuş durumda. Tekirdağ’dan Adana’ya, Mersin’e, Antalya’ya kadar neredeyse her yerde itirazlarla örgütün talepleri MYK’da yer buldu denilebilir. Sanılanın aksine Türkiye’nin yüzlerce noktasında belediye meclisi ve il genel meclisi için eğilim yoklaması yapıldı, yapılıyor.
Eğilim yoklamalarının iptal edilme nedeni esas olarak İYİ Parti ile girilen ittifak.