DÜN akşam öyle bir oyun seyrettim ki, ne anlatılır gibi, ne de anlaşılır gibi. Beşiktaş takımı bu sezon iyi bir futbol takımı değil.
İyi futbol takımı olmak için hep beraber isteyeceksin, hep beraber düşüneceksin, hep beraber de oynayacaksın. Tabii ki Beşiktaş takımının futbolcusu kaybedeyim diye oynamıyor. Ama kazanmak için de hiçbir şey yapmıyor.
Hele bir ilk yarı seyrettim ki, olacak şey değil. İki kişinin arasında bir tek pas bile yapılamadı. Rakip, orta sahayı ele aldı, her metrekareyi daralttı. Kaçarı, kuvvetli iki yabancıları var. Beşiktaş’ı bazen öyle pozisyonlarda yakaladılar ki, 4’e 2, 3’e 1 durumda pozisyon buldular.
Sergen’i neden çıkardı
Beşiktaş kalecisi Murat’ın, yediği ikinci gol dışında hatası yok. O topta kalede dursa, top kucağına gelecek. Ama kurtardığı 3-4 tane yüzde yüz gol var. Rakibin bir topu da direkten döndü. Beşiktaş’ın halini bu futbol matematiği bile söylüyor.
Del Bosque, ilk defa bir maç önce kullandığı 11’i dün akşam da kullandı. 2-1 öne geçtikten sonra Sergen gibi topu tutacak bir adamı nasıl çıkardı, oyunu 3-2 kaybettikten sonra hatasını herhalde anlamıştır.
Maçın hakemi muhakkak art niyetli bir adam değil. Doktormuş, inşallah iyi de doktordur. Ama futbol topunun doktoru değil. Sayamadığım kadar çok kart kullandı. Be kardeşim, bu kartlar ceza kartı. Sen herhalde kredi kartı zannediyorsun. Hakem, maçın atmosferini o kadar yukarılara taşıdı ki hem kendini zora soktu, hem maçı.
Taraftara helal olsun
Beşiktaş’ın oyuncuları hakkında tek tek, şu şöyle yaptı, bu böyle yaptı demeyeceğim. Bir takım hep beraber oynayamıyor ise bir tek oyuncu çıkıp maç kurtaramaz. İyi oynayan bir takımda çok kötü oynayan bir oyuncu da takımı bozamaz. Dün akşamki oyunun ana fikri bu.
Neticede Beşiktaş bana göre şampiyonluk yarışında erken tezkere sahibi oldu. Ama bu Beşiktaş seyircisine helal olsun. Bir takımın arkasında ancak bu kadar durulabilir. Benim üzüntüm, takıma olduğu kadar seyirciye de...