Paylaş
Parlamento binasında, başbakanlık makamına giden koridorda Rune Eltard-Sørensen adındaki bir Danimarkalı, zamanın başbakanı, şu anda görev süresi sona eren NATO Genel Sekreteri Liberal Partili Anders Fogh Rasmussen ve Dışişleri Bakanı Muhafazakar Partili Per Stig Möller’in üzerine kırmızı boya dökmüştü.
Zanlı hükümetin Irak’ta savaşa sokulmasını gerekçe olarak göstermiş ve “Irak’a müdahalenin yalanlar üzerine gerçekleştirildiği ortaya çıktı. Rasmussen Başbakan olarak Danimarka’yı savaşa soktuğu için haklı olarak eylemde bulundum” dedi.
Yapılan incelemelerde saldırganın, parlamento binasına aşırı sol Birlik Listesi tarafından sokulduğu oraya çıkmıştı.
Peki, Kemal Kılıçdaroğlu’na saldıran Orhan Ö. Adındaki şahsın parlamentoya girmesine kim yardım etti? Veya saldırı kimler tarafından planlanıp, Orhan Ö. piyon olarak kullanıldı?
Danimarka’da Birlik Listesi saldırganın parlamentoya kendilerinin misafiri olarak alındığını kabul etmişti.
Bence iki saldırı arasında çok olmasa da bu iki suçun parlamento binası içinde işlenmesi açısından bir benzerlik var. Benzer olmayan tek şey saldırının ardındaki kişilerin dürüstlüğü.
Bu arada dikkatimi çeken bir şey daha var. AKP’den istifa eden Hakan Şükür gibi sadece Türkiye değil tüm dünyaya mâl olmuş bir futbolcunun adının Sancaktepe Belediye Spor tesislerinden çıkarılması.
Bizim toplumumuz neden böyle işler yapar anlamakta güçlük çekiyorum. Gördüğüm kadarı ile Türk insanı için hizmet, dürüstlük, saygı, sevgi önemli değil, hangi takımı hangi partiyi tuttuğu önemli.
Ne diyeyim? Bu kafayla anca gideriz. AB vatandaşı ise hiç olamayız. Tabii bu sözlerim sadece bazı kesimler için geçerli, “hani derler ya sözüm meclisten dışarı” diye
İşte yazımın başlığında söylediğim şeyin bununla benzerliği var. Saldırgan, kendi ekmeğini, ailesini düşünmek yerine başkaları için kendisini feda ederek, kendi camiasında sözde kahraman olmaya çalışır. Neden? Çünkü onun körü körüne tuttuğu bir partisi vardır ve yapılan ötekileştirme konuşmaları azmettirmiştir.
Paylaş