EuroBasket 2025 elemelerinin ilk penceresini, İstanbul’a Macaristan’ı 70-65 yenip gelen, uluslararası klasmanda hiçbir varlığı olmamasına rağmen Sinan Erdem’i bize dar getiren İzlanda’yı son saniye basketiyle yenerek kapattık. Teknik becerisi sıfırın altında, dış isabeti -bizim bu maçtaki gibi- yok denecek kadar az ve fakat fizikli oyunculardan kurulu bir takım İzlanda. Bu rakip karşısında bir an önce maçı kırarak bitirmek telaşındaydık.
YETENEKLERİ YOK, DİRENÇLERİ ÇOK
Tek çareleri hızlı hücum ve hücum ribauntlarıydı. Her ikisine de uzun süre müsaade ettik. Ergin Ataman; adamla kaymalı alan savunması eşliğinde takımı rotasyonla değiştire değiştire maçı kurtaracak beşi aradı. Melih ve Ercan’ın girmesiyle ve Kenan’ın asistleriyle uzunları pota altında kullanarak devreye gitmeden ancak yakaladı maçı.
SERTAÇ ŞANLI ÇOK ÇALIŞTI
Günü kurtaran adam Sertaç’ın özel gayretiyle ve Ataman’ın hemen her hücumda adam değiştirerek savunmayı pekiştirmesiyle kora kor ortada giden maçı ıkına sıkına Tarık’ın son saniye basketiyle almayı başardık.
iLK 3’E GiREMEMEK, GiRMEKTEN ZOR
Görülen o ki İtalya, İzlanda ve Macaristan’dan oluşan bu gruptan ilk üçe girememek girmekten daha zor. Rövanşta İtalya’ya 8 fark yapmalıyız ki 1. olalım ve 20 ay sonra Güney Kıbrıs, Letonya, Finlandiya ve Polonya olmak üzere 4 ayrı ülkede yapılacak 2025 Avrupa Şampiyonasına avantajlı konumda gidelim.
Alperen dışındaki NBA’cilerimizin bu sezon ki olumsuz performanslarını gözönünde tutunca pek de hayıflanmadık yokluklarına. “EuroBasket’te ligimizden 26 isim var” dersem sahadakilerin yabancı oyuncu yoğun ligimizden çıkabilecek en iyi kadro olduğu daha iyi anlaşılır.
Gecenin en iyisi Biberovic’in sıcak elleriyle iyi girdik maça ama Ergin Ataman kısa rotasyonuna erken başlayınca oyun akışında aksamalar oluştu. Yakamızdan düşmeyen İtalyanlar savunmalarını sertleştirip, top kayıpları yaptırarak maçı yakaladılar.
Çılgın koçları Pozzecco’nun emektarları, oyun kurucu gibi oynayan Melli ve Ricci deneyimlerini konuşturarak devre arası İtalya’nın soyunma odasına önde gitmelerini sağladılar. Genelde hücum basketbolunu tercih eden kulüplerden gelmiş millilerimiz bire bir ve takım savunması yapmakta zorlanıyor. Fiziksel sertliği görece yüksek, pekte ahım şahım takım olmayan İtalya karşısında bire birlerde yenilen taraf biz olduk. Çılgın isabet bulduklarından ve de ribaund alamadığımızdan Melih’in geç kalan gayretlerine rağmen yenilgiyle kapattık geceyi.
Fenerbahçe Beko sezon başında Jasikevicius değişimiyle, İtoudis kaprislerinden kurtularak küllerinden doğdu. Erdem Can yanlış seçiminden, tren kaçtıktan sonra dönen Anadolu Efes ise marka değeri yüksek takımını heba etti.
Yarı finalde Beşiktaş’a savunmada nefes aldırmayan, hücumda ise Melih, Emre ve Tarık’ın üçlükleriyle oyunu nakış gibi işleyen sarı lacivertliler ile, Larkin’in penetreleri ile Pınar Karşıyaka’yı elemine eden Efes Konya’da finalde buluştular.
Efes, Osmani’yi dipte sırtı dönük pivot olarak kullanıp potaya yüklenerek başladı maça. Dışarıdan isabet arayan Fenerbahçe’de ise Hayes-Davis hücumunun belkemiğiydi.
3. ÇEYREKTE iŞiN RENGi BELLi OLDU
Motley’i pota altında doğru kullanıp Efes’i sayı orucuna sokan Fenerbahçe kaçtı ama maçı kıramadı ilk yarıda. Karar verici 3. çeyrekte hücum ribaundlarının tamamını Fenerbahçe toplayınca 2. şans sayılarıyla farkı 14 sayıya çıkardı. Maç boyu bütün rotasyonundan istediğini alan Jasikevicius, Efes’in son çeyrekteki atağını da oyunu doğru okuyarak boşa çıkartıp, kupaya uzandı.
Önceki maçı kazandıran doğrularını bir sonraki maça taşıdığın ölçüde başarılı oluyorsun. Larkin’in top kullanım yükünün diğerlerine paylaştırılması ve 6 oyuncunun 10 sayı barajını aşmasıyla, açık alanda koşup atarak kazanmıştık Bologna maçını. Dün akşam aynı reçeteyi uyguladığımız Barcelona top kullanım debimizi frenlemeye çalıştı ama nafile! Savunmada yeterince sağlam durarak maç boyu hırpaladık Barça’yı. “Eksiktik” diyemezler çünkü o kadar derin kadroları var ki Laprovittola, Abrines ve Nnaji gibi oyuncuları oynasalar dahi fark etmezdi dünkü özgüveni geri gelmiş Anadolu Efes’e karşı.
LARKIN BÜYÜK OYNADI
Will Clyburn’ün sakatlıktan dönmesiyle tam kadro oynadık ve mükemmel Tibor Pleiss performansıyla hızlı akış temposuyla açtık maçı. İlk çeyrekte dış adamları sürekli değiştirerek gecenin keskin nişancısını 7 deneme sonrasında buldu Erdem Can. İlk yarıda Oturu’yla karşılık verene kadar Hernangomez’in fizik ve atletizm üstünlüğünü kullanıp pota altımıza yüklenerek oyuna yapıştı Barcelona. Suskun Larkin oyunu hissederek direksiyonda atıp attırarak odaya 3 sayı farkla gitmemizi sağladı. Tarafların karşılıklı yerlerde sürünen üçlük yüzdelerini arttırırken yay gerisi yanı sıra boyalı alan kullandılar.
BAŞARIYI SMAÇLARLA SÜSLEDİ
Biz, Larkin-Pleiss ikilileriyle içeriyi kullanırken onlar da bize üstün oldukları uzunlarının varlığıyla aynı reaksiyonu verdiler ama son çeyreğe ısınan ellerle sağlanan çift haneli farkla giden biz olduk. Yer İstanbul, takım istimini almış Efes olunca Barcelona kadro üstünlüğü teferruat kaldı. Beaubois-Oturu ikilileri sonucu smaçlar başarıyı süslerken yağmur olup yağan Efes dinginliğini yitirmeden yakaladığı skor üstünlüğünü maç sonuna kadar sürdü rerek Play-off umudunu korumayı başardı.
Yumuşak başladığımız oyunda koç ‘Saras’ sık oyuncu değiştirip gecenin verimlisini ararken Partizan Caboclo’nun dış atış isabetiyle kontrolü ele geçirdi. Neyse ki savunma sertliğini, temas ve gerilimi artırarak oyunda kaldık. Üçüncü çeyrekte Calathes geçiş hücumlarımızı içeri yükleyip çarkı lehimize çevirdi. Fenerbahçe koç dokunuşlarıyla oyunu kırmayı başarırken ‘Maç Sonu Efendisi’ olma özelliğini Dorsey, Guduric ve Sestina’nın sıcak elleriyle devam ettirdi.
NE iSTEYECEĞiNi BiLMiYOR!
Peş peşe yenilgilerden motivasyonunu yitirmiş görünen Anadolu Efes dünkü maça suskun girdi. Oyuncular ellerinden geleni yapmalarına rağmen ‘Pana’ maçı lehine çevirmesini bildi. Kaybetmenin alışkanlık haline gelmesi çaresizliğindeki takımın yıldızlarının performanslarına yazık oldu. Koç Erdem Can için ‘Onlardan istediğini alamadı’ denemez çünkü ne isteyeceğini bilmiyor! Anadolu Efes işin başına, operasyonun patronu, CEO’su olacak, basketbolun her şeyine hâkim olabilecek, basketbolu oynayarak öğrenmiş, Fenerbahçe’nin Gherardini’si benzeri bir genel menajer bulup, onunla paraşüt takıp bu yılı en az kayıpla kapayarak gelecek yılların koçunu seçmeli. Ancak bu şekilde düşüş durur.
Dip takımlarından olmasına karşın, ligin ikinci yarısında zirveye tırmanma ihtirasında olan Kızılyıldız’ın canhıraş dirilip ikinci deplasman galibiyetini alması bize rastladı. Halbuki ‘fikstürün nimeti’ olarak cepte maç kabul ediyorduk bunu. Maç öncesi Kızılyıldız’ın gardları, kendileri ve arkadaşları için çok sayı fırsatı yaratan, EuroLeague’in en iyi hücum ribaundu alan ve genel olarak sert basketbol oynayan bir takım olmasından dolayı endişeli olan Jasikevicus’un korktuğu başına geldi. Hızlı tempolu hücumlarını kesemedik. Yeni genç yıldızları Nikola Topic, Teodosic ve Nedovic gibi gardlarının hem atışlarını hem de ikili oyunlarını önleyemedik.
BOLOMBOY POTA ALTIMIZIN TOZUNU ATTI
Erken beşleyen ve hücumda verimsiz kalan uzunlarımız, sakat devleri Luka Mitrovic’in olmadığı gecede ribauntlarda zayıf kaldı, rakibe 36 ribaunt verdik. Şut sıktılar kaçanı alıp ikinci şans kullandılar. Bolomboy pota altımızın tozunu attı. Yine ‘oyuna çok iyi başlayıp, çift haneli farkı bulup, ikinci yarıda oyundan düşerek maç kaybeden’ F. Bahçe’nin geri dönüş yaptığı üzücü bir geceydi.
Türkiye Ligi'nde son topta verdiği maçtan sonra dün akşam da sırat köprüsündeki Efes'e Wilbekin ve Dorsey'in kritik anlarda etkisiz kalması sonucunda az daha suni teneffüs yapacaktı Fenerbahçe... Üzerine binen yük artan Larkin'in bu ağır sorumluluğu ‘Larkinbol’ oynayarak kaldıramayacağı baştan belliydi. Anadolu Efes run&gun (koş ve at) basketbolu oynayan Fenerbahçe’ye baştan top kaybettirip oyunu kontrol altına alabilmek amacıyla, düşük olan savunma verimliliğini artırarak, baskılı orta sertlikte savunmayla başladı. Fenerbahçe Larkin’e ‘cürmün kadar yer yakarsın’ restiyle, kolay geçilen gevşek savunmalı hücum basketbolunu tercih etti.
TEK ADAMLA KAZANILMIYOR
Larkinbol oynamasına izin verilen Efes’te Bryant atıcılar kervanına katılırken, kaçanları da Oturu tamamlayınca ev sahibi coşkulu ataklarla ufaktan kaçarak 5 farkla gitti devreye. Larkin farkı açarken suskun Wilbekin reaksiyon vermeye başlayınca Efes’in coşkusunu kesti, F.Bahçe 3.çeyrekte geriden gelip kırdı maçı. Efes ve Larkin atmaya attırmayı sürdürerek havasını sonuna kadar sürdürdü ama deniz bitti...
Alışılmış şekilde maç gene kaos ortamına girdi son çeyrek. Papagannis’in basket faulüyle öne geçen F.Bahçe son sözünü Calathes’le söyleyerek yılı galibiyetle kapadı.
Obradovic miladından beri bir türlü yakalayamadığı efsane şampiyonluklar günlerine geri dönüş arayışındaki Fenerbahçe Beko, iki yıldır bekleneni veremeyen İtoudis’i gönderip, yerine Sarunas Jasikevicius’u getirerek muradına ermeye başladı. Oyunculara yukarıdan bakan ve azarlayan ‘patron’ tarzları itibarıyle selefinden pek farkı yok Saras’ın. 2016’da Zalgiris’te küçük bütçeli takımın büyük koçu olmayı başarmış ancak Avrupa’nın en büyük kulüplerinden biri olan Barcelona’da, şampiyonluğa susamış bir camianın bu hasretine son vermek misyonunu yüklendiğinde omuzları o ağırlığı kaldıramamıştı.
DERSİNİ ALMIŞ, SAKİNLEŞMİŞ
Ama dün akşam kenarda, tüm yaşadığı olumsuzluktan ders çıkarmış, son derece sakin ve ne yaptığını bilen bir Saras vardı. Bu gecikmiş değişim operasyonuyla pansuman yapmak istedi yönetim. Ona kariyerini ve sahasının namağlup efendisi Fenerbahçe’yi, önündeki kolay iç maçlarla dolu olumlu fikstürden de yararlanarak toparlama şansı verdi.
Sezonun Final 4 favorilerinden Monaco, koç değişikliğimizin rüzgarına kapılmamak için temkinli girdi maça.
Kolay adapte olabilmek adına Barcelona’dan eski üç oyuncusu Calathes, Sertaç ve gecenin en verimli adamı Hayes-Davis’i ilk beş başlattı ve bu çekirdek üzerinde değiştirmeler yaparak herkesin takıma katkısını sağladı Saras. Sokak basketbolu uzmanı Mike James hırslanıp bireysellik doruğuna vardı ama Fenerbahçe geri adım atmadan her oyuncusundan en iyisini alarak maçı kopardı.