Paylaş
Türkiye'nin El-Bab operasyonuyla birlikte Fırat Kalkanı harekatının sona erdiğini açıkladığı ve sıcak çatışmadan şimdilik uzaklaştığı bir sırada bu gelişmenin yaşanması Suriye'deki savaşta yeni ve tehlikeli bir tırmanma olasılığını artırıyor.
Salı günü yaşanan olay birdenbire Suriye'deki durum hakkında ABD'nin tutumunu değiştirmesi sonucunu doğuracağa benziyor. Donald Trump bu gelişmeyle birlikte Şam rejimi ve Esad hakkındaki düşüncelerinin değiştiğini, kimyasal silah kullanılmasının ABD'nin "kırmızı çizgisi"ni oluşturduğunu, bu çizginin aşılmasına tepkisiz kalamayacağını belirtti.
Rakka operasyonunun yoğunluk kazandığı, ABD'nin tüm dikkatini IŞİD'le mücadeleye verdiği, Suriye Demokratik Güçleri'ni teknik, taktik ve lojistik bakımdan destekleyerek bu hedefe bir an önce ulaşmaya çalıştığı görülüyordu.
Sahadaki askeri gelişmeler ABD'de Esad'a karşı itirazların azalması sonucunu dahi doğurmuş, ABD Suriye'de Esad'la yaşamayı hazmetmeye hazırlandığının işaretlerini vermeye başlamıştı. İşte tam bu sırada kimyasal silahların kullanılmış olmasını Esad'ın taktik bir hatası olarak görmek mümkün. Peki, böyle bir hata neden yapıldı?
Şam rejiminin Suriye'deki durum ile ilgili kendine ait planları ve tasavvurları olduğu muhakkak. Esad'ın Suriye toprakları üzerinde kendi hükümranlığı dışında yönetimi ve egemenliği hiç bir şekilde başka bir unsurla paylaşmak istemeyeceğini kabul etmek gerekiyor. Dolayısıyla, ortam müsait olduğunda, Esad da kendi oyun planına göre çeşitli hamleler yapmayı deniyor.
Esad rejimi Suriye'nin batısında nispeten kontrol altında tuttuğu araziyi genişletmek istiyor. Özellikle Halep'in kontrolünü eline geçirmesinden sonra bu bölgede muhalefet güçlerinin yoğun olarak bulundukları Idlib Esad'ın önündeki hedeflerin başında geliyor. İdlib'e yönelik olarak kapsamlı bir harekata başlamadan önce Esad rejiminin kimyasal silah kullanmak yoluyla kentte yaşayan halk üzerinde ciddi bir korku yaratmayı hedeflediği düşünülebilir. Böyle bir korku kentten göçün başlamasına da yol açabilir.
Esad rejimi Suriye'de ilk kez kimyasal silah kullanmıyor. Anlaşıldığı kadarıyla, daha önceki deneyiminde ABD'nin, biraz da Obama'nın yaklaşımı nedeniyle, uluslararası toplumun beklediği güçlü tepkiyi verememesi Esad'ın bu yöntemi bir kez daha denemesine ve yeni ABD yönetiminin yaklaşımının nasıl olacağını sınamasına yol açtı.
Bu sınamadan en çok Rusya'nın rahatsızlık duyması beklenir. Rusya, her ne kadar Esad rejiminin Suriye'de kontrol altında tuttuğu araziyi genişletmesi çabalarına yoğun, hatta orantısız güç kullanmak suretiyle katkı veriyorsa da, kimyasal silah kullanımını tasvip etmeyecektir. Zira bu durum Rusya'nın Esad'a verdiği desteğin görece meşruiyetini de ABD ve uluslararası toplum nezdinde zayıflatacaktır.
O halde, Esad rejiminin İdlib'de kimyasal silah kullanımına Rusya'ya rağmen başvurmuş olabileceği ihtimali akla geliyor. Bu da, Türkiye'de ve uluslararası toplumda genel olarak yaygın kabul gören bir inanışın yanlışlığına işaret ediyor. Rusya, Suriye rejimi üzerinde tahmin edildiği kadar geniş ve yaygın bir etkiye sahip değil.
Kimyasal silah kullanılması hemen Fransa, Birleşik Krallık ve ABD'yi harekete geçirdi ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne bu durumun kınanması için bu üç ülkenin ortak bir karar tasarısı sunmalarına yol açtı. Ancak tasarı Rusya'nın vetosuyla karşılaştı. Rusya, Idlib'de önemli can kaybına yol açan bu durumun kontrolsüz ve muhtemelen bir hata sonucu gerçekleştiği görüşünü savunuyor.
Trump'ın nasıl bir tepki göstereceğini kestirebilmek güç. Bir yandan bakıldığında, daha önce kimyasal silahların kullanılması nedeniyle Obama'nın yeterince güçlü bir tepki göstermemiş olması şimdi Trump'ın eline Obama'yı eleştirmek için yeni bir koz verdi. Trump'ın, öncelikle iç siyasi maksatlarla, bu kozu sonuna kadar kullanması ve Şam üzerinden Obama yönetimini eleştirmeye devam etmesi şaşırtıcı olmayacaktır.
Bununla beraber, bu eleştirinin ABD'nin Suriye'deki politikasında köklü bir değişikliğe dönüşmesi, örneğin Şam rejimine yönelik bir askeri harekat başlatması zor görünüyor. Zira bu durumda ABD ile Rusya arasında, biraz da şartların gereği oluşan anti-IŞİD ittifak zarar görecek ve Trump'ın Rusya ile küresel düzeyde kurmak istediği ölçülü ve dengeli politika olumsuz etkilenebilecektir. Dolayısıyla, her ne kadar "kırmızı çizgiler aşılmışsa" da, Trump'ın göstereceği tepkinin Rusya ile ilişkilerde böyle bir dengesizlik yaratmayacak bir düzeyde kalması gerekiyor.
Her hal ve karda, bütün bu gelişmelerin Şam'ın İdlib'e yönelik amaçlarını yürürlüğe koymasının ilk aşaması olarak görülmesi gerekiyor. İdlib'de başlayacak bir kaosun yaratacağı yeni insani dram ve göç dalgası ise en çok Türkiye'yi etkileyecektir. Bu gelişmelerin önlenmesi için diplomatik çabalara ve tüm aktörlerle eşgüdüme hız verilmesi gerekiyor.
Paylaş