Yeni kamuculuk yolda mı?

Bir yandan Covid-19’un korkusuyla bugünü izole bir şekilde yaşıyoruz, diğer yandan ise yarını görebilmek için fütüristler, falcılar, felsefeciler, tarihçiler, sosyologlar, psikologlar kimi bulsak dinliyoruz. Evet bugün zor ama öyle ya da böyle geçip gidecek. Peki ya yarın.

Haberin Devamı

Hepimiz, bugünden belki de daha çok, yarından endişeliyiz. Yarın olduğunda, bizi nasıl bir iş, nasıl bir sosyal çevre bekliyor, nasıl bir ülke ve dünyaya uyanacağız merak içindeyiz. Çok yorum var. Çoğunun doğruluk payı da var elbette. Hangi yolu seçerseniz, yarınınız o yolun sonunda sizi bekliyor olacak.
Komplo teorilerini çok sevmem. Sizi çok güçsüz gösterir. Hep gizemli ve güçlü birileri karar veriyorsa dünyada olan bitene, siz çok acizsiniz demektir. Bu yaklaşım insanlık tarihini açıklayan bir yaklaşım olamaz.
Mutlakçı düşüncenin bir ürünü olan bu yaklaşım, size bir şeyleri açıklamada kolaylık sağlar ve kenara çekilmeniz için de haklı bir gerekçe oluşturur. O nedenle komplo teorilerini atlayıp, yarın için ne yapabiliriz konuşmak gerekli. Bu yaşanan kriz sonrası değişecek dünyada nelerin öne çıkacağını ve neler yapılabileceğini tarihe not düşmek gerekli belki de.

*

Haberin Devamı

Gazetecilik mesleğinde 25 yılımı bu sene geride bıraktım. Ekonomi muhabiri olarak başladığım mesleki kariyerimde, hep tarım ve gıdanın ne kadar önemli bir yer tuttuğunu gözlemledim ve anlatmak durumunda kaldığımda da bunu söyledim. Yapa zeka, dijital dönüşüm gibi yarının dünyasına ilişkin konuşmalara tanıklık ettiğimde de aklımda hep o soru oldu. Peki bunları yiyebilecek miyiz? Yani aslolan toprak ve üzerinde yetişen bitkiler ve onlarla beslenen hayvanlardan elde ettiğimiz gıda. Dijital dönüşüm ise amaç değil ancak bu işleri kolaylaştıracak araçlar olabilir.
Bugünlerde hepimizin yaptığı gibi, sosyal medya üzerinden gelen bir video izledim. Bu videoda Yuval Noah Harari ve Jared Diamond, sistem çöktüğünde kimlerin ayakta kalacağını tartışıyordu. Diamond, taş devri tarzında, tarımsal üretim yapanların şanslı olacağını iddia ediyordu.
Bunu şöyle yorumlamayı tercih ediyorum. Çetin koşullarla yaşamaya alışkın olanlar zor koşullar geldiğinde de hayatta kalabilir. Bundaki kastı da şöyle açalım. Elinizdeki son model telefon bir yere kadar önemli ama karnınızı doyurmanız, hepsinden önemli. Önce kendimize yetebilmek durumundayız. Türkiye aslında tarımsal üretimi köken olarak bilen bir toplum. Ancak uzun zamandır tarımsal üretimi terk ediyor. Öyle olunca da üretimimiz ihtiyacımızı karşılamaya yetmiyor. Özellikle hayvansal üretimde.

*

Haberin Devamı

Ancak içinden geçtiğimiz kaotik ortam, bize teknolojinin nimetlerini gösterirken, gıdadan vazgeçilemeyeceğini de öğretti. Hatta, kamusal sağlıktan ve kamusal eğitimden de vazgeçilemeyeceğini. Bu süreç tamamlandığında Avrupalı ülkelerde ve ABD’de yaşanan sıkıntılardan ders alıp daha kamucu, Cumhuriyetin ilk dönemlerindeki gibi bir toplumsal anlayışı görmek beni şaşırtmayacak. Yani Anadolu’da devlet eliyle tarımsal üretimin yapılması geleceğin içinde gördüğüm resimlerden birisi diyebilirim.
Savaşlar, kıtlıklar, darbeler gibi tüm toplumu etkileyen gelişmeler, toplumsal dönüşümlerin de gerçekleştiği zamanlardır. Nasıl ki 1980 darbesi bu ülkede kamucu, toplumcu anlayışın yıkıldığı bir dönem olduysa, bu salgının ardından ayakta kalmanın tek başına hareket ederek olmayacağının anlaşıldığı tarihi bir dönemeç neden olmasın. Tabi şunu belirteyim. Tarihi dönemeçleri dönmek oldukça uzun zaman alır. Bugünden yarına bunu göreceksiniz demiyorum. 10 yıl sonra bugüne bakıp dönüşümün burada başladığını söyleyebiliriz. Ben de genel anlayışa katılıyorum. Yarın aynı şekilde akmayacak hayat. Hepimiz bunu yaşayıp öğreneceğiz.
Kalın sağlıcakla.

Yazarın Tüm Yazıları