Paylaş
Gerek sanayide, gerekse inşaat sektöründe durgunluğun ilk sinyalleri gelmeye başladı. Konut satışları bir önceki yılın aynı ayına göre düşerken, beton kullanımı da haliyle geriledi. İmalat sanayi durgunluğa göre hesaplarını yapmaya başladı.
*
Asgari ücret, Emeklilikte yaşa takılanların getireceği ek tazminat maliyetleri ve kalifiye çalışan sıkıntısı sanayiciyi kara kara düşündürüyor.
İyi görünen şey ise Avrupa’nın frene basmasına rağmen, Türkiye’nin, gerek Rusya ile olan iyi ilişkileri, gerek ucuz iş gücü ve gerekse lojistik yakınlık sayesinde, Avrupa’nın en önemli üretim üssü konumuna yükselme ihtimali var.
Bunların yanına, Avrupalıları kışın da turizm bölgelerinde ağırlama durumu ortaya çıktı. Bu konuda hazırlıklar nasıl gidiyor pek bilemiyorum ama daha önce kışın otellerin kapanmadığı bir dönem olduğunu da hatırlıyorum.
*
Yani dünyada işler kötü giderken, Türkiye’de de riskler var ancak bu kez fırsatlar da risklerle birlikte geliyor. Bakalım bu fırsatları ne kadar kullanabileceğiz. Sıkıntılı nokta ise 2023’te seçim olması. Seçim kendi ekonomisini ve kendi gündemini dayatacak ülkeye. Bu aradaki dönemde ise sıkıntılarla baş etmek ne kadar mümkün olacak göreceğiz.
Ardından seçimle birlikte, kim kazanırsa kazansın bir istikrar beklentisi oluşacak. Umalım ki bu süreci de iyi değerlendiririz.
*
Türkiye, yeniden bir üretim sürecine girebilirse önünde yakın ve alım gücü yüksek bir pazar var ve şahlanışa geçebilir. Ancak inşaat ve tüketim ağırlıklı yola tekrar sapılırsa işte o zaman kısır döngü devam eder. Kara vericiler umalım ki, üretmeden geçen yılların yanlışlarını görmüş olsunlar. Elimize geçen fırsatları değerlendirmemiz temennisi ile kalın sağlıcakla.
Paylaş