Paylaş
Devarajan, buradan sözü ekonomiye getiriyor. Özetle, kısa vadede bu yılki büyüme ve ileriye dönük görünümü konuşacağız da “çerçeveye girmeyen” kısmının yani uzun vadede gelişen ülkelerin potansiyel büyümelerini artırması gerekiyor; bunun için son yıllarda düşen toplam faktör verimliliğinin artırılması için yapılması gerekenler var diyordu. Bunun geçmiş dönemlerde yaşam standartlarını yükselten bir niteliği olduğu için önemli olduğuna işaret ediyor; sabit sermaye ve insana yapılan yatırımlar arttırılmalı diyor Devarajan. Peki bunlara engel neydi? “Çalışmaların gösterdiği: Siyaset” diyor.
Ocak ayının son haftası, Noel ve yılbaşı tatillerinin “yorgunluğunu” atan iş dünyası ve ekonomistlerin rapor haftası halini aldı denilebilir. Bu, yılsonunda yapılan “yıl nasıl geçti” bulutları dağıldıktan sonra, bir bakıma “yeni yılda nereye bakalım?” arayışı.
Hem Davos toplantıları nedeniyle Dünya Ekonomi Forumu raporları, hem de yine zamanlama olarak aynı hafta yayımlanan IMF Dünya Ekonomik Görünümü güncellemesi yayımlandı.
Dünya Ekonomi Forumu’nun 2018 “Küresel Riskler” raporunda yayımlanan algı anketinde, son birkaç yıldır ekonomik büyüme, enflasyon, gelir dağılımı, enerji fiyatları gibi konular “olası riskler” bağlamında ilk 5’te yer alamamaya başladı. İlk 5’te “aşırı iklim olayları”, “doğal afetler”, “siber saldırılar”, “veri hırsızlığı ve sahtekarlığı” ile “iklim değişikliğine karşı önlemlerin başarısız kalması” var.
Bu başlıklarda ekonomiye dair konuların olası riskler içinde ilk 5’te yer almaması gelişmiş ülkelerde giderek yayılan iyimserliğin bir sonucu.
Öyle ki IMF de dün açıkladığı Dünya Ekonomik Görünüm güncellemesinde ekim ayındaki büyüme tahminlerini küresel ekonomi için 0.2 puan artırarak yüzde 3.9’a çekti. Aynı şekilde 2019 büyüme tahmini de yüzde 3.9’a.
Dünya Bankası da bu ayın başlarında benzer biçimde gelişmiş ülke ekonomilerindeki büyüme tahminini yukarı çekmişti.
IMF’nin tahminlerini yukarı çekerken en belirgin artışı ABD ekonomisinde 0.4 puanlık güncelleme ile büyümeyi yüzde 2.67’ye yükseltmesi dikkat çekici. Sadece ABD değil, Euro Bölgesi’nde de 0.3 puanlık güncelleme ile yüzde 2.2’lik büyüme bekleniyor. Japonya da ise kayda değer bir güncelleme var; 0.5 puanlık güncelleme ile yüzde 1.2’ye çekilmiş.
Dünya Bankası’ndan sonra IMF de gelişen ülkelere dair büyüme tahminlerini değiştirmedi; Dünya Bankası yüzde 4.7, IMF ise yüzde 4.9 büyüme bekliyor.
İŞLER İYİYKEN İDEAL REFORM ZAMANI
Bu iki uluslararası finans kuruluşunun ocak ayındaki güncellemeye dair rapor başlıkları aslında ekonomik büyümeye dair belirgin bir temkinli iyimserliğin işareti. Dünya Bankası “Yaygın tabanlı yükseliş fakat ne kadar sürer?”, IMF de “Parlak görünüm, İyimser Piyasalar, Zorluklar ileride”.
İkisinin de özeti şu, bugün küresel ekonomi iyi gidiyor; ama ileride zorluklar var. “Çerçevenin” içi iyi ve dışı çalışma gerektiriyor.
IMF hem küresel büyüme ivmesinin arttığını, hem de özel olarak ABD’deki vergi düzenlemesinin ekonomik büyümeye ivme vereceğini düşünüyor. Risklerin ise kısa vadede dengeli görünse de orta vadede aşağı yönlü olduğu işaret ediliyor. Peki bunu tetikleyecek olan nedir? Yüksek varlık değerlemelerinin ve sıkışmış vade primlerinin finansal piyasalardaki “düzeltme” olasılığını yükselttiği, buradaki bir tetiklemenin de ekonomik büyüme ve güveni vurabileceği not edilmiş.
Talep artarken, gelişmiş ülkelerdeki çekirdek enflasyonda ve faizlerde beklenenden daha hızlı artışın potansiyel bir tetiklemeye yol açacağı vurgulanıyor.
Ama şuna da not düşülmüş; eğer küresel hissiyat güçlü kalır, enflasyon da sakin seyrederse finansal koşullar da gevşek kalmaya devam eder; gelişmiş-gelişen tüm ekonomilerde finansal kırılganlıklar birikmesi olası. IMF yine reform ajandasını anımsatıyor; yukarı yönlü bir ekonomik çevrimde, işler iyi gittiği dönemlerin reformların hayata geçmesi için ideal bir zamanlama olduğunu. Bunun, üretimin artırılmasında ve büyümenin kapsayıcı hale getirilmesinde işe yarayacak yapısal reformların hayata geçirilmesiyle olduğunu vurguluyor.
İşler iyi giderken hangisini çerçeve içine alacağız? “İyi büyüyoruz, istihdam arttı” karesinden başka “çerçevenin dışında” biriken sorunlar, ihtiyaçlar, reformlar, çocuklarımızın eğitimini, hukukun üstünlüğü de daha fazla önemli hale geldi.
Paylaş