Paylaş
Otomatik katılım sisteminin yılbaşından itibaren uygulamaya geçmesi ile buradan gelecek ilave fonların nereye gideceği, kimin yöneteceğine dair ‘projeler’ havada uçuşmaya başlamıştı.
‘İşleyen saati’ kurcalama ve bozma potansiyeli olan en yeni hikaye şu; Ankara’daki bürokrat ve siyasetçiler yeni bir ‘buluş’ icat etmişler. O da, bireysel emeklilik şirketlerinde toplanacak fonların kimler tarafından yönetileceğine dair bir kısıtlama ve zorunluluk fikri bu.
Perşembe günü “Bireysel Emeklilik Sistemi, Otomatik Katılım Uygulama Esasları” Hazine tarafından yayımlandı. Yayımlanan uygulama esaslarına göre; otomatik katılım sisteminde Temmuz 2017, mevcut bireysel emeklilik sisteminde de Ocak 2018’den başlamak üzere; emeklilik şirketleri, topladıkları fonların yüzde 30’undan fazlasını tek bir portföy yönetim şirketinde yönettiremeyecek.
Bu, özellikle mevcutlar için fiilen, ‘elinizdeki fonları en az 4 portföy yönetim şirketine dağıtın’ emri demek.
Daha önce yazmıştım; önce otomatik katılım fonlarında merkezi fon kurup, bunu da kamu emeklilik ve portföy şirketlerine yönettirme fikri vardı. Bundan vazgeçilmiş. Ama, siyasete girdiği yıl, ‘Türkiye’de her çıkan yasa veya karar rekabetçiliğe aykırı mı diye gözden geçirilmeli’ önerisini getiren Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, bu kararın altına imza atıvermiş.
Gönüllü olarak parasını bir emeklilik şirketine emanet eden ve onun tercih ettiği portföy yönetim şirketinin fonlarını yönetmesini arzu eden tasarrufçulara devletin müdahalesi ile ‘çalışan saat’ kurcalanıyor.
Devletin, emeklilik sisteminin altyapısını hazırlayıp rekabetçi bir piyasaya yol vermesi yerine, durmadan bu akıştaki rekabete set çeken, müdahaleci adımlarla ‘zorunlu rekabetçiliği’ dayatan adımlar atması, bireysel emeklilik sistemine olan güveni baştan karmaşık hale getirir ve sarsar.
Malum, Bakan Şimşek aylar önce, emeklilik şirketlerinin topladığı fonlara sağlanan getirileri düşük bulduğunu açıklamıştı. Şimdi emeklilik şirketleri, bu fonları en az 4’e bölmek zorunda kalacak ve 4 ayrı portföy yönetim şirketine verecek yönetmeleri için. Devlet zoruyla rekabetin işlediği görülmüş mü? Ama şurası kesin; bu düzenlemeden sonra emeklilik fonlarının getirileri Mehmet Şimşek’ten sorulacak.
Oysa emeklilik şirketlerine denilse idi; katılımcılar, risk-getiri seçimi yaptıkları gibi, kendi fonlarını yönetecek portföy yönetim şirketini de tercih edebilsinler, seçenek sunulsun; bu, rekabetçiliğe yol vermek olurdu. Şimdi kamu zoruyla, katılımcıların da arzusu hilafına metazori dağıtılmak zorunda.
Bugüne kadar kurumsallaşmış, insan kaynağına ve alt yapısına yatırım yapmış, sermaye koymuş portföy yönetim şirketlerine bir gecede deniliyor ki; bu yaptığınız işler anlamsız, devlet eliyle elinizdeki pastayı dağıtıyoruz.
Ayrıca, bu kamusal düzenleme ile kendilerine fon gelecek olan portföy yönetim şirketlerinin neden fazla getiri çabası olsun ki? Daha fazlası; ellerinde büyük fonları olan portföy yönetim şirketlerini büyük bir karmaşanın içine atmak demek bu.
Uygulama ile getirilen bir başka önemli karar da, otomatik katılımla gelecek fonların yatırılacağı alanlarla ilgili ‘devlet kuralları’ olması. Dünyanın başarılı emeklilik sistemlerinde ‘portföy tahsisine’ devlet karar vermiyor, ilkeleri belirliyor.
Ama önceki gün yayımlanan uygulama esasları diyor ki; ilk bir yıl ‘başlangıç fonunda’ tutulacak paralar. Bu süre içinde de en az yüzde 60’ı mevduatta tutulacak. En az yüzde 20’si en fazla 6 aylık tahvillerde tutulacak.
Bir yılını dolduran ‘başlangıç fonu’, katılımı tarafından herhangi bir risk-getiri tercihi yapılmamışsa ‘standart fona’ aktarılacak. Burada da, zorunluluklar var; katılımcının parasının en az yüzde 50’si Hazine bono, tahvil ve gelir ortaklığı senetlerinde, en az yüzde 10’u varlık fonu, girişim sermayesi, gayrimenkul yatırım fonlarına yatırılmak zorunda. Bir de üst sınır var; en yüksek yüzde 30 ters repo, yüzde 40 mevduat sınırı konulmuş.
Hazine bu zorunluluk içeren yatırım oranları ile tasarıma kafa yoracağına, bir yıllık sürede katılımcının portföy tercihinin alınarak uygun yatırıma yönlendirilmesini neden zorunlu kılmamış?
Devlet mealen şunu söylüyor; ‘otomatik katılımla bireysel emeklilik fonuna girmiş ve 1 yıl kalmış olan yurttaşlar, hala bir portföy tercihi yapmamışsa parasını ben alır kullanırım, altyapı ve projelerde kullanırım; özel kesime bırakmam’.
Ayrıca bu asgari oranların ‘bir gecede’ yükseltilmesi mümkün. Bu da, ‘düzenleme riski’ denilen unsuru gündemde tutuyor. Bu tür ‘metazori’ ve bir gecede yapılan düzenlemelerle finans merkezi falan olmaz bizden.
Paylaş