Paylaş
Fatih 3. Asliye Hukuk Mahkemesi Hákimi Ali Galip Barcın, ARENA'yı seyretmeden İstanbul Büyükşehir Belediyesi'yle ilgili haberimize yayın yasağı koydu. Böylece Hákim Barcın, Türk İletişim Hukuku Tarihi'ne, bir TV haberini seyretmeden sansürleyen ‘‘ilk hákim’’ olarak geçti. Bugün size, köşe yazarı meslektaşlarımın basın özgürlüğünü tehdit eden bu karar hakkındaki yorumlarından alantılar aktarıyorum:
Emin ÇÖLAŞAN
Varsayım üzerine yargı kararı
Fatih 3. Asliye Hukuk Mahkemesi yargıcı Ali Galip Barcın tarafından verilen bir başka mahkeme kararını okuyorum. Arena programında, İstanbul Büşükşehir Belediyesi'ne bağlı kuruluşlarda ortaya çıkarılan trilyonluk yolsuzluklar önceki gece konu edilecek.
Büyükşehir Belediyesi mahkemeye başvuruyor ve ‘‘yayının durdurulması’’ kararı almayı başarıyor. Mahkeme kararında aynen şu cümle geçiyor:
‘‘Olaylar hakkında henüz kamu davası açılmamıştır. Yayının yapılması haline belediye ve şirket yetkililerinin kişilik haklarına saldırı söz konusu olması muhtemeldir.’’
Vay canına, varsayım üzerine yargı kararı veriliyor! Belediye ve şirket yetkililerinin kişilik haklarına saldırı söz konusu olması muhtemelmiş!
Basına resmen sansür getiriliyor.
Dahası kararda bir de gazetecilik dersi veriliyor:
‘‘Kanal yetkilisinin elinde mevcut belge ve bilgileri varsa adli mercilere vermeleri en uygun yoldur.’’
Bundan sonra elimize gelecek hırsızlık ve yolsuzluk belgelerini yazmayalım, ekrana getirmeyelim ve adli mercilere verelim!
Hákimler Savcılar Yüksek Kurulu, bu ilginç ‘‘yargı kararı’’ üzerinde durmalıdır.
Uğur Dündar önceki gece, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yan kuruluşu olan İGDAŞ tarafından Eren Reklam isimli bir firmaya hortumlanan 1.5 trilyon lirayı ekrana getirdi. Bu firma 19 Ocak 1999 günü kuruluyor. İGDAŞ buraya 18 Nisan seçimlerine kadar 1.5 trilyon ödüyor! Firmanın yeri yurdu yok, sahipleri ortada yok, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İGDAŞ ve firma sahiplerinden tık yok!
Seçim öncesinde nereye gitmiş bu paralar? Nereye, nereye?
Haluk ŞAHİN
Özgürlük tehlikede
Türk kamuoyu Merve'yle uğraşırken bu hafta başında basın özgürlüğümüz açısından çok vahim bir olay yaşandı. Arena'nın Büyükşehir Belediyesi'ndeki yolsuzluklarla ilgili belgeli, bilgili çok önemli bir haberi bir yargıcın aldığı kararla yasaklandı.
İşin ürküntü verici yanı, Fatih 3. Asliye Hukuk Mahkemesi Hákimi Ali Galip Barcın'ın, bu kararı, haberi görmeden içeriğini bilmeden, habercilerin fikrini öğrenmeden almış olmasıydı. Böylece, pek çok yolsuzluğu ortaya çıkartmış olan Türkiye'nin en saygın televizyon haber programının dikkat ve özenle hazırladığı çok önemli bir haberi fiilen sansür edilmiş oldu.
Niçin mi? İşin asıl kaygı veren yanı, Hákim Barcın'ın verdiği gerekçeydi. Şöyle deniyordu:
‘‘Olay henüz hazırlık soruşturma safhasında olup, CMUK Yasası'na ve bakanlık genelgelerine göre ilk tahkikat gizlidir, henüz ihtiyati tedbire konu olaylar hakkında kamu davası açılmamıştır. TV'de bahsedildiği şekilde yayının yapılması halinde belediye ve şirket yetkililerinin kişilik haklarına saldırı olması muhtemeldir.’’
Evet, aynen böyle deniyor kararda. Kişilik haklarına saldırı 'muhtemel'miş. İhtimale dayanarak yasaklama kararı alınır mı? Ya böyle bir saldırı yoksa? O zaman bu karar boşuna alınmış olmayacak mı? Halkın kendi paralarının kamu görevlileri tarafından nasıl kullanıldığına ilişkin gerçekleri öğrenme hakkı ne olacak? Onun hiç önemi yok mu? Böyle bir haberin bir gün dahi gecikmesi, ağır bir özgürlük ihlali değil mi?
Dahası var: Ya Arena'nın araştırması polis tarafından yapılan soruşturmayla hiç ilgisi olmayan bir konuyu içeriyorsa? Yepyeni perspektifler açıyor, çok farklı kanıtlar getiriyorsa? Yani bu konuda hiç kimse hiçbir haber yayımlayamayacak mı? Yargıcın kararından, henüz kamu davası açılmamış olaylar hakkında hiçbir şey yayımlanamayacağı anlamı çıkıyor. Böyle demokrasi, böyle basın özgürlüğü olur mu?
Bitmedi. İhtiyati tedbir kararında bir de tavsiye yer alıyor: ‘‘Adı geçen kanal yetkilisinin elinde mevcut belge ve bilgileri varsa adli mercilere tahkikatın objektif bir şekilde sonuçlandırılması için vermeleri en uygun yoldur.’’ Evet sayın yargıç, gazetecileri, buldukları belge ve bilgileri yayımlamak yerine adli mercilere vermeye davet ediyor. Peki, o zaman 'dördüncü güç'ün işlevi ne? Basın, devletin bir uzantısı mı?
Basın özgürlüğüne yönelik çok ağır ve ciddi bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Yakında başka haberler hakkında bu ya da başka hákimlerden durdurma kararları gelecektir. Basın özgürlüğü konusunda duyarlı tüm kişi ve kuruluşları göreve çağırıyorum.
Melih AŞIK
İGDAŞ hortumu
Arena programında İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı kuruluşlardaki yolsuzluklar konu edilecek. Büyükşehir Belediyesi, Fatih 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne başvuruyor. Yayının durdurulmasını istiyor. Asliye Hukuk Mahkemesi yargıcı Ali Galip Barcın, hazırlanan programın bandını izlemeden ve içeriğini bilmeden yayının durdurulmasına karar veriyor. Gerekçesi:
‘‘TV'den bahsedildiği şekilde yayın yapılması halinde belediye ve şirket yetkililerinin kişilik haklarına saldırı söz konusu olması muhtemeldir.’’
Yayıncılık tarihine geçecek bu karara Uğur Dündar ertesi gün aynı mahkemede itiraz ediyor.
İtirazın görüşülmesi için iki hafta sonrasına, 20 Mayıs'a gün veriliyor.
***
Uğur Dündar aynı programda Doğal Gaz İşletmesi İGDAŞ'taki yolsuzluklardan birini ekrana getiriyor. İGDAŞ, geçen ocak ayında kurulan Eren Reklam adlı bir firmaya üç ay içinde 1.5 trilyon lira pompalamıştır. Eren Reklam'ın ne sahibi vardır ortada, ne bürosu. Büro diye verilen adres varoşlarda boş bir odadır.
Aradan üç gün geçti. İGDAŞ ve belediyeden 1.5 trilyonluk yolsuzluk konusunda en küçük açıklama yok.
Türban gürültüsü kopartarak kendisini dindar, kendi dışındakileri dinsiz diye gösteren bir zihniyet, halkın paralarını hortumlamakta sınır tanımıyor. Ne var ki hortumlanan paralar, türbanın altına saklanacak gibi değil.
ANNELERİN GÜNÜNÜ KUTLAR, SEVGİ VE SAYGILAR SUNARIM
Paylaş