Paylaş
Güngör Uras ve Abdurrahman Yıldırım... Her ikisini de yıllardır ilgi ve beğeniyle okuyorum.
Uras, ekonomideki gelişmelerin günlük yaşamımıza yansımalarını anlatırken, karmaşık bilimsel gerçekleri, elmadaki vitamin gibi saklamayı beceriyor... Böylece verdiği mesajın kolayca algılanmasını sağlıyor. Bilgece üslup kullanmaktan özenle kaçınıyor, ama her yazısı gerçeği yansıttığı için adeta bir ders niteliği taşıyor.
Abdurrahman Yıldırım da öyle... O İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'ndaki iniş-çıkış trendlerini yorumlarken sağlıklı değerlendirmeler yapmakla ünlü bir uzman-köşe yazarı. Adı borsadaki spekülasyonlara hiç karışmadığı için, tertemiz, pırıl pırıl bir üne sahip...
Ancak bu değerli uzman-köşe yazarları, Hazineden Sorumlu Devlet Bakanı Hikmet Uluğbay'ı intihara kadar sürüklediği iddia edilen olay konusunda, farklı görüşleri savunuyorlar.
Güngör Uras'a göre; hükümetin IMF ile yaptığı görüşmeler sırasında borsadaki vurguna zemin hazırlandı. Uras, cuma günü Milliyet'te ‘‘Borsa Böyle Soyuldu’’ manşetiyle verilen haberinde soygunu şöyle anlatıyor:
- IMF (Uluslararası Para Fonu) para vermeyeceğini siyasetçiler ve bürokratlarla yaptığı haziran ayının ortasındaki ilk toplantıda açıkladı. Bu bilgi, borsada işlem yapan birkaç büyük kuruma ulaştı.
- Bu kurumlar verilen bilgiyi çarpıtarak yaydı. Borsadan alım yapan küçük yatırımcıya ‘‘IMF, Türkiye'ye hemen para yardımı yapacak’’ gibi bir hava yaratıldı. Böylece fiyatlar iyice şişti, endeks yükseldi.
- Manipülatörler (hileciler) káğıtlarını yüksek fiyattan sattı. IMF'den paranın hemen gelmeyeceği belli olunca da borsa düştü, yatırımcı büyük zarar etti.
Abdurrahman Yıldırım ise ‘‘Borsada vurgun murgun yok!’’ diyor. Yıldırım yine cuma günü, Sabah'taki köşesinde şu görüşleri savunuyor:
- Borsalar beklentiyi satın alır, gerçeği satar. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası da IMF görüşmelerinden sonra olumlu açıklama yapılacağı beklentisini zaten önceden satın almıştı. Açıklamayla birlikte satışların gelmesi doğaldı.
- Ancak bir ‘‘mali konsolidasyon’’ sözü satışları panik havasına dönüştürdü. Borsa, gün sonunda yüzde 5.8'lik düşüşle, biraz fazla tepki vermiş gibi oldu.
- IMF bilgisini alarak borsada işlem yaptığı iddia edilen Global Menkul Değerler o gün daha fazla alım yapmış. Net olarak 1.1 trilyonluk alımı var. Fiyatlar düşmeye devam ettiğine göre, o günkü işlemlerden zarar etmiş olması gerekir.
- Bir kişiyi Hazine Müsteşarı yapmama üzerine kurulan ve oynanan senaryodan, başta Hazine Müsteşar Vekili iken görevinden istifa eden Cüneyt Sel, Hazine, hükümet, Mesut Yılmaz, borsa ve nihayet tüm ekonomi zarar gördü.
- Sonuç: ‘‘Hakikat, ayakkabılarını giyene kadar yalan dünyayı dolaşır.’’
Size iki değerli uzmanın görüşlerini yansıttım. Biri ‘‘Borsa soyuldu’’ derken, diğeri ‘‘Borsada vurgun yapılmadığını’’ iddia ediyor.
Konunun uzmanı olmadığım için karar vermekte zorlanıyorum. Ama günlerdir kafamı iki soru kurcalıyor:
1- Eğer IMF'nin Türkiye Masası Şefi Cotarelli, borsada paniğe neden olan ‘‘mali konsolidasyon’’ sözcüklerini telaffuz etmemiş olsaydı genellikle olumlu mesajlar içeren bu açıklamanın ardından borsadaki gün sonu tablosu acaba nasıl şekillenecekti?
Ayrıca Cotarelli'nin ‘‘mali konsolidasyon’’dan söz edeceğini önceden kim tahmin edebilirdi?
2- IMF'nin Türkiye'ye dolar akıtacağı beklentisi, krizden bunalan ekonomiye moral pompalamak amacıyla mı, yoksa borsada vurgun yapabilmek için mi yaratıldı?
Yalanın, dünyayı dolaşmasını önlemek istiyorsak, bu sorulara doğru yanıtları bir an önce bulmak zorundayız.
Çünkü yalan, gazete manşetleri ve TV haberleriyle dünyayı dolaşırken, onurlu insanların canlarıyla da oynuyor...
Not: Merakla beklediğim açıklamaların ilki Sermaye Piyasası Kurulu'ndan geldi. Başkan Muhsin Mengütürk, 20 aracı kurumun işlemlerinin tek tek incelendiğini ve bunların alım-satım işlerinde birlikte hareket ettiklerini gösteren bir ilişkiye rastlanmadığını belirtti. Yani Sermaye Piyasası Kurulu'na göre de borsada manipülasyon olmamış.
Bize de ‘‘Olmaz ki, böyle de atılmaz ki’’ demek düşüyor.
Böyle de atılmaz ki!
ATATÜRK ve Milli Mücadele yıllarıyla ilgili olarak sahte tarih yazmaya çalışırken atış rekorları kırdığını belgelediğimiz Abdurrahman Dilipak, ipe sapa gelmez iddialarını sürdürüyor.
Örneğin, ARENA'da yayınladığımız son kasetindeki şu palavraya bakın: ‘‘Amerika şimdi Türkiye'de İslam'a oynuyor. Ordudaki laik-Kemalist kanat tasfiye edilecek. Nasıl? Önce albaylar seviyesinde bir darbe kışkırtması yapılacak. Bu darbeyi bastırma adına da tasfiye... Laik-Kemalist kadrolar böylece tasfiye edilmiş olacak!’’
Dilipak, Atatürkçü-laik Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına kin ve nefret duyduğu için gerçekleri göremiyor. Ordudaki Atatürkçü komutanların tasfiye edilmesi halinde, Silahlı Kuvvetler'de subay kalmayacağını düşünemiyor.
Paylaş