Terminalde bavulunuzu check-in kontuarında teslim ettikten sonra bir sonraki buluşmanız indiğiniz havalimanında. Aradaki süreçte, bagaj bantlarında başlayan bavulunuzun yolculuğu, yer hizmetleri çalışanlarının ellerinden geçip uçağa gidiyor. Gittiğiniz yerde de tam tersi işlem yapılıyor.
Zamana karşı yarışta bir bakıyorsunuz, bagaj römorkundan düşen bavullar, apronda eziliyor. Hızla atılan çantalar hasar görüyor. Bunu önlemenin yolu var mı? İşte bu sorunun cevabını Conde Nast Traveller havalimanında çalışan bagaj yükleme işçilerinde aradı. Verdikleri yanıtların bazıları şöyle...
- Yer hizmetlerindeki işçilerin en sevdiği bavullar, altlarında tutma yeri olanlar. Bu tür tasarımların iki elle kavranması kolay. Bavullar uçağın altına yüklenirken tek bir noktadan tutulmuyor. Güç farklı noktalara yayıldığı için daha az hasar görüyor.
- Bavullarının fermuarlarını tam kapatmadan teslim eden çok sayıda yolcu var. Yükleme sırasında açılan, içindekilerin dışarı saçıldığı bavullardan çalışanlar nefret ediyor. Bazen tüm operasyon duruyor. Çanta toparlanmaya çalışılıyor.
Bir zamanlar yolcu taşıyan bu uçakların kabinlerinden, gövde altlarından içi kargoyla dolu konteynerler çıkıyor. Yolcusuz terminale götürülen konteynerler boşaltılıyor. İnternetten sipariş verdiğiniz bir kitap, ihracatçının yolladığı tekstil numunesi veya bir hastanın şifa arayan kan örneği kilometrelerce uzayan devasa bantlarda bavulların yerine dönüyor. Burası dünyanın en büyük hızlı paket taşıyıcılarından DHL’in ana merkezi.
SESSİZ YOLCU
Terminalin tek sakinleri DHL çalışanları. ‘Sessiz yolcu’ olarak bilinen kargonun dili yok ki konuşsun. Üzerindeki barkod gideceği yeri gösteriyor. Devasa tarayıcılar kargoyu otomatik olarak yönlendiriyor. Bir gecede gelen 65 uçağın kargosu, kısa sürede kendini başka bir konteynerde buluyor. Sonrasında yine uçağa gidiş, yükleme ve varış noktasının en yakınındaki havalimanı. Paket uçaktan indikten sonra hızla teslim ediliyor.
Sıfırdan bir sivil uçak yapma fikri aklınıza düştüğünde başvuracağınız ilk adres Avrupa’da EASA ve ABD’de FAA. Her iki havacılık otoritesi tasarımından ilk parça imalatına, sonrasında da testlerine doğrudan karışıyor. Sonuçları dikkatle izliyor. Tasarımın-imalatın yapıldığı ülkenin havacılık otoritesi ile birlikte çalışan EASA ve FAA, sivil hava araçları için sonradan ‘ticari olarak yolcu-kargo taşıyabilir’ sertifikası veriyor. Bu sertifikadan sonra uçak dünyada pazar payı bulabiliyor. Bunu yapmayan ülkelerin projeleri ‘yerel’ kalıyor. Dünyaya yayılamıyor. Ticari başarıya ulaşamıyor.
FIRSAT ÖNÜMÜZDE
Türkiye’nin uzun yıllardır hayali, bir yolcu uçağı. Dünyada kendi yolcu uçağını yapıp satış başarısı yakalayabilen az ülke var. Her türlü altyapınız olsa bile bu proje uzun yıllar sürebiliyor. Adım adım ilerlerken yaptığınız uçağın bir anda pazar şansı kalmayabiliyor.
Şimdi Türkiye’nin önünde önemli bir şans var. Eren ve Fatih Özmen çifti, ABD’de sahip olduğu Sierra Nevada Corporation (SNC), Ankara merkezli TRJet adında bir şirket kurdu. Uzay mekiğinden özel görev uçaklarına kadar farklı imalatlar yapan SNC, geçen yıl Alman Dornier’in 328 serisinin haklarını satın aldı. 30 koltuklu 328 serisinin hem jet hem de turboprop motorlu iki ayrı modeli var. İmalatı şirketin girdiği ekonomik darboğaz nedeniyle duran 328 ailesi, önce TRJet tarafından modernize edilecek. İlk üç uçak sertifikalar nedeniyle Almanya’da yapıldıktan sonra üretim Türkiye’de devam edecek. Sivil kadar uçağa askeri amaçlı da talep var.
Paris ve Dubai arasındaki bölgede de düzenlenen en büyük sivil havacılık fuarı olan İstanbul AirShow, 6-9 Ekim tarihleri arasında Atatürk Havalimanı Genel Havacılık Apronu’nda yapılacak. 1996’da başlayan ve bu yıl 20’nci yılını kutlayan organizasyonda yerli tasarımlar ve havacılık sanayii ön plana çıkacak. Fuarın merak edilenlerinden biri de ‘Yerli Yolcu Uçağı Projesi’ olacak. Eren ve Fatih Özmen çiftinin sahip olduğu ABD merkezli Sierra Nevada şirketi, geçen yıl Dornier 328 uçağının tüm haklarını almıştı. Özmenlerin Ankara’da kurduğu TRJet şirketi, 328’i modernize ederek yeni bir başlangıç yapacak. Projenin ikinci aşamasını yeni tasarım TR628 serisi bölgesel uçak izleyecek. 70 yolcu kapasiteli uçak, düşük operasyon maliyetlerine sahip olacak.
Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TAI), geçen aylarda EASA tarafından onaylanarak bir ilke imza atan Hürkuş uçağını İstanbul’a getiriyor. Ayrıca TAI, sivil modelleri geliştirilecek yerli helikopter projesiyle ilgili son gelişmeleri paylaşacak. Fuarın kapalı alanında ise Türkiye’de havacılık sanayiine imalat yapan şirketlerin ciddi katılımı dikkat çekiyor. Helikopter pazarında ise büyük rekabet var. Leonardo adını alan AgustaWestland ile Kaan Havacılık, AW169, AW139’u, Amerikan Bell ise Saran Havacılık ile 407GXPG ve 429 modellerini sergiliyor. Hem asker hem de sivil pazarda bulunan Sikorsky de fuarda yerini alıyor.
İŞ JETLERİNE FALCON DAMGASI
Fransız imalatçı Dassault, Falcon ailesinin yeni modellerini İstanbul’da işadamları ile buluşturacak. En son modeli Falcon 8X için sertifikasyon sürecini aşan Dassault, Türkiye temsilcisi Soylu Havacılık ile yeni siparişler almayı hedefliyor.
Paris ve Dubai arasındaki bölgedeki en büyük sivil havacılık fuarı olan İstanbul AirShow, 6-9 Ekim tarihleri arasında Atatürk Havalimanı Genel Havacılık Apronu’nda yapılacak. 1996’da başlayan ve bu yıl 20’nci yılını kutlayan organizasyonda yerli tasarımlar ve havacılık sanayi ön plana çıkacak.Fuarın merak edilenlerinden biri de ‘Yerli Yolcu Uçağı Projesi’ olacak. Eren ve Fatih Özmen çiftinin sahip olduğu ABD merkezli Sierra Nevada şirketi, geçen yıl Dornier 328 uçağının tüm haklarını almıştı. Özmen’lerin Ankara’da kurduğu TRJet şirketi, 328’i modernize ederek yeni bir başlangıç yapacak. Projenin ikinci aşamasını yeni tasarım TR628 serisi bölgesel uçak izleyecek. 70 yolcu kapasiteli uçak düşük operasyon maliyetlerine sahip olacak.
Yerli tasarım Türk Havacılık ve Uzay Sanayi TAI, geçtiğimiz aylarda EASA tarafından onaylanarak bir ilke imza atan Hürkuş uçağını İstanbul’a getiriyor. Ayrıca TAI, sivil modelleri geliştirilecek yerli helikopter projesiyle ilgili son gelişmeleri paylaşacak. Fuarın kapalı alanında ise Türkiye’de havacılık sanayine imalat yapan şirketlerin ciddi katılım dikkat çekiyor.Helikopter pazarında ise büyük rekabet var. Leonardo adını alan AgustaWestland ile Kaan Havacılık, AW169, AW139’u, Amerikan Bell ise Saran Havacılık ile 407GXPG ve 429 modellerini sergiliyor. Hem asker hem de sivil pazarda yer alan Sikorsky de fuarda yerini alıyor.
İş jetlerine Falcon damgası Fransız imalatçı Dassault, Falcon ailesinin yeni modellerini İstanbul’da iş adamları ile buluşturacak. En son modeli Falcon 8X için sertifikasyon sürecini aşan Dassault, Türkiye temsilcisi Soylu Havacılık ile yeni siparişler almayı hedefliyor.
Kriz yılı
Yolcuların en korktuğu talihsizliklerin başında kayıp bavul geliyor. Bagajların çok önemli bölümü 48 saat içinde bulunuyor. Ancak seyahatiniz rezil oluyor. Kayıp bavulun sektöre maliyeti ise inanılmaz boyutta. IATA’nın raporuna göre, 2015’te havayolları tazminat ve kayıp bavulların bulunması, sahibine ulaştırılması için tam 18 milyar dolar harcadı.
Teknoloji bu kadar gelişirken kayıp bagaj havacılıkta ne zaman tarih olacak?
Amerikan Delta Havayolları, bu konuda 50 milyon dolar ile en büyük yatırımı yapan şirket oldu. Bagajın takibi için etiketlerin içine RFID (Radyo Frekansı ile Tanımlama) sistemi yerleştirdi. Bagaj etiketlerinin içinde yer alan silikon yonga ile barkod okumaya gerek kalmadan radyo frekansı ile tüm bilgiler takip ediliyor. Sistem yıl sonuna kadar ABD’de 84 havalimanında kullanılmaya başlayacak. Kayıpları ciddi oranda azaltan sistem giderek diğer havayolları tarafından da kullanıma alınıyor.
ABD merkezli çalışan LOC8ING, Trakdot veya LugLoc gibi sistemler, mini vericilerle çalışıyor. Bavulunuzun içine koyduğunuz sistem, bluetooth menzilinde cep telefonunuzla temas kuruyor. Olduğu yerin haritasını mesaj olarak telefonunuza atıyor. Ayrıca bavul kaybolduğunda içindeki bilgiler ile size hızla ulaşması planlanıyor. Sistemlerin yıllık abonelikleri 40 ile 80 dolar arasında değişiyor.
Yolcuların en korktuğu talihsizliklerin başında kayıp bavul geliyor. Bagajların çok önemli bölümü 48 saat içinde bulunuyor. Ancak seyahatiniz rezil oluyor. Kayıp bavulun sektöre maliyeti ise inanılmaz boyutta. IATA’nın raporuna göre, 2015’te havayolları tazminat ve kayıp bavulların bulunması, sahibine ulaştırılması için tam 18 milyar dolar harcadı.
Teknoloji bu kadar gelişirken kayıp bagaj havacılıkta ne zaman tarih mi olacak?
Amerikan Delta Havayolları, bu konuda 50 milyon dolar ile en büyük yatırımı yapan şirket oldu. Bagajın takibi için etiketlerin içine RFID (Radyo Frekansı ile Tanımlama) sistemi yerleştirdi. Bagaj etiketlerinin içinde yer alan silikon yonga ile barkod okumaya gerek kalmadan radyo frekansı ile tüm bilgiler takip ediliyor. Sistem yılsonuna kadar ABD’de 84 havalimanında kullanılmaya başlanacak. Kayıpları ciddi oranda azaltan sistem giderek diğer havayolları tarafından da kullanıma alınıyor.
Hedef kayıpları en aza indirmek
Cep telefonları ilk çıktığında yolcuların en büyük korkusu açık kalan bir cihazın uçağın sistemlerini bozarak düşürebileceğiydi. Aradan yıllar geçti. Havacılık otoriteleri binlerce araştırma-deney yaptı. Üniversitelerle birlikte çalıştı. Kazalarla cep telefonlarının bağlantısı tam olarak ispat edilemedi. Sonunda havacılık otoriteleri, cep telefonlarının iniş-kalkış dışında ‘uçak modu’ olarak adlandırılan konumda kullanılmasına izin verdi. Şimdi de cep telefonlarının kendisi değil ama bataryaları uçaklar için ciddi bir tehdit oluşturdu. UPS ve Asiana Havayolları’nın kargo uçakları, lityum-iyon pillerin çıkardığı yangın nedeniyle düştü. Son uyarı ise Samsung’un geri çağırdığı Galaxy Note 7 telefonları için yaşandı. Birçok havayolu, Galaxy Note 7’lerin uçaklarda şarj edilmesine yasak getirdi. Yasağın gerekçesi ise bu telefonların bataryalarının şarj sırasında fazla ısınarak yangın riski oluşturması. Ayrıca bu telefonların kargoya verilmesi de yasak.
NEDEN YASAKLANIYOR?
Lityum-iyon piller, yüksek güçleri ve uzun ömürleri ile günümüz taşınabilir elektronik cihazlarının en önemli parçalarından biri. Bu bataryaların en büyük dezavantajı, içindeki kimyasalların tepkimeye girerek oksijen üretmesi. Şarj ederken veya aktarım noktalarının başka bir metalle temasının ardından tepkime başlıyor. Çok hızlı alev alıp yanıyor. Veya şarj sırasında oluşabilecek kısa devre, ısınma ve sonrasında yangın oluşturabiliyor.
NASIL TAŞINMALI?