Yolda bir anda önünüze kamyonet lastiği fırlarsa ne yaparsınız? Yapılacak şeyler sınırlıdır ve saniyeler içinde karar vermeniz gerekir.
1. Ani fren yapabilirsizin. Ancak arkanızdaki aracın mesafesini ve size çarpma riskini hesaba katmanız gerekir.
2. Yan şeride geçebilirsiniz. Bunu eğer yanda bir başka araç yoksa yapabilirsiniz.
3. Gaza basıp tehlikeden kurtulabilirsiniz. Ama bunun için de lastiğin hızını ve yuvarlanış yönünü hesaplamanız gerekir. Aksi taktirde tehlikeden kaçıp kurtulayım derken, lastiği jantıyla birlikte altınıza alabilirsiniz.
Geçen hafta test sürüşü yaptığım yeni Ford Mondeo’nun direksiyonunda bu olay başıma geldi. Otoyolda gazeteye gelirken, 200 metre ileride bir anda trafik karıştı. Otomobiller ani fren yapıp, şerit değiştirdiler. Ne olduğunu anlamaya çalışırken, araçların arasından bir kamyonetten kopup fırlayan bir lastik sol şeride doğru yuvarlanmaya başladığını gördüm. Lastik zincirini koparmış vahşi bir hayvan gibi üsteme doğru geliyordu. Bu tehlikeden kimseye zarar vermeden nasıl kurtulurum diye düşünürken, gaza basıp hızlanmaya karar verdim. Çünkü arkamda beni yakın takip eden bir otomobil vardı. Ani bir frende, bana çarpması kaçınılmazdı. Yan şeritte ise benimle aynı çizgide bir otomobil gördüm. Bu yüzden yan şeride geçmem mümkün değildi. Lastiğin yuvarlanış yönünü ve hızını gördükten sonra, gaza basmaya karar verdim. En azından lastik bana çarpmadan önce oradan uzaklaşabilirdim. Gaza bastım, Mondeo öne doğru fırladı. Ancak lastik düşündüğümden daha hızlıydı. Çarpışmanın kaçınılmaz olduğunu fark ettim. Fakat hızlanmam işe yaradı. Lastik otomobile önden çarpmadı, yani aracın altına girmedi. Ön kapıya çarparak, hız kesti ve orta refüje doğru yönlendi.
Direksiyondayken, her türlü tehlikeye karşı dikkatli olmalısınız. Tehlikenin nereden nasıl geleceği belli olmuyor. Burası Türkiye, trafikte iyi araç kullanmak, kurallara uymak yeterli değil.
F1’in neyi eksik tuzu mu ruhu mu
Geçen hafta sonu Türkiye’de bir ilk gerçekleşti. Dünyanın en çok izlenen motorsporları organizasyonu Formula 1 Türkiye Grand Prix’i İstanbul’da gerçekleşti. Dünyanın en hızlı pilotları İstanbul Park Pisti’nde şampiyonluk mücadelesi verirken, dünya İstanbul’u izledi. Formula 1’de emeği geçen herkese teşekkürler.
Ancak geçen hafta Formula 1 start almadan, bir tartışma başladı: ‘İstanbul’da Formula 1 ruhu eksik. Formula 1 coşkusu yok’. Sözü edilen ‘tuz ruhu’ gibi bir şey midir bilemem ama, Formula 1 coşkusunun sokaklara inmesi için Türkiye’de motorsporları kültürünün yaygınlaşmasını sağlamak lazım. Formula 1’in İstanbul’da yapılması, herkesin bu heyecanı coşkuyla yaşaması için yeterli değil. Futbolla yatıp kalkan bir ülkenin vatandaşlarından sokağa dökülmelerini beklemek doğru değil. Herşeyden önce Türkiye’de motorsporları kültürü yok. Motorsporlarını spordan saymıyorlar. Türkiye’de yapılan diğer motorsporları organizasyonlarını takip edenlerin sayısına bakmak yeterli. Ancak, herşeye rağmen F1 büyük ilgi gördü. 100 bini aşkın seyirci İstanbul Park’a gelerek, bu heyecanı yerinde yaşadı.
Bu arada medya da Formula 1’i sevdi. Aylardır Formula 1’le ilgili haberler yapan Otoyaşam ekibi olarak ulusal medyanın politika, ekonomi ve futbol dışında Formula 1’e olan ilgisini taktir ve şaşkınlıkla karşıladık. Her ne kadar bu ilgi yarış günleriyle sınırlı da olsa F1’e olan ilgi sevindiriciydi. Medyamız Formula 1’in başta Türkiye tanıtımı için ne denli önemli olduğunu keşfetti. Bu tür organizasyonların Türkiye’de yapılabileceğini, bu organizasyonların insanları birbirine bağlayan, sevgi ve saygı içinde birlikte hareket edebileceğini gösteren özelliğini de gördü. Hepiniz Formula 1’e hoş geldiniz...