İstanbul gibi büyük şehirlerin en büyük problemlerinden biri trafik...
Trafikle ilgili sorunların artık AB’ye uyum sürecinde çözümleneceğini düşünmeye başladım. Çünkü kendi başımıza bu işi yapmamız pek mümkün görünmüyor. Yanlış anlaşılmasın, Avrupa sevdalısı değilim. Türkiye’de bu sorunu çözmek için kafa yoranlar olduğunu da biliyorum. Ancak, ekonomik gerekçeler, boşverdimcilik, siyaset ve çıkar ilişkileri derken, yapılması gerekenler bir türlü yapılmıyor.
Trafikte yaşanan sorunlar sadece kazalar veya trafik yoğunluğuyla sınırlı değil. Araçların çevreye verdiği zararlar da (hava ve ses kirliliği) trafikte yaşanan sorunlar arasında yer alıyor. Dolayısıyla trafiği bir bütün olarak ele alıp çözmek gerekiyor. Ancak, ne yazık ki, bu konuda fazla bir yol alınamıyor.
Örneğin, günün her saatinde trafiğin yoğun olduğu bir ana cadde üzerinde oturuyorsanız, en büyük probleminiz ses ve hava kirliliğidir. Kontrolü yapılmayan araçların çıkardığı egzoz ve motor sesleri ile gereksiz yere kullanılan klaksonlar ve havalı kornalar arasında evinizin pencerelerini açamazsınız. AB ülkelerinde ise ana cadde üzerindeki bir kafede dışarıda oturmanız mümkündür. Ne ses ne de hava kirliliği ile karşılaşırsınız.
Sanırım, bu tür sorunlardan ancak AB’ye uyum sürecinde kurtulabileceğiz. AB’nin normlarına uyabilmek için, araçların AB standartlarına uygun üretilmesi, kontrol ve bakımlarının AB standartlarına göre yapılması zorunluluğu bizlere ruh sağlığımız bozulmadan insanca yaşayabilme şansı verecek.
Park yeri olmayana otomobil yok
Okuyucumuz Hasan Dulagil, kaldırımların otomobiller tarafından işgal edilmesi konusunda başlattığımız tartışmaya, yurtdışı deneyimleriyle renk kattı. İngiltere ve Japonya’da yaşamış olan Dulagil, orada yaşadıkları deneyimlerini bizimle paylaştı. Dulagil’in Japonya’da otomobil satın alırken başına gelenler oldukça ilginç:
‘Japonya’da 1.5 sene çalıştım. Otomobil almak için satıcıya gittim. İlk önce nerede oturduğumu, sonra mahallenin polisinden tasdikli alacağım otomobili park edecek garaj veya özel park yerimin olup olmadığını sordular. Bu sorunu çözün, sonra size otomobil satalım dediler. Tokyo’da yollarda gece veya gündüz park müsaadesi olmayan bir otomobil göremezseniz.’
Özellikle İstanbul’da Japonya’dakine benzer bir yöntemi uygulamak mümkün olabilir. Böylece, trafikte herkes istediği yere park edemez ve trafikte yaşanan en büyük sorunlardan biri de çözülmüş olur. Ayrıca, park etmiş araçlar yüzünden dar sokaklara giremeyen ambulans ve itfaiye araçları nedeniyle, hayatını kaybeden ya da evi yanan mağdurların sıkıntıları da ortadan kalkmış olur.
Hasan Dulagil’in deneyimlerine kulak vermekte fayda var.