Paylaş
◊ Yazın sürprizi sizden geldi. Durup dururken nereden çıktı bu single?
- Bana da sürpriz oldu aslında. (Gülüyor)
◊ Bir anda mı gelişti yani proje?
- 2018 yılında geçirdiğim lenf ameliyatından sonra oturup kendime bir “ölmeden önce yapılacaklar listesi” hazırladım.
O listenin üst sıralarında “Bir şarkı söyleyeyim ama tamamen bana ait olsun” maddesi de vardı.
◊ Sizi ve yaşadıklarınızı anlatan...
- Evet, beni anlatan, bana ait bir şarkı... 2018 yazında sevgili Murat Güneş’le oturup konuştuk bu hayalimi. Murat beni dinledikten sonra “Ben yazacağım bu şarkıyı” dedi, heyecanlandım. Aradan 1.5 ay geçti geçmedi, şarkıyı gönderdi. İlk dinlediğimde şaşırdım, arayıp “Sözleri ne kadar da bana ait, hepsi birebir benim laflarıma benziyor” dedim.
PRODÜKTÖR KAPISI
ÇALACAK İNSAN DEĞİLİM
◊ Sizi iyi tanıyormuş demek.
- Daha da ilginci... Murat “Zaten senin sözlerin Asuman, bugüne kadar çıkmış röportajlarını okudum, cümlelerini birleştirdim ve bu şarkı çıktı ortaya” dedi.
◊ Gerçekten yaratıcı bir işmiş...
- Ben de bayıldım, çok zekice düşünülmüş bir işti. Mottosu da “Hayat bir gün, o da bugün” oldu. Çünkü benim hayata bakış açımı yansıtıyor.
◊ Sonra hemen stüdyoya mı girdiniz?
- Yooo... Sağ olsun Murat çok güzel sözler yazmış, bestelemiş falan ama devamında şarkı öylece kaldı.
◊ Single çıkarmayı bu kadar isterken neden frene bastınız? Gözünüz mü korktu?
- Ondan değil. Ben kalkıp da bir prodüktörün kapısını çalacak, “Bakın bana şarkı yapıldı, bunu çıkaralım” diyecek insan değilim. Onun için duruyordu bir kenarda.
◊ Sonunda prodüktör mü gelip kapınızı çaldı?
- (Gülüyor) Tesadüf oldu. 30 yıllık arkadaşım Toprak Göktaş ile doğum günüm vesilesiyle bir araya geldiğimizde “Asuman seninle ilgili bir şey yapalım” deyiverdi. Bunun üzerine Murat’ın yazdığı şarkıdan bahsettim. Dinledi ve bayıldı. Bir de hikayesini öğrenince “Kızım madem böyle bir hayalin var, ben yapıyorum bu single’ı” dedi. Sonra şarkıyı ortak arkadaşımız Cem Öget’e gönderdik. O da “Tamamdır, ben yapıyorum bunun aranjesini” dedi. O kenarda bekleyen iş birden kartopu oldu, kendi kendini büyüttü.
◊ Şanslısınız, doğru insanlarla kesişmiş yolunuz.
- Evet, doğru insanlar bir araya geldi. Hem çok iyi müzisyenler hem de işe duygu ve ruh katan insanlar. Hepsi de benim hayalimi paylaştı, sanırım işin en güzel kısmı buydu.
◊ Korona yüzünden beklemeye alınabilirdi single ama belli ki ekip pes etmemiş.
- Tabii tabii. Herkesin “Hayaller suya mı düştü, hayallerimiz gerçekleşmeyecek mi acaba” sorduğu, projelerinden vazgeçtiği dönemde biz bir hayalimizi daha gerçekleştirdik. Deli gibi çalıştık ama... FaceTime görüşmeler, online kayıtlar. Şarkıyı doğru söylemek, doğru nota basmak adına şan dersleri bile aldım. Hepimiz şarkıyı sahiplendik. Bebeğimiz oldu. Ve işte 14 Temmuz’da da doğdu.
◊ Dinleyici sevdi mi hayalinizi?
- Olumsuz hiçbir şey duymadım. Bir de gençler sahip çıktı. Fanlarım birden çoğaldı. Yaşıtlarımız “Asuman bize çok büyük sürpriz yaptın” dedi, tebrik etti falan ama gençler fan gibi fan oldular.
◊ Müzisyen ve yorumcu dostlardan yorum geldi mi?
- Evet, sevdiğimiz arkadaşlarımız da onayladı sağ olsunlar.
◊ Kimler mesela?
- Ziynet Sali, Emre Altuğ, Berksan, Deniz Seki, Cenk Eren... Yola “Doğru ve enerjisi güzel bir şey yapalım” diye çıkmıştık. Derli toplu, temiz bir iş de çıkardık. Zaten hiçbir iddiamız yok. Ne bir yarıştayız ne de bir hedef koyduk kendimize. Herkes “Asuman bunun devamı gelecek mi?” diye soruyor ama...
◊ Ben de soracaktım şimdi, gelecek mi?
- Valla şimdilik sırada bu işin keyfini çıkarmak var sadece... Ama Murat da “Şimdi ne yapıyoruz? Seninle güzel şeyler çıkacağına inanıyorum” dedi.
◊ Kolları sıvadınız mı yoksa?
- (Gülüyor) Yok canım. “Dur bakalım, önce bunun bir keyfini çıkaralım, hazzını yaşayalım” dedim. Sonra canımız isterse keyfim, ben ve kahyasına “Böyle bir şey istiyor muyuz?” diye sorarız.
◊ İkinci şarkı düet mi olsa... Kiminle düet yapmak isterdiniz?
- Bilemedim, hiç çalışmadığım yerden geldi soru. Valla kimden düet teklifi geleceğine bağlı.
◊ Bu röportajı okursa Cenk Eren’den gelebilir...
- Aaaa doğru, ondan gelebilir. Ziynet Sali olabilir, Serkan Kaya olabilir. Valla bilmiyorum ki ben sektörde yeniyim abla. (Gülüyor)
BİR TARAFIM TUTUCU
YA DA TAŞRALI KALDI
◊ Allah gecinden versin tabii de... Şu sizin “ölmeden önce yapılacaklar” listesinde başka neler var?
- Güzel bir kültür sanat merkezi ile bir özel konservatuvar kurmak istiyorum.
◊ Bu arada Asuman Dabak Oyunculuk Okulları’nda eğitim de devam ediyor değil mi?
- Evet, beş okulumuz var.
◊ Okullarınızda disiplin konusuna çok önem verdiğinizi duydum. Sert bir hoca mısınız?
- Kolay değilim.
◊ O ne demek?
- Çok iyiyimdir ama tatlı sertim. Sertim de gerçekten serttir. Ben hâlâ o gelenekçi görenekçi tarafımızın korunması taraftarıyım. Bir tarafım tutucu ya da taşralı kalıyor o anlamda. Böyle de olması gerektiğine inanıyorum.
ÖĞRENCİLER KARŞIMDA
YAYILARAK OTURAMAZ
◊ Okullarınızda hangi konularda taviz yok mesela?
- Saygısızlık... Bir gün öğretmenlerimizle okulun bahçesinde oturmuş çay kahve içiyoruz. Öğrencilerimizden biri geldi, öğretmenimizden çakmak istedi. Çok sinirlendim. Sonra o öğrenciyi kenara çekip “Askerliği beraber mi yaptınız oğlum? Yoksa sünnet arkadaşı mıydınız? Sen nasıl kalkıp da bir öğretmeninden çakmak istiyorsun?” diye sordum. Tamam yeni jenerasyon daha aydın, daha modern ama bu kadar da değil yani. Ne olursa olsun sınıfa girdiğimde öğrencinin yayılarak oturmaya devam etmesinden, bacak bacak üstüne atıp oturmasından rahatsız oluyorum, ikaz ediyorum. Çünkü biz sadece sanatçı adayı değil doğru bireyler yetiştirmek istiyoruz.
◊ Herkes kayıt olabiliyor mu?
- Hayır. Faydalı olacağımıza inandığımızlara emek vermek istiyoruz.
SAHNEYE ÇIKMAM İÇİN BASKI VAR
Biraz önce haberi geldi, şarkınız liste başı olmuş, kutlarım.
- Evet, Apple Music’te... Akışta olacağız, bakalım ne gelecek ne gidecek...
Yakında canlı performanslar da başlar bu gidişle...
- Galiba öyle olacak. Etraftan bu yönde baskılar var. Arkadaşlarım “Hadi gel bizim programımıza” falan diyorlar. Nasip...
Tek kişilik gösterilere alışkınsınız zaten. Belki bir dahakine oyun ile müzik bir arada olur...
- Aaa niye olmasın, şahane bir fikir. Valla düşüneyim bunu. Ama şu an sadece akışta kalmanın keyfini yaşamak istiyorum.
ARAP ATI GİBİ
KOŞTUKÇA AÇILIYORUM
◊ Oyunculukla ilgili yeni projeler var mı?
- En son TRT’de yayınlanan “Tutunamayanlar”da rol almıştım.
Çok güzel bir absürt komediydi. Çekerken ben de çok eğlenmiştim ama ömrü o kadarmış.
Şimdi gündemde iki sinema filmi var. İkisi de bu yaz çekilecek. Onlar için görüşme halindeyiz. Olursa önümüzdeki günlerde başlayacağız çekimlere.
◊ Pandemiden dolayı yeterince dinlendiniz zaten. Temponuz giderek hızlanacak gibi...
- Hadi inşallah... Ben severim çalışmayı. Koştukça açılıyorum, Arap atı gibi.
◊ Bazı komedyenler gerçek hayatta inanılmayacak kadar soğuk ve donuklar. Ama siz...
- Öyle değilim. Hayatı çok seviyorum bir kere... İnsanları seviyorum. Şu ağaçların arasındaki pembe ve kırmızı çiçekler sanki bana gülümsüyor.
İNŞALLAH
ÖLMEDEN SERBEST
ATLAYIŞ YAPARIM
◊ İlginç hobileriniz olduğunu duydum. Adrenalin seviyormuşsunuz.
- Adrenalin sporlarını seviyorum, evet. Kürek, yelken falan tamam ama onun dışında yamaç paraşütü, rafting çok severim. En son serbest atlayışa kafayı taktım. O da ölmeden önce yapılacaklar listemde var zaten. İnşallah yapabilirim. Bu kadar adrenalinin yanında bir de sakin sakin yemek yapmayı severim ben.
◊ Ama yemeyi sevmiyormuşsunuz.
- Doğru. Yemeyi sevmiyorum. Likitle idare ediyorum daha çok, çay, kahve, su. Ammavelakin mutfakla uğraşmak çok iyi geliyor bana. Yemeyi değil de yapıp yedirmeyi sevenlerdenim.
HİÇBİR EVİMİN ANAHTARI BENDE YOKTUR
◊ Evde hep bir misafir durumu var o halde...
- Hep. Benim evim Dabak Palace durumunda zaten. Küçük bir butik otel gibi. Evimde 20-22 kişi rahat rahat kalabiliyor. Bir de hiçbir evimin anahtarı bende yoktur. Anahtarlar arkadaşlarımda, evdeki yardımcıda, bahçıvanda. Bir tek bende yok anahtarlarım.
◊ Evinize nasıl giriyorsunuz?
- Evde mutlaka bana kapıyı açacak biri oluyor zaten. (Gülüyor)
◊ Anlaşılan çok sosyal bir insansınız, geniş bir arkadaş çevreniz var.
- Ne mutlu bana işte... Hayat böyle çok daha eğlenceli.
SEKTÖRDE KENDİNİ OYUNCU
ZANNEDEN ÇOK GENÇ VAR
◊ Gençler oyunculuğun çok kolay bir iş olduğunu düşünüyor sanki, yanılıyor muyum?
- Evet, çoğu aslında bunun ne kadar zor bir iş olduğunun farkında değil. “Ne olacak ki, ben de gidip iki-üç ay kurs alayım, olsun bitsin” diyorlar. Ama bizim okulumuza başlayanlar bunun ne kadar ciddiye alınması gereken bir iş olduğunun farkına varıyorlar. Bizim okulumuzda devamsızlık hakkı üç gün, o da mazeret bildirmesi şartıyla.
Aksi halde derslere giremiyor, sınıfa alınmıyorlar. Ben her zaman şunu savunurum; bir şeyi elde etmek adına taviz vermeyeceksin, omurgalı olacak, karakterli duracaksın. İstemediğin, sevmediğin hiçbir şeyi kabul etmeyecek, sana uymuyorsa o işi sırf para için yapmayacaksın. Başlarda sıkıntı çekebilirsin ama sonunda hayatın sana sunacakları çok daha güzel olacaktır.
◊ Konservatuvar nerede açılacak?
- İnşallah İstanbul’da.
◊ Neden böyle ağır bir işe daha kalkışıyorsunuz? Zaten okullarınız var...
- Çünkü sektörde kendini oyuncu zanneden o kadar genç var ki. Bir kursa giderek üç ayda oyuncu olunuyorsa tüm konservatuvarları kapatalım, dört yıllık eğitime ne gerek var! 3 ay kursa gitsinler, bir atölye çalışmasına katılsınlar tamam yani. Ben bile hâlâ sorulduğunca “Oyuncu olmayı öğreniyorum, daha olmadım” diyorum.
◊ Siz de bunu diyorsanız...
- Hah işte, herkesin bunu demesi lazım. Çünkü bu iş dipsiz bir kuyu.
BUGÜNE KADAR HİÇBİR OYUNCU
ARKADAŞIMLA
TERS DÜŞMEDİM
◊ Oyunculuğa heveslenen gençlere nasıl bir tavsiyede bulunmak istersiniz?
- Bir kere bu işin hiç de kolay olmadığını bilmeliler. Stanley Kubrick bir filminde, kadın oyuncunun cinnet getirip otelden koşarak çıktığı ve karlarda koştuğu sahneyi yanlış hatırlamıyorsam 252 tekrar çekmiş. Kadın en sonunda gerçekten cinnet getirmiş ve Kubrick “İşte şimdi oldu” demiş. Oyunculuk hiç de kolay bir şey değil yani. O anı yaşamak lazım.
◊ Takım oyunu da önemli gibi geliyor bana...
- Tabii ki takımla uyumlanmak zorundasın. Ayrıca iyi oyuncu, karşısındakini de oynatabilendir denir.
◊ Ya rol arkadaşını sevmiyorsan...
- Hiç fark etmez. Profesyoneliz sonuçta, o da bizim işimiz. Dışarıda görüşmüyor olabilirsin, dargın olabilirsin ama bunlar sete yansımaz.
◊ Hiç böyle bir durum yaşadınız mı?
- Hayır. Hayatım boyunca hiçbir oyuncu arkadaşımla ters düşmedim şükürler olsun. Olsaydı bile, ben orada Asuman Dabak değilim ki. Rolümü yaparım.
◊ Ama gerçek hayatla rolü karıştıranlara çok sık rastlıyoruz.
- İşte eksik oldukları için. Çok üzülüyorum ben bu çocuklara ya. Gençler hangi okula ya da kursa gidecek olurlarsa olsunlar, iyi seçim yapsınlar.
Paylaş