Belki de II. Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanmış en büyük kriz olarak insanlık tarihine geçecek bu salgın...
Nereye sürükleniyoruz, sonumuz ne olacak kaygısı herkesi sarmış durumda.
Hepimizin eve kapanmak zorunda kaldığı şu günlerde ihtiyaç duyduğumuz en önemli şey hiç kuşkusuz dayanışma...
Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu dayanışmaya vurgu yapmak amacıyla bir yardım kampanyası başlattı.
Kimi söz konusu kampanyaya gönülden destek verirken kimisi de yerden yere vurma, konuyu Türkiye ekonomisine bağlama çabasında.
Ben bu kampanyayı milli dayanışma adımı olarak görüyorum.
◊ Esin Hanım, siz Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin 22’nci kuşak torunusunuz. Böylesine büyük bir ismin soyundan gelmek, sizi çocukluktan itibaren nasıl etkiledi? Hiç kısıtlandığınızı düşündünüz mü?
- Bu benim için bir dezavantaj oldu mu, hayır. Hem de hiç... Diğer yaşıtlarım gibi, her Türk ve Müslüman çocuğu gibi yetiştim. Büyüklerim sadece şunu söyledi bana: Dikkat et, yaptığın yanlış Hazreti Mevlana’ya gider. Kimse “Esin şu yanlışı yaptı” demez de “Hazreti Mevlana’nın torununa bak, nasıl davrandı, nasıl yanlış yaptı” derler. Bunun dışında hiç ikaz almadım.
◊ Biraz aile büyüklerinizden bahseder misiniz?
- Babamın büyükbabası Abdülhalim Çelebi, Makam Çelebisi, yani bütün Mevlevilerin bağlı olduğu kişiydi. Kendisi aynı zamanda ilk Konya milletvekili. Birinci mecliste görev almış.Birinci Meclis’te görevi bittikten sonra Konya’ya dönmüş. Ama Tekke ve Zaviye Kanunu hazırlanırken Atatürk kendisini Ankara’ya davet etmiş ve demiş ki: “Kanunda bir değişiklik yapamayacağımız için Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki Mevlevihaneleri kapatmak zorundayız. Ancak inanıyorum ki Hazreti Mevlana’nın ruhaniyeti gün gün dünyayı saracaktır.” Bu sözden sonra ortak kararlarıyla Mevlevihaneler kapatılmış.
◊ Sonra?
- Sonrasında kendi oğlunu, yani babamın babasını en yakın Mevlevihane olan Suriye-Halep’teki Mevlevihane’ye şeyh olarak tayin etmiş. Kısa süre sonra kendisi de hayatını kaybetmiş.
GURURLA SÖYLÜYORUM BEN BİR AŞK ÇOCUĞUYUM
◊ Onun ölümüyle tüm sorumluluk dedenize kaldı tabii.
Geçen hafta sonu güneş gören kendini sokağa attı.
Sahil yolu kilitlendi. Bebek sahilinden yapılan paylaşımları gördüm, gözlerime inanamadım.
Kimi balık tutuyor, kimi ansızın sporcu oluvermiş.
Hayatında markete kadar bile yürümemiş olanlar, otomobil anahtarını kaybetse hayatla bağı kopanlar “sağlıklı yaşam” nidalarıyla, en sağlıksız zamanda Boğaz’da koşuyor.
Birçoğunun Instagram’ında “evde kal” hashtag’iyle paylaşım yaptıktan sonra yollara düştüğünden de adım kadar eminim.
Nasıl bir bilinçsizlik, nasıl bir ikiyüzlülük ve sahtelik...
İki haftadır zorunlu haller dışında dışarı çıkmayanları da riske atan bu insanları durdurmak imkansız görünüyor.
◊ Burhan Öçal denince akla sorgusuz sualsiz ritim geliyor. Peki size ritim dediğimizde ne söylersiniz?
- “Melodi ay ise ritim güneştir” derim. Bu dünyada her şey ritmiktir.
◊ Herkesin kendine has bir ritmi var mı diyorsunuz?
- İstisnasız herkesin. DNA gibi...
◊ Nasıl DNA gibi?
- DNA’mız nasıl parmak izimiz gibiyse, ritmimiz de öyle. Herkesin DNA’sı gibi ritmi de kendine özel. Ve ben diyorum ki müzik matematiktir.
◊
Hayır efendim, yok öyle boşvermişlik. Bu keyfekeder bir durum değil, sizin inisiyatifinizde hiç değil: Evinizde oturacaksınız. Kimseyle temasa geçmeyeceksiniz. Kalabalık ortamlarda dolaşmayacaksınız...
Sizin ayrıcalığınız ne? Halk için geçerli kurallar, cüzdanı dolu, takipçisi bol olanları kapsamıyor mu?
Gezip tozma konusunda inatlaşanları zorla gözetim altına almalı. Biraz da karantina noktalarından paylaşım yapsınlar, akılları başlarına gelir belki.
Dahası salgın önlemlerini ihlal eden, başka insanları riske atanlar için cezai yaptırımlar gündeme gelmeli. Zira bazıları için sağduyu ve vicdan, sözlükteki herhangi iki kelimeden ibaret.
Bir tarafta Arnold Bir tarafta Murat
Dünyaca ünlü Amerikalı oyuncu Arnold Schwarzenegger, bu hafta bir video yayınladı, takipçilerine “Evlerinizden çıkmayın. Uzmanları dinleyin ve aptallara kulak asmayın. Hep beraber bu salgının üstesinden geleceğiz” diye seslendi.
◊ Yeşilay, kuruluşunun 100’üncü yılını kutluyor. Genel başkanı olarak neler söylemek istersiniz?
- Biz sağlıklı yaşamı önceleyen, bağımlılıklardan uzak kalmayı sağlıklı yaşamla özdeşleştiren bir sivil toplum kuruluşuyuz. Üstelik bunu 100 yıl önce keşfetmişiz, bundan da Türk toplumu olarak gurur duymalıyız. Yeşilay’ın kurulma nedeni bağımlılıklarla mücadele.
◊ Tüm dünya korona alarmında. Alınması gereken önlemler sürekli hatırlatılıyor. Bu noktada Yeşilay’a da bazı görevler düşüyor mu?
- Sağlıklı yaşamak, özellikle şu son dönemde bulaşıcı hastalıklardan korunmakla mümkün. Biz de çocuklara verdiğimiz tüm eğitimlerde temizlik konusunu önceliyoruz. Bizim Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı diye bir programımız var. Anasınıfından lise sona kadar tüm okullara bu programı götürüyoruz. Konumuz bağımlılık gibi görünse de temel direğimiz sağlıklı yaşam. Şimdi anasınıfındaki bir öğrenciye gidip “Sigara zararlıdır” diyemeyeceğimiz için, o öğrenciye beden ve çevre temizliği ile hijyenin önemini anlatıyoruz. Bununla ilgili 13 sene önce bir video yapmışız, sanki özel olarak bugün için hazırlanmış gibi.
◊ Korona tedbirleri mi var videoda?
Erkan Güral, açılış konuşmasında bu yılın ana başlıklarının eğitim, dış politika ve ekonomi olduğunu belirtti, “TÜGİK bir Türkiye mozaiğidir. Biz de üzerimize düşen ne varsa gönüllü olarak yapmaya hazırız” dedi.
Ardından yüz güldüren bir projenin startını verdiklerini ilan etti: “TÜGİK olarak 20 okulda kişisel beceri atölyesi kuracağız.”
Güral, konuşmasında yenilenecek 5 okulun seramik ihtiyaçlarının Kütahya Seramik tarafından karşılanacağı haberini de verdi.
Başarısız olduğunda kendine bir çay koy
Zirvenin sürpriz konuğu ise Oktay Kaynarca’ydı...
TÜGİK zirvesine konuşmacı olarak katılan ünlü oyuncu, başarısının sırrını “Çalışmak, çalışmak ve daha çok çalışmak. Ben öyle yapıyorum. Hayal kırıklığı yaşadığınızda kendinize bir çay koyup ‘Yeniden başlıyoruz’ diyebiliyorsanız, işte o zaman başarılı olursunuz” diyerek açıkladı.
Uzun zamandır “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz” dizisiyle ekranda olan Kaynarca, dizi temposundan şikayet etmek bir yana, bunun hafızasını güçlendirdiğini de esprili bir üslupla dile getirdi: “Her bir bölüm için 20-25 sayfa ezberlemem gerekiyor. Uzun yıllar Alzheimer olmam herhalde!”
◊ Türk Kalp Vakfı’nın eski başkanı, Türk Böbrek Vakfı’nın kurucu başkanısınız. Ailede yaşanan sağlık sorunları mı sizi bu alanlarda çalışmaya yöneltti?
- Türk Böbrek Vakfı 1985 yılında kuruldu. Bu vakfın kurulmasının sebebi benim ya da ailemin yaşadığı bir sağlık sorunu değil. Yeşilyurt Lions Kulübü başkanıyım, sene 1984. Yönetim kurulumuzda bir saymanımız var. Zenginken servetini yitirmiş bir adam ve ileri derecede böbrek hastası. O zamanlar Türkiye’de sadece 30 hemodiyaliz cihazı var. Yani çok yetersiz. Zenginler bile hemodiyaliz için yurtdışına gitmek zorunda kalıyor. O ortamda, böyle bir vakıf kurulmasının ne kadar önemli olduğunu çok net anladık.
◊ Bu hastalığın en önemli sebepleri ve tetikleyicisi ne peki?
- Fazla miktarda şeker ve tuz tüketimi... Günlük yetişkin şeker tüketiminin maksimum 50 gramla sınırlı kalması gerekirken, Türkiye’de ortalama 150 gram tüketiliyor. Tuzda da Dünya Sağlık Örgütü standartlarına göre 6 gram sınırı var. Ama o da bizde 18 gram.
◊ Tuz ve şekeri tamamen hayatımızdan çıkarırsak...
- Olmaz... Tamamen çıkarmak olmaz. Mutlaka yeterli miktarda tuz ve şeker de almamız lazım.
◊ Diyelim ki ben o şekeri meyveden alıyorum...