Paylaş
Savunma sanayiinin buluşma yeri, Türk-Amerikan Konseyi’nin yıllık konferansı. Washington’daki Ritz Carlton Oteli’nin toplantı odalarından biri. İki ülke savunma işbirliğinin tartışıldığı bir panelden sonra ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili, bir Türk askeri yetkilinin yanına geldi. ‘Yanlışlık oldu, çözeceğiz’ dedi. Türk yetkili de nazik biçimde karşılık verdi. Sorunca, ‘Bir randevu anlaşmazlığı’ dediler. Ama sonra konferans boyunca iki ülke temsilcilerinin sürekli ayak üstü hararetli konuşmalarına tanık olduğumda, biraz daha üzerine gidip detaylarını öğrendim. Amerikalılar şimdiye kadar Türkiye’ye sorunsuz bir şekilde sattıkları, hiçbir stratejik önemi olmayan, 7.62 mm’lik bir makineli tüfeğin satışına izin vermeyeceklerini açıklamışlardı. Bununla ilgili resmi bir cevap yazısı hazırlamış ve gerekçe olarak da “politik sebepler” olduğunu söylemişlerdi. Türkler de olayın şokuyla bu cevaba sert biçimde karşı çıkıyor, bunun sonuçları olacağını söylüyorlardı.
*
BİRÇOK farklı açı bulabilirsiniz elbette. Türkiye’de Cumhuriyet Gazetesi’ne düzenlenen operasyon ve en son HDP milletvekillerinin tutuklanmasına Washington’ın ne tepki verdiğini aktarırken, konuyla ilgili yapılan resmi açıklamalara bakarak Amerikan Yönetimi’nin ifade ettiği derin endişeyi vurgulayabilirsiniz. Fakat bir yandan da, geçmiş örnekleri düşünüp bu açıklamaların pragmatik Amerikalılar için çoğu zaman lafta kaldığını da savunabilirsiniz. Ancak başta anlattığım 7.62 krizi, bana kalırsa bugün iki ülke ilişkilerinin hangi boyutta olduğunu gösteren, tartışmaya kapalı en çıplak örnektir. Savunma Bakanı Fikri Işık, sorunun çözüldüğünü söylüyor gerçi... Ancak çözülmüş olsa bile, Amerikan Yönetimi bugün stratejik füze sistemleri ya da İHA’ların yanında basit bir silahın satışını bile politik sebepleri gerekçe gösterip engellemeye kalkıyorsa, bu Ankara ve Washington’ın ne durumda olduklarını anlatmaya yeter.
*
BU karamsar gelişmeler sürerken işin başka bir boyutu. Başka bir risk... Fetullah Gülen dosyası ilerliyor. Amerikalılar, 15 Temmuz’dan sonraki anlaşılmaz tutumlarını sonunda rasyonel bir zemine çektiler. Ve Amerikan Dışişleri’nin en etkili, Dışişleri Bakanı John Kerry’ye en yakın isimlerinden biri hafta içi adını vermeden Amerikan medyasına konuşup ilk defa Türkiye’nin Gülen konusundaki tezlerinin haklı olabileceğini söyleyerek bunun işaretini verdi. ‘Dini bir yardım kuruluşundan çok organize suç örgütüne benzetti’ yetkili Gülencileri. Peki bu ne demek? Dosya yakında mahkemeye intikal edebilir demek. Nitekim sadece Dışişleri değil, ABD Adalet Bakanlığı’nda da aynı yönde şüpheler oluşmuş durumda ki, onlar da bu yüzden dört soru üzerinde duruyorlar:
1- Hareket geçmişte güç kullandı mı, hedef aldıklarını korkutma, sindirme çabası içine girdi mi?
2- Kendi aralarında gizliliği olan bir mesajlaşma yöntemleri var mı? İletişimleri açık mı?
3- Finansal şeffaflık var mı? Para hareketlerini nasıl gerçekleştiriyorlar? Her şey makbuzlu mu?
4- Bu hareketin siyasi, dini ve ekonomik amacı ne? Bu üç amaç arasında bir ilişki var mı? Bu amaçlar için stratejileri ne?
*
PEKİ risk ne? Şu: Dediğim gibi işaretler sonunda bu dosyanın Amerikalı bir yargıcın karşısına gideceği yönünde. Yani ABD Adalet Bakanlığı’ndan bir savcı, Türkiye’nin iade talebini alacak ve Amerikalı bir hâkime götürüp savunacak. Ama işte bahsettiğim sorun da tam bu noktada yaşanacak. Çünkü o hâkim neye göre mi karar verecek? Hem dosyadaki bilgilere hem de Gülen’in iade edileceği ülkedeki koşullara. Âdil yargılanabilir mi, kötü muamele görebilir mi, diye düşünecek.
Şimdi tüm ön yargılarınızdan sıyrılıp kendisine şu soruyu sorun. Sizce Amerikalı bir yargıcın, hapse atılan gazetecilere... Uluslararası saygın örgütlerin Türkiye’de şüphelilere kötü muamele uygulandığı yönündeki raporlarına bakıp Gülen’in iade dosyasını kabul etmesi mümkün mü? Burada sıkıntı olabilir.
O zaman ne olacak? Gülenciler çıkacaklar, ‘Aklandık’ diyecekler. Ankara haklı olarak tepki gösterecek. Ama Amerikan Yönetimi de, haklı olarak, ‘Bizim yapabileceğimiz bir şey yok’ diyecek. Türk-Amerikan ilişkileri de tamiri zor büyük bir krize girecek.
Paylaş