Kış Olimpiyatları ve biz...

TORİNO’da Kış Olimpiyatları başlar başlamaz herkes kaleme sarıldı ve sporcular, yöneticiler ve federasyon ağır bir eleştiri yağmuruna tutuldu.

Üzüldüm... Bu eleştiriye değil, bu eleştiriyi yapanlara... Siz biliyor musunuz ki, Türkiye 2002 Salt Lake City Olimpiyatları’na ancak IOC’den bulunan fon ile Yeni Zelanda’da yarışlara iştirak ederek katılma hakkına sahip oldu.

Tabii hepimizin içi kan ağlıyor. Ama suçlu ne sporcu, ne antrenör ve ne de toplum. Suçlu medya. Bugüne kadar bu spora hiç önem vermeyen ve bu konuda bir tek yazı yazmayan, ekranda konuşmayan arkadaşlarımızda.

İstanbul’da bir buz salonu yok

Koca İstanbul, 14 milyona yaklaşan nüfusu ile dünyanın en büyük metropollerinden biri olmasına rağmen ilaç için bir buz salonu yok. Sadece Ankara’da, o da GSGM’nin kontrolüne girince doğru dürüst çalışmaya başladı ve bir de İzmit’te var.

Peki bunlardan sporcu çıkıyor mu? Zor. Çünkü ağır eğitim şartlarında sporcunun bu sporu saatlerce çalışacak zamanı yok. Okul yönetimlerinden özel ilgi de görmüyorlar. Birçok şampiyon sporcunun devamsızlık nedeniyle Spor Yüksek Okulları’nda sınıfta bırakıldığını biliyor musunuz? Neden bu sporculara özel telafi olanağı sağlanmıyor? Milli Eğitimimiz için spor sadece haftada 1 saat yapılan cimnastik çalışması. Bunun için de okullarda ne saha, ne salon ve ne soyunma odası ile duş var. Medya futbolun esiri olduğu sürece buna imkán yok.

Peki İtalyan nasıl yapıyor?

Futbolda dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biri olmasına rağmen İtalya, iki Kış Olimpiyatı organize etti. Torino’da buz sporlarının yapıldığı tam 5 salon var. Bunlardan ikisi buz hokeyi, biri oval adı verilen biri sürat pateni, biri artistik buz pateni ve biri kısa mesafe sürat pateni, sonuncusu ise curling için. Yani İtalyanlar sadece futbolun saplantısı içinde değiller, medya her spora önemli yer ayırıyor. Bunun kabaca nedeni ise çağdaş ülkelerde spor kültürünün gelişmiş olmasıdır. Torino’nun nüfusu 1 milyon, İstanbul’un nüfusu 14 milyon. Daha ne söyleyeyim.

Gelelim kayak sporuna

Kayakta İstanbul’a en yakın merkez olan Uludağ’ı çok kısa bir sürede berbat ettik. Sosyetenin eğlence mekánı oldu. Oteller pistlerin içine yapıldı. Oysa dünyada oteller pistlere zarar vermeyecek yerdedir. Dağların eteklerindedir. Dağa teleferikle çıkılır.

Erzurum, Kars gibi bölgelerde yetişen genç kayakçılara daha 20-22 yaşlarında kayak öğretmeni lisansı verilerek kayak sporunun temeline dinamit kondu. Gençler parayı bulunca yarışmayı bıraktılar. Başlarında bilgili bir federasyon, sponsor olmayınca spor aç karnına yapılmaz ki...

Mukavet kayağında ise yazın çalışacak pist yok. Sadece kışın kayıyorlar. Yaşları 18-22 arasında. Okulları var. Bu branşta olimpiyatlarda yarışanların hepsi profesyonel ve ortalama yaşları 28. Şimdi bu gençleri madalya almadı diye eleştirmek insafsızlık değil mi?

Lüks lokanta palavrası

Yazılarına çok değer verdiğim bir arkadaşım da, medyadaki palavralara inanmış ve Spordan Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in lüks bir lokantada sporculara yemek verdiğini yazmış. O yemekte TMOK Başkanı olarak ben de vardım. Tabldot yemek veren, tahta iskemleli, o kasabanın en ucuz lokantası. Sadece pizza ve makarna var. Bu mu lüks lokanta? Yapmayın, etmeyin, araştırmacılık nerede kaldı?

Torino Olimpiyatları’ndaki kış sporu branşlarından 9’unun spor tesisi Türkiye’de yok. Esas sorun burada. Önce gerçekleri araştırıp doğru bilgilere ulaşalım ve sonra görüşümüzü ve eleştirimizi yapalım. Bu ülkede bırakın Olimpiyatları, Türkiye Şampiyonaları bile doğru dürüst yapılmıyor.

Toprağın bol olsun Matti

24 yıl Dünya Spor Yazarları Yönetimi’nde en büyük dostum, yardımcım, hocam ve Genel Sekreteri Finli spor yazarı Matti Salmenkyla’yı kaybettik. Karıncayı bile incitmeyecek bir kalbi ve özellikle atletizm ve kış sporları üzerine müthiş bir deneyimi olan bir yazardı. Yıllarca olimpiyatlarda medya mensuplarının akreditasyonunu IOC adına yaptı.

Türkiye’yi ve Türkleri çok severdi ve akredite olan arkadaşlarımıza her zaman bilet verirdi. Bir can dostumu kaybettik, toprağı bol olsun.
Yazarın Tüm Yazıları