1994’te Amerikan Birleşik Devletleri’nde organize edilen Dünya Kupası’na görevli olarak gittim.
Aynı zamanda AIPS’in (Dünya Spor Yazarları Birliği) Başkanı olarak medya ile ilgili konularda Organizasyon Komitesi’nin medya bölümü ile birlikte çalıştım.
Bir gün Giant Stadı’nda oynanan bir maçtan sonra, Dünya Kupası Organizasyonu’nun Medya Komitesi Başkanı telaşla beni yakaladı ve şöyle dedi: "Togay, statta bir Türk spor yazarı tutuklandı. Şimdi gözlem yerinde tutuklu. Hákimle sen konuşursan belki kurtarabilirsin. Beni dinlemiyor." Şaşkın şaşkın yüzüne baktım "Ne mahkemesi, ne tutuklusu" diye sordum. O zaman öğrendim ki, ABD’de oynanan her Dünya Kupası maçında ve diğer lig müsabakalarında stadın içinde bir nöbetçi hákim var, olay çıkınca duruşma yapıyor, ayrıca bir tutuklu odası kurulu. Anında sanık mahkeme ediliyor.
O arkadaşımızın ismini vermeyeceğim. Gittim, hákimle görüştüm, kendimi tanıttım ve o zaman yumuşadı. Onun sadece mahkeme masraflarını (75 Dolar) ödeyerek, benim kontrolümde iki gün içinde Amerika’yı terk etmesi kararını çıkardı. Zaten o arkadaşımız annesi hasta olduğu için hemen Türkiye’ye dönmek istiyordu.
Çağrışım yaptı mı?
Peki, ben bunları neden anlatıyorum? Elbette hepimize bir çağrışım yapmıştır. Bu kadar tribün terörünün olduğu bir ülkede, maç saatlerinde bir spor mahkemesi kurulması ve suçlunun mahkeme edilmesi bence çok pratik ve olumlu sonuç verir. Anında suçun cezası uygulanır. Bunun için de devleti ve sporu çok iyi bildiğine ve sevdiğine inandığım dostum Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in girişimleri ile bu yapılabilir ve o zaman kanun ve nizamın dışına çıkma cesareti bu holiganlarda kırılır.
Sonunda holiganların ülkemizde de spor sahalarında ve salonlarında kendilerini açıkça gösterdiklerini kabul edelim. Holigan sözü ülkemizde bu çirkinlikleri yapanlar için de kullanılabilir. Bakın nereden nereye geldik? Ortalık toz duman. Çok ciddi ve caydırıcı hükümlerle bu şiddet olayının ve holiganların üstüne gitmemiz gerekir. Kulüp başkanları ve ihtiraslı spor kulüp yöneticileri bu konuda taviz vermemeli. Verdikleri taktirde yönetimden atılmalı ve adli ceza takibine uğramalı.
Spor kültürü yöneticilerde olmalı
Evet, önce spor kültürüne yöneticiler gerçekten inanmalı. Taraftarlar için broşürler bastırılmalı. Sporda kazanmanın ve yenilmenin normal bir kural olduğu, sporun dostluk, kardeşlik ve birbirlerini anlama ve tanıma unsurlarını içerdiği bu broşürde anlatılmalı. Küfürün bir ahlaksızlık olduğu açıkça vurgulanmalı. Sporcuların adeta bir gladyatör olmadıkları, sadece spor yapmak için orada oldukları bilinci seyirci ve taraftara öğretilmelidir. Okullarda 8 yaşından itibaren Spor Kültürü dersi okutulmalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı, bu konuda çok ciddi çalışmalar yapmak zorundadır. Orta okullarımızda bile bıçakla yaralanmaların olağan hale geldiği bu ülkede, Milli Eğitimimiz’de sadece ceza değil, öğretici olunması ve öğretmen öğrenci diyaloğunun kurulması ve rehber öğretmen sisteminin yaygınlaştırılması gerekir. Terör spor statlarında başladı, okullarda yayılıyor. Bundan hepimiz sorumluyuz.